Kadına şiddet, tecavüz veya taciz ne sadece belli bir bölgenin/kesimin/sınıfın sorunu, ne de hak mücadelesi sadece Türkiye’de veriliyor. Dünyanın pek çok yerinde kadın hakları için “savaş” devam etmekte. Söz konusu olan sadece hak kaybı değil elbette. Mücadeleye dair, hak kazanımına dair dünyanın pek çok yerinden ilham verici örnekler geliyor. Bu kazanımlar umudu canlı tutarken, mücadelenin kıvılcımının başka yerlere sıçramasını da sağlıyor. Kadınların yaşadıkları eşitsizlikler, şiddet olayları, haksızlıklar olduğu gibi, kazandıkları – ve aslında temelde zaten hepsi kendilerine ait olan – haklar da var elbet. Mücadelelerimize umut ışığı olması açısından kazanımlardan bazılarına değinmek istiyorum.
Katilin DNA’sı
Aleyna Çakır davasını hatırlayanlarınız olacaktır. Ankara’daki evinde şüpheli bir şekilde ölü bulmuş ve üzerinde doku ve sperm tespit edilmiş olmasına rağmen cinayetin baş şüphelisi Ümitcan Uygun serbest bırakılmıştı. Üstelik yine Ümitcan Uygun’un Aleyna Çakır’a şiddet uygularken çektiği bir videoyu sosyal medyada paylaşmış olmasına rağmen... Uyuşturucu kullandığı bir videoyu sosyal medyada paylaşmış olması sebebiyle daha sonra tutuklanmasının ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Ümitcan Uygun’dan DNA örneği de alınmasına karar verdi. Ve yapılan inceleme sonucunda Aleyna Çakır’da tespit edilen doku ve sperm örneğinin Ümitcan Uygun’a ait olduğu tesbit edildi. Kendisinin olay günü Aleyna Çakır ile hiç görüşmemiş olduğunu belirtmesinin elde edilen veriler ile yalanlanmış olması, kendisini Aleyna Çakır’da tespit edilen cinsel saldırı, kasten öldürme ve boğuşma gibi izlerin de baş şüphelisi yapıyor.
Savcılığın konu ile ilgili iddiane hazırlaması bekleniyor.
Uygur kadınlara yönelen şiddet
Kadına yönelik bir başka şiddet de Çin’in Uygur kamplarında yaşanıyor. Uygur kamplarından kaçan ya da bu kamplarda çalışanların verdiği bilgiye göre her gün kadınlara tecavüz ediliyor, cinsel şiddet vakaları yaşanıyor.
Her gece hücrelerinden çıkarılan kadınlar bir veya birden fazla erkeğin tecavüzüne uğruyorlar. Üstelik bu erkeklerin, daha genç ve daha güzel kadınları seçebilme hakkına sahip olabilmek için para ödemeye de hazır oldukları belirtiliyor.
Polonya’da kürtaj hakkı direnişi
Kadınların bedenlerinin üzerinde zorla hak iddia edilip, kadın bedeninin başkalarının kullanımına açık olduğu yanılgısı sadece tecavüz ile sınırlı değil elbet. Kürtaj hakkının kadının kendisine bırakılmayıp devlet politikalarıyla şekillendirilmeye, sınırlandırılmaya çalışılması da buna bir örnek. Kürtaj bir haktır ve kadınlar hala yıllardır sürdürdükleri kürtaj hakkı mücadelesini, dünyanın her yerinde tam anlamıyla kazanabilmiş değiller. Polonya buna sadece yakın zamandan bir örnek. Polonya yasalarına göre kadınlar sadece tecavüze uğrama/ensest ilişkiye maruz kalma, kadın için hayati tehlikesi olma ya da fetüsün kusurlu olması durumunda kürtaj hakkına erişebiliyordu. Yeni gelen yasa ile kadınlar artık fetüs ağır doğum kusuru taşıyor olsa dahi kürtaj yaptıramayacaklar.
Polonya’daki yasal verilere göre yılda 2 bin kadın kürtaj yaptırıyor. Yeni gelen yasa kadınları merdivenaltı sağlık koşullarda kürtaja ya da yurt dışında kürtaj olma seçeneklerine yöneltecek ve 200 bin kadın yasadışı yollarla kürtaj yaptıracağı öngörülüyor. Bu durum en çok maddi durumu yetersiz olan işçi sınıfından kadınları, sağlıksız ortamlarda kürtaja yönledireceği için etkileyecek. Bu yasa kadınların kürtaj hakkının elinden alınması dışında sağlıklarını da etkileyecek bir durum. Üstelik Polonya’da yasal olan diğer 2 durum, başvuruların ilgili kurumların zamanında değerlendirme yaparak dönüş yapmaması sonucunda kürtaj hakkına erişimi zorlaştırıyor. Doktorların dini inançları sebebiyle kürtaj yapmayı reddetmeleri de başka bir hak ihlali. Üstelik pandemi de kadınlara kürtaj yapmamanın bir diğer bahanesi olarak da kullanılıyor.
Kadınların küresel isyanı
Kadın mücadeleleri ve dayanışma sayesinde güzel şeyler de oluyor tabii. Umutsuzluğa kapılmamak ve kolektif mücadele kazanımlarının ışığında mücadeleye olan inancımızı canlı tutmamız gerekiyor. Tüm bu hak kayıplarının bir kadın-erkek savaşı değil, sistemin getirisi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Gerçek sorumlunun belirlenmiş olması mücadeleyi istikrarlı ve daha güçlü bir hale getirecektir. Asla unutmamak gerek ki, yaşanan tüm haksızlıklara karşı mücadele, konu ne olursa olsun, dünyanın her yerinde mevcut. Bu durum da bir ülkede başlayan mücadelenin çok hızlı bir şekilde başka ülkelere sıçrama ihtimalini beraberinde getiriyor. #MeToo hareketi buna güzel bir örnek.
Yakın zamanda #MeToo mücadelesinden aldıkları destek ile kendilerine cinsel istismar uygulayanları ifşalayan iki kadın örneği var. Bunlardan birisi 25 yaşındaki ünlü Sırp oyuncu Miléna Radulovic. Radulovic, 68 yaşındaki Miroslav Aleksić'in kendisini 9 yıl önce tecavüz ettiğini açıkladı. Aleksić'in o dönem kendisinin öğretmeni olduğunu ve ofisine gittiğinde tecavüzün gerçekleştiğini belirtti. Bu açıklamanın ardından Sırbistan’da binlerce kadın sosyal medyada “Yalnız değilsin (Nisi sama)” başlığı altında kampanya başlattı. Bir diğer ifşa ise, iki olimpiyat, dört dünya şampiyonluğu olan yelkenci Sofia Bekatorou’dan geldi. Yelken Federasyonu yöneticilerinden birinin, 1998’de, kendisi 21 yaşında iken, Sydney Olimpiyat elemeleri sırasında otel odasında cinsel saldırıda bulunduğunu açıkladı. Bu açıklamanın üzerine pek çok sporcu ve üniversite öğrencisi benzer saldırılara maruz kaldıklarını açıkladılar. Bu açıklamanın neden 23 yıl sonra geldiğini ise, yarışmalardan men edilme korkusu, toplum içine çıkmaktan utanmak gibi nedenler olduğunu belirterek, uzun yıllar psikolojik destek aldığını belirtti.
Dayanışmaya bir diğer örnek ise, Boğaziçi Üniversitesi’ne Prof. Dr. Melih Bulu’nun atanması sonucu, atanmış değil seçilmiş rektör isteyen öğrencilerin başlattığı eylem ve protestolara, Yunanistan ve İran’dan gelen destek. Ülke çapında pek çok üniversite ya da kişiden destek gelmesinin yanı sıra, İranlı Lezbiyen ve Trans Ağı (6Rang)’dan “İranlı LGBTİQ’lar olarak Türkiyeli dostlarımızla dayanışma içindeyiz, yanınızdayız.” Şeklinde bir destek mesajı gelirken, Atina’da ise Boğaziçi Üniversitesi'de yaşanan gözaltılar ve LGBTİ+’lar ile queer topluluklara yönelik ayrımcı ve nefret suçu içeren gelişmelere karşı dayanışma eylemi yapıldı ve ve LGBTİ+’lara karşı geliştirilen linç kampanyalarına tepkiler dile getirildi.
Dila Ak
Kaynaklar
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-55934351
https://www.bbc.com/news/world-asia-55930344
https://bianet.org/kadin/toplumsal-cinsiyet/238640-polonya-da-kurtaj-yasagi-protestolari-7-gununde
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55735026