Suriye’de açlık ve Birleşmiş Milletler

03.03.2021 - 12:28
Sibel Erduman
Haberi paylaş

Suriye’deki açlık haberini BM İnsani Yardımlardan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Mark Lowcock’un ellerindeki verileri raporlaştırıp sunması sonucunda medyadan öğreniyoruz. Lowcock Suriye’de yüzde 200 artan gıda fiyatları nedeniyle halkın yeterli beslenemediğini, 12,4 milyon Suriyelinin güvenilir ve besleyici gıdaya erişemediğini, milyonlarca Suriyelinin hayatta kalmak için borçlandığını, ülkenin kuzeybatısında son 2 ayda 5 çocuğun yetersiz beslenme yüzünden yaşamını yitirdiğini belirtiyor. Aynı raporda “her ay 2,4 milyon kişinin çoğu BM girişimleriyle getirilen yardımlarla desteklendiği ve eğer Güvenlik Konseyi, gelecekte sınır ötesi yardım yetkisini uzatamazsa, potansiyel olarak çok büyük ölçekte acılar çekileceği ve Suriye’deki can kayıplarının tetikleneceği” belirtiliyor. Veriler kesinlikle doğrudur ama istatistiksel veriler olmasa da şu anda dünyanın içinde bulunduğu durumu da düşününce Suriye’de her türlü krizin yaşanabileceğini öngörmek o kadar da zor değil.

BM kimin birliği?

Birleşmiş Milletler bir kurum olarak 24 Ekim 1945’te (İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra) dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak için kurulan uluslararası bir örgüttür. Pekâlâ, BM örgütünün başarılı bir örgüt olduğunu söylememiz mümkün müdür? Yani BM örgütü uluslararası barış ve güvenliği koruma noktasında ne kadar başarılı olmuştur? Tüm kuruluş hikâyesini de başka zaman tartışmak üzere şimdi duruma baktığımızda mesele veto yetkisini kullanarak siyasi çıkarları uğrana temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesine göz yuman büyük devletler, aslında meşru bir hegemonya kurmak için bu örgütü oluşturmuş gibidirler.

Suriye’deki katliamlar bunun en açık göstergesidir. Birçok uluslararası kuruluş tarafından belgelenen ağır insan hakları ihlalleri, veto yetkisinin varlığı yüzünden Suriye’de devam ettirilmektedir. Cenevre’de yapılan görüşmeler öncesi ortaya çıkan 55.000 kare fotoğrafta, Esad rejiminin ne nedenli büyük bir katliama imza attığı görülmüştür. Buna rağmen Suriye’ye müdahale edilememesinin müsebbibi veto yetkisi ile donatılmış sakat BM sistemidir.

1994 yılında dünya, Ruanda’da yaşanan çok kanlı olaylara tanıklık etti. Olayların merkezinde, ülkenin iki büyük etnik topluluğu olan Hutular ve Tutsiler vardı. Yaklaşık 1 milyon insan palalarla kesilerek can verirken, sokaklar adeta kan gölüne dönmüştü. 100 gün süren katliamın sonunda İkinci Dünya Savaşı sonrasının en büyük soykırımı yaşanmıştı. Birlemiş Milletler, ABD ve Avrupa olaylara müdahil olmak şöyle dursun, Ruanda’yı kaderine terk edip hızla ülkeden çıkmışlardı.

İşlevsiz bir örgüt

Kapitalizmde insan hakları büyük devletlerin haklarına eşitmiş gibi çalışıyor, BM nedense hep krizler yaşandıktan sonra yardım yapan bir örgütten başka bir şey değil gibi. O da aslında önemli bir fonksiyon çünkü savaşlar, katliamlar insanların vahşiliğinden dolayı çıkmıyor, her zaman bir hegemonya kurmak için çıkartılıyor. Ve savaşa maruz kalan halk tüm güçsüzlüğüyle kim yardım veriyorsa onu almak zorunda kalıyor. BM gibi bir kurum zaten savaşın çıkmaması için her şeyi yapması gerekirken bunu asla başaramıyor. Bu yapılanmasıyla, bu işleyiş mekanizmasıyla halkların birleştiği bir örgüt olmasına imkân yok. 

Şimdi ise Suriye yönetimini hesap vermeye zorlayabilir, yapılan tüm zulmü aydınlatmaya çalışabilir ve Suriye’deki halkın kendilerini toparlaması için gerekli alt yapıyı sağlamak adına devletleri seferber edebilir. Ama önümüze gelen istatistiksel verilerde BM’nin ne kadar yardımsever bir örgüt olduğunun resmi sunuluyor! 

Sibel Erduman

Bültene kayıt ol