Felaketler ve isyanlar çağında antikapitalizm

17.07.2021 - 12:52
Ozan Tekin
Haberi paylaş

Covid-19 salgını, kapitalizmin kalbindeki kâr mantığının insanlığın varoluşuyla doğrudan karşı karşıya geldiği bir durum yarattı. On milyonlarca kişiyi etkileyen bir pandemi döneminde, ölümleri durduracak aşı bulunmasına rağmen, patent hakkı kaldırılmadığı ve üretim sınırlı kaldığı için insanlar önleyici tedavisi olan bir hastalıktan ölüyorlar. Patentin kaldırılması çağrısı yalnızca antikapitalistlerle sınırlı bir talep değil; BM’de Hindistan ve Güney Afrika fikri mülkiyetin askıya alınmasını talep etti, daha sonra bu fikri destekleyen ülkelerin sayısı 80’e çıktı, Dünya Sağlık Örgütü’nden Avrupa Parlamentosu’na birçok kurum bu yönde çağrı yaptı. ABD ve Rusya bunu Dünya Ticaret Örgütü’nün gündemine taşıyacaklarını söyledi. Burada ise talep kabul edilmedi, ilaç tekelleri korundu.

Pandeminin yanı sıra ekolojik felaket derinleşiyor. ABD ve Kanada’da sıcak hava dalgası nedeniyle yüzlerce kişi öldü, Meksika’nın petrol şirketi yüzünden okyanusun yüzeyinde yangın çıktı, Ortadoğu’da 50 derecenin üzerinde sıcaklıklar görülüyor, son yıllarda orman yangınları ve sellerin sayısında muazzam artışlar var. Kapitalizm hem insan sağlığını hem de gezegenin geleceğini tehdit ediyor.

Böylesi bir ortamda, egemen sınıfın gazete ve dergileri, “pandemiyi sosyal isyanların takip etmesinden” endişe ediyorlardı. 2019’da dünyayı bir baştan bir başa sarsan ve sallayan gösteriler pandemiyle kesintiye uğrasa da, 2020 yılı da özellikle George Floyd eylemleri nedeniyle hareketli geçmişti. Sistemin krizi devam ederken birçok ülkede direnişler ve eylemler görmeye devam ediyoruz.

Direniş

Mücadele, aşırı sağcı ve otoriter liderleri zorluyor. 2020’deki eylem dalgaları sonucunda ABD’de Donald Trump seçim kaybetmiş ve tüm dünya büyük bir beladan kurtulmuştu. Brezilya’nın ırkçı başkanı Jair Bolsonaro da her hafta ülkenin onlarca noktasında yapılan gösteriler tarafından sıkıştırılmış durumda. Hapisten çıkan solcu Lula’nın bir sonraki seçimleri kazanması giderek güçlenen bir ihtimal. Benzer şekilde, Hindistan’da yıl başında çiftçilerin başkenti kuşatan eylemleri, aşırı sağcı Modi’nin koltuğunu sallamıştı. Batılı ülkelerin birçoğunda Filistin’le dayanışma gösterilerinde sokağa dökülen on binler, aşırı sağa karşı kurulan barikatın gücünü gösterdi.

Irkçılık karşıtlığı Black Lives Matter hareketiyle birlikte öylesine güçlü hâle geldi ki, UEFA Avrupa Futbol Şampiyonası’nda İngiltere başta olmak üzere birçok ülkenin futbolcuları, dizleri üstüne çökerek ırkçılığı protesto ettiler. Kitlesel aşağıdan mücadeleler, ezilenlerin taleplerini en popüler gösterilerin dahi kalbine oturtabiliyor.

Ekonomik-ekolojik-pandemik ve siyasi krizlerin devam ettiği dünyada, ırkçılığa karşı mücadele gerçekten de çok önemli bir yer tutuyor. Egemenler için ırkçılık, ekonomik ve sosyal sorunlarda kendi rollerini görünmezleştirmenin çok önemli bir aracı. Bu yüzden göçmenleri hedef hâline getiriyorlar. Devrimci sosyalistler bu yüzden uzunca bir süredir ırkçılığı yenmeyi ajandalarının en başına yazmış durumdalar. Yunanistan’da Altın Şafak, sosyalistlerin merkezinde olduğu antifaşist kampanya KEERFA’nın yıllar süren kararlı mücadelesiyle, mahkemeler tarafından suç örgütü ilan edildi. Bu dünyanın her yerinde ırkçılık karşıtlarına ilham veriyor.

Sistem karşıtı örgütlenme

Felaketler ve isyanlar çağında yaşıyoruz. Sistemin yarattığı yabancılaşmayı aşırı sağın istismar etmesine izin vermemeliyiz. Bunun için birçok ülkede patlak veren hareketlerin içerisinde yer alıp, doğru fikirlerin hegemonya kurması için mücadele etmek gerekiyor. Bu da kaçınılmaz olarak bizi örgütlenme sorununa götürüyor.

Sokağa çıkan hareketlerin aktivistlerinin kafasında birçok farklı fikir bulunuyor. Reformist, ikameci veya harekete zarar verebilecek her türlü fikre karşı tartışmayı güçlendirmek için, bu hareketlerin içinde antikapitalist bir odak yaratmak gerekiyor.

Örneğin DSİP Türkiye’de, AKP-MHP iktidarının yenilgisini yalnızca seçimlerde alınacak bir sonuca indirgeyen anlayışa karşı, sosyal hareketlerin yan yana geldiği kitlesel ve aşağıdan basınç oluşturacak bir mücadeleyi savunuyor. Bunu yapmak için çabalayan aktivistleri bir Antikapitalist Blok’ta birleştirmeye çalışıyoruz.

Dolayısıyla, tüm dünyada hareketlerin içine antikapitalizmi yerleştirmek son derece önemli. Ve bunu daha güçlü yapabilmek için her ülkedeki devrimci odakları büyütmeliyiz.

Kapitalizm hiçbir derde deva olmuyor ve insanlığı büyük bir krize sürüklüyor. Hem mücadeleleri büyütmemiz hem de örgütlenmemiz için koşullar uygun. Kapitalizmi tarihin çöplüğüne göndermek için kolları sıvayalım.

Ozan Tekin

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol