Yaşasın kar yağdı, kuraklık bitti!

19.02.2021 - 12:20
Nuran Yüce
Haberi paylaş

Ocak ayının ortalarına kadar en önemli gündemlerimizden biri barajların doluluk oranları ve kuraklıktı. İstanbul başta olmak üzere birçok şehrin içme ve kullanım suyunu karşılayan barajların doluluk oranlarının yüzde 20’lerin altına inmesi ile şehirlerin kaç günlük suyu kaldığı hesaplamaları ve kuraklık uyarıları yapılıyordu.

Yağmurlar ve son birkaç gündür kar yağışları ile baraj doluluk oranlarında artışlar yaşandı. 16 Şubat itibariyle İstanbul barajlarının doluluk oranı yüzde 47,82, diğer illerdeki baraj doluluk oranlarında da benzer artışlar var. Şehirlerin artık 30-40 günlük suyu kaldı denmiyor, hiç yağış alınmasa bile bazı şehirler için 3-4 ay bazıları için ise 6-7 ay yetecek su var deniliyor.

Kar yağdı sorunlar bitti mi?

Kış ortasında yaşadığımız bahar havasını aratmayacak günlerin ardından bastıran soğuklar ve karla birlikte her şey yoluna girmiş gibi görünüyor. Barajlar dolu, sıcaklıklar mevsim normallerinde seyrediyor, iklim değişikliği de zaten bugünün değil daha uzak bir geleceğin sorunu. Keşke böyle olsaydı. Ne iklim değişikliği geleceğin sorunu ne de kuraklık sona gelindi. 

Küresel Eylem Grubu olarak Türkiye’de ilk iklim eylemini yaptığımız 4 Aralık 2005 tarihinde elimizde “Gezegenimiz pişiyor” yazılı ve eriyen dünyanın görsellerinin olduğu dövizler taşıyorduk. 2005 yılının en soğuk, karlı, fırtınalı günüydü. O zaman dalga geçenler olmuş, “ne ısınması, donuyoruz” denmişti. Şu an dalga geçenlerin sayısı daha az olsa da hâlâ hava olaylarında yaşanan gelişmelere bakarak kuraklık sorunun ortadan kalktığını dile getirenler var.  Oysa iklim değişikliği de kuraklık da derinleşmeye devam ediyor.

Sıra dışı hava olayları

Birkaç konuyu açıklamak, tekrar etmek önemli.  Birincisi iklim değişikliği var olmayan yeni bir hava durumu yaratmıyor. Yağmur, kar yağışı, fırtına, hortum, kasırga, aşırı sıcaklar ve soğuklar iklimin değiştiği tespitinden önce de vardı. İklim değişikliği tüm bunların sayılarının, sürelerinin, şiddetlerinin artmasına; coğrafi olarak bu olayların çok nadir görüldüğü bölgelerde daha sık, hiç görülmeyen bölgelerde ise ortaya çıkmasına yol açıyor.

İkincisi anlık yaşadığımız hava olaylarına bakarak iklim değişikliği tartışması yapmak doğru bir yöntem değil.  Çok yoğun yağmurların ardından “hani Türkiye’de yağışlar azalacaktı”, havanın soğuması ve kar yağışı ardından da “hani Türkiye daha sıcak olacak, kar yağışları olmayacaktı” demek de sorunun boyutlarının farkında olmamak anlamına geliyor.  Bazıları bunu bilinçli ve kasıtlı olarak yapıyor, bazıları ise iklim değişikliğinin ne olduğunu bilmedikleri, ciddiye almadıkları için yapıyor. Bir bölgenin iklim özelliklerini uzun süreli meteorolojik verilerinden anlarız. Şu an İstanbul’un karla kaplı fotoğraflarını paylaşıyor olmak şimdi aktaracağım verilerin de gösterdiği gibi Türkiye’nin daha sıcak ve daha az yağışlı olduğu ve olacağı gerçeğini değiştirmiyor. 

Verilerin kanıtladığı tehdit

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) verilerine göre 2020 yılı Sonbahar mevsiminin ortalama sıcaklığı 17,3 derece olarak gerçekleşti. 1981-2010 yıllarının ortalaması olan 14,8 derecenin 2,5 derece üzerinde.  Dahası 2020 sonbaharı son 50 yılın da en sıcak sonbaharıydı. 

Türkiye’de  1990’ların ortalarından itibaren sıcaklık değerlerinde artış var. Neredeyse her bir yıl bir önceki yılın sıcaklık rekorlarını kırarak ilerliyoruz. Bir yıl içinde belli günlerin soğuk olması, belli yerlerde ciddi soğuklar yaşanması fark etmiyor. Tüm Türkiye için yıllık ortalama sıcaklık değerleri her yıl artmaya devam ediyor. Ama tekrar belirtelim tek bir yılın değil 25-30 yıllık verilerin ortalamalarında değişiklik var. Ve bu değişiklik tüm dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin de ısındığını gösteriyor. Şimdi burada şu tespiti yapmak önemli: Sıcaklık artışı hem kar yağışını azaltıcı etkisi hem de buharlaşmayı artırıcı özelliğinden dolayı kuraklığın yaşanmasına önemli bir etken.  Ayrıca Türkiye’de yaz aylarında eriyerek su varlıklarını besleyen dağların zirvelerinde kalıcı buzullar ve kar kütleleri var. Ama yapılan araştırmalar bunların her yıl küçüldüğünü, buzulların geri çekildiğini gösteriyor. buzulların azalması su varlıklarının azalması demektir.  

Aynı şekilde Türkiye’nin yağış rejiminde değişiklikler oluyor. Sonbahar ve yaz aylarındaki yağışlar azalıyor, bir bölgenin iki üç ay içinde alacağı yağmur saatler içinde yağıyor, yıllık ortalama yağış miktarları azalıyor ve zaten azalan yağışlar da kış aylarında gerçekleşiyor. Bu değişiklikler tek bir yıl ya da birkaç yılda görülen değişiklikler değil. Yağış rejimindeki değişim bir eğilime işaret ediyor. Bu  eğilim bize Türkiye’nin 3’te 2’si yarı kurak diye bilinen normalinin değiştiğini ve 4’te 3’ü kurak olacağını gösteriyor.

Barajların yüzde 50’si dolu ve etrafımız karlarla kaplı da olsa iklim değişikliğinin şiddetlendirdiği kuraklık  hala burada. 

Nuran Yüce

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol