Aslında Leman Sam’ın “…bu soysuz Arapların ne mal olduğunu herkes anladı…” tweet’inin, ne denli ırkçı olduğu neredeyse herkes tarafından kabul edilmişti zaten. Yalnızca “soysuz Araplar” ifadesi değil elbette burada mesele “canım Araplar” denilmiş olsaydı dahi “bunları aldınız şimdi haydutluk, tecavüzler vs. gırla olacak” anlamına gelen bir tweet olduğu ve bunun en tipik ve bayağı ırkçı hezeyanlarla gururla duygudaşlık kurduğu hatta bu tip yalanların yayılımına katkı sunduğu zaten bakan herkes için aşikardı. Hatta Güvenç Dağüstün için bile bu ifadenin aslında savunulacak bir tarafı yok. Fakat ne olursa olsun Leman Sam’ı savunmak gerektiğini düşünüyor. Bu yüzden de tweet’in muhtevasını değil, Leman Sam’ın farazi güzel karakterini konuşmamız gerektiği görüşünde.
Bir meseleyi açıklığa kavuşturmak önemli, ırkçılık meselesinde olduğu kadar bu meselede de Dağüstün ile taban tabana zıt düşünüyoruz: Leman Sam’ın kişiliğinin konuyla hiçbir alakası yok, tweet’e verilen tepki Leman Sam’ın iç dünyasının gözler önüne serilmesi, gerçek kişiliğinin ortaya çıkması ve kendisini artık sevip sevmememiz, şarkılarını dinleyip dinlememizle ilgili değil, Leman Sam’ın potansiyel olarak yüzbinlerce insana ulaştığı platformunu, göçmenlerin nefret cinayetlerinin hedefi olduğu bir zamanda, ırkçı yorumlarını astığı bir pano haline getirmesiyle, insanların kendisine duyduğu saygı ve güveni bu fikirleri yaymak için kullanmayı tercih etmesiyle ilgilidir.
Bir burç olarak ırkçılık
Leman Sam’ın evinde veya kalbinin derinliklerinde ırkçı olup olmadığı konumuz değildir: Leman Sam’ın twitter’a yazdığı ifade ırkçıdır ve Leman Sam tarafından yazıldığı için bunun bir etkisi vardır, gücü vardır; üstelik ırkçı olmadığı düşünülen bir cenahtan ırkçılığa can suyu taşımaktadır.
Dağüstün ise bu suyun alıcısına ulaştığından emin olmak için şövalyece kendini ortaya atmaktadır; zira kendisine “o topa girme” filan diyen arkadaşlarına rağmen, belki sevdiği birini savunduğunu sanıyor olsa da aslında kaçınılmaz olarak o kişinin, Dağüstün’ün bile ırkçı olmadığını açıkça iddia edemediği, herhangi bir İYİP teşkilatında bile yüksek ihtimalle “Leman Hanım haklısınız ama dilimize dikkat edelim, ‘soysuz’ yerine ‘kültürsüz’ diyelim” türünden bir uyarı alacağı beyanını savunmakta, bu beyanın insanları çileden çıkaracak derecede aymazca ırkçı tavrını sıradanlaştırmaktadır.
Leman Sam açıkça birkaç sene önce “Türkiye’de Arap görmek istemiyorum” mealindeki tweet’ini ırkçı bulanlara meydan okumakta, ırkçılık karşıtlarını ve üç tutam vicdanı olduğu için Leman Sam’ın yazdıklarını itici bulan herkesi suçlamaktadır. Konunun büyümesi üzerine yaptığı açıklamada ise doğru dürüst bir özür dilemek yerine “biraz ileri gittim galiba” gibi tam ne demek olduğu anlaşılmayan, kanımca “ben haklıyım ama insanlar belli ki bu lafları kaldıramıyor” demek isteyen birinin edeceği türden sözler sarf ediyor. Tweet’i de kendisi değil twitter kaldırıyor.
Apoloji sarhoşluğu
Şimdi burada Dağüstün'ün Leman Sam’ın bir defasında Arap bir şarkıcının şarkısını Araplara küfretmeden dinlemiş olmasını ırkçı olmadığına delil olarak nakletmesi üzerine konuşmak tabii eğlenceli olurdu.
Yahut Leman Sam’ın iflah olmaz hayvan sevgisinin sınır tanımaz bir çığlık olarak Arap düşmanlığına tercüme olduğunu iddia edişi de pekâlâ uzun uzun üzerinde durulabilecek bir konu.
Aslında kendisini, Leman Sam’ın aynı tweet’le alakalı olarak “(Arap’ların) aralarında iyi insanlar da vardır” demiş olmasını, Leman Sam’ın ırkçı olmadığının bir başka ispatı olarak sunmamak konusunda kendini dizginleyebilmiş olduğu için tebrik etmek gerekir belki de. Zira bir defasında “aslında ben insanları severim” demiş olmasını bu şekilde ortaya sürebiliyor.
Ve tabii, madem “soysuz araplar, alayı tecavüzcü” demek de bizi ırkçı yapmıyor, “Bu ülkede nasıl ırkçı olunur? Alnımıza gamalı haç mı çizdirmeliyiz yoksa birini mi öldürmek gerekiyor?” diye sorası da geliyor insanın.
Fakat başka bir şeye odaklanmak istiyorum bunun yerine.
Dünyanın tüm çınarları
1968 yılında İngiltere’de Enoch Powell isimli ırkçı bir siyasetçi, bugün Rivers of Blood (Kan Nehirleri) adıyla hatırlanan, isimden de tahmin edebileceğiniz üzere kan dondurucu derecede ırkçı ve göçmen düşmanı bir konuşma yapmış, bunun sonucunda [pek de ırkçılık karşıtlığıyla tanınmayan] Muhafazakâr Parti’den (TORY) bile kovulmuş ancak kendi cephesini kurarak bir süre ciddi sayılabilecek bir ırkçı hareketin bir nevi sözcülüğünü yapmıştı.
Bu konuşma o denli büyük bir etki bırakmıştı ki, aynı dönemde kurulan faşist parti National Front (Ulusal Cephe) konuşmanın vurgularını uzun seneler boyunca adeta manifesto gibi sahiplenecekti.
1976 yılında, Ulusal Cephe’nin yükselişte olduğu bir zamanda, bu konuşmaya atıfta bulunarak Ulusal Cephe’nin göçmen düşmanı politik hattına desteğini beyan eden ünlülerin arasında iki devasa rock yıldızı da vardı: Eric Clapton ve David Bowie.
Takdir edersiniz ki rahmetli Bowie de Clapton da tıpkı Leman Sam gibi birer çınardır, kökleri de tam nereye bilemesem de epeyce bir yayılır.
Fakat ırkçılık karşıtları çınar oluşlarına veya ne kadar yetenekli olduklarına filan değil, milyonlarca genci etkileyebilecek karizması ve popülerliği olan bu kişilerin utanmazca ırkçılık yapıyor olmasına kafayı taktı ve Socialist Worker’s Party’nin (Sosyalist İşçi Partisi) anti-faşist kampanyası Anti-Nazi League’in (Nazi Karşıtı Birlik) öncülük ettiği bir rock müzik festivali düzenlendi. Bu festivalin adı Rock Against Racism’di (Irkçılığa Karşı Rock)
Festival, kimi zaman yüz bin seyircinin katıldığı konserler ile yıllar içinde milyonlarca insanı bir araya getirdi ve 1982 yılına kadar devam ederek faşist tehdidin geriletilmesine olağanüstü bir katkı sağladı.
Bowie ve Clapton ise kariyerleri boyunca defaatle pişmanlıklarını dile getirdiler, “biraz ileri mi gittik acaba?” filan demek yerine açıkça özür dilediler ve bugün bu berbat lekeyle değil müzikleriyle anılmayı başardılar.
Yani demem şu, Leman Sam’ın topluma mâl olmuş bir çınar olduğunu, hepimizin iyiliği ve zenginliği için korunması gerektiğini düşünen arkadaşlar ırkçılığa tahammülü olmayan insanlara ders vermeyi bıraksınlar. Onun yerine, madem muhabbetleri de var, “yapma etme soysuz ne demek yahu” yahut hiç değilse “Leman abla sen şu twitter’ı bırak” desinler.
Deniz Güngören