1 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kalkmış olacak. Yani böyle giderse kadınları, LGBTİ+’ları, çocukları şiddete karşı koruyan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı şiddeti önlemeyi hedefleyen en kapsamlı uluslararası sözleşmeden çekilen ilk ve tek ülke Türkiye olacak.
Otoriter AKP-MHP iktidarı, kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı savaş açmış durumda. Her gün kadınların öldürüldüğü, kimi cinayetlerin üzerinin örtüldüğü, Musa Orhan gibi faillerin cezasız bırakıldığı, iktidar gücünü arkasına alan sorumluların soruşturulmadığı bir ülkede İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek demek, devletin açıkça faillerden yana konumlanması demek. LGBTİ+’lara dönük iktidar, medya ve sağcı muhafazakâr örgütlerin iş birliğiyle yürütülen nefret kampanyasına gaz vermek demek.
İstanbul Sözleşmesi’nin güçlü bir toplumsal meşruiyetinin olduğunu geçen yaz, çekilme tartışmalarının başladığı vakitlerde görmüştük. Bu toplumsal desteğin sokakta görünür hâle geleceği eylemlilikleri inşa etmek hem İstanbul Sözleşmesi’ne dönük hem de karşımıza çıkması muhtemel 6284 sayılı yasanın kaldırılması, istismar affı, medeni kanunda değişiklik gibi saldırıları püskürtmek için elzem.
19 Haziran’da Maltepe’ye çağrısı yapılan miting bunun için bir fırsattı. Yıllardır herhangi bir mitingin örgütlenmesinin zorlaştığı, sokak eylemlerinin kolluk gücüyle bastırıldığı, gösteri ve ifade özgürlüğünün alanının daraltıldığı, siyasi krizin sonucunda sendikaların, sosyalist örgütlenmelerin farklı türde ve boyutlarda baskılara maruz bırakıldığı, HDP’nin onca şeyin yanı sıra faşist saldırıların odağı haline getirildiği, ekonomik kriz ve pandeminin etkisiyle hareket kabiliyetinin sınırlandığı şu koşullarda, her şeye rağmen bir mitingin organize edilmiş ve gerçekleşmiş olması önemli.
Ancak saldırıları püskürtmek ve toplumdaki havayı değiştirmek için kitlesel gösterilere ihtiyacımız var. Verili güçlerin dışına taşmak için çabalayan, en azından çağrısının, tarihinin, konumunun miting için gerekli duyurunun yapılmasına, sokakta örgütlenmesine olanak sağlayacak bir vakitte belirlendiği, örgütlenmesinin hareketi hantallaştıran tartışmalara gömülmediği bir gösteri olmalı.
Ana muhalefette uzun zamandır “aman fazla şey etmeyelim bunlar nasıl olsa gidici” politikasının olduğu mâlum. Sanki toplumsal muhalefetin kimi kesimlerine de “gidişi bekleyen CHP’yi bekleyiş” havası sirayet etmiş gibi. Bu havanın etkisiyle sokak, hakları savunacak, kazanacak, değişimin fişeğini çakan mücadeleyi örgütleyecek bir araçtan ziyade “sırayı savmak” olarak görülebiliyor. Oysa İstanbul Sözleşmesi “sırayı savmak” için yapılacak eylemlerle geçiştirilebilecek bir mesele değil. Sendikaların bu konuya sadece kadın komisyonunu ilgilendiren veya herhangi bir “çalışmadan” ibaretmiş gözüyle bakmadığı, emek örgütlerinin, demokratik muhalefetin merkezi bir mesele haline getirip harekete geçtiği, tabanda, sokakta örgütlenen kitlesel gösterilere ihtiyacımız var.
19 Haziran’daki İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz mitingi bir başlangıçtı. Mücadele devam ediyor. Eğer Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekilirse, kadınların, LGBTİ+’ların hayatlarını yok sayanlara karşı hayat olağan akışında devam edemez diyenler 1 Temmuz’da saat 19.00’da Taksim Tünel Meydanı’nda toplanacak. İşyerlerinde, mahallelerde, arkadaşlar arasında, haklarımızı korumanın coşkusunun yansıdığı kitlesel bir eylemliliği örgütlemek için iyi bir fırsat.
Meltem Oral
(Sosyalist İşçi)