“Ötekinin” fotoğrafı ve ırkçı bere

31.12.2020 - 13:42
Şafak Ayhan
Haberi paylaş

"Radyomu açtığımda, zencilerin Amerika'da linç edildiğini duyuyorum. Anlaşılan birileri bize yalan söylemiş. Meğer Hitler ölmemiş!" 

Frantz Fanon

Kapitalist sistem ne zaman çıkmaza girse, ne zaman insanlık için çekilmez bir hal alsa, kurtarıcıları hemen yetişir: yükseltilmeye çalışılan milliyetçilik ve ırkçı partiler. Her zaman kendilerine kol kanat germiş olan kapitalizmin belinin iki büklüm olmasına asla yürekleri dayanmaz, ellerinden geleni yaparlar, onu tekrar ayağa kaldırmak için.

Ekonomik krizin etkilerinin pandemiyle birlikte tüm iş kollarında kendini göstermesi, yöneticilerin çarkların dönmesi uğruna insanları virüs ve yaşam arasında tercih yapmaya zorlaması, gün geçtikçe daha da kötüleşen koşullar, ırkçıların sisteme değil de kendinden olmayanlara nefretlerini kusması için elverişli bir ortam. 

Dünyada ve Türkiye’de milliyetçi partiler; çatışma ortamı yaratma hevesiyle, ezilenlerin, mazlumların ve ötekilerin aleyhine, aslı astarı olmayan propagandalarını, egemenlerle el ele vererek gündemde tutmaya çalışıyorlar. Böyle dönemlerde sosyal medyada birden; Kürt ailelerinin çocuk sayıları, Kürt kadınlarının doğurganlık hızı ve bunun batıdaki illerle karşılaştırılması, başta Suriyeli göçmenler olmak üzere göçmenlerin çok rahat bir yaşam sürdüklerini iddia etmek için banka kuyruklarını gösteren fotoğraflar gibi görseller adeta yarışa girer. 

Patronlarının kendilerine reva gördüğü asgari ücrete ses çıkartmayanlar, hep bir ağızdan sanki asgari ücretin az olmasının sebebi göçmenlermiş gibi göçmenlerin işlerini ellerinden aldıklarını iddia etmeye başlarlar. Sorunlara neden olan koşulları ortadan kaldırmayan, sorunun kaynağını teşhir edip bunu yok etmek için mücadele etmekten korkanlar, suni politik gündemlere yönelirler. Kapitalizmin insanlık için en büyük tehlike olduğunu dile getirmek yerine, ezilene, elinden hiçbir şey gelmeyene, ses çıkarırsa aç kalacağını veya öleceğini bilenlere, ellerinden geldiğince nefret argümanlarıyla yaklaşırlar.

Irkçı politikacılar

İsmini anmanın kendisi için propagandasını yapmak anlamı taşıyacağını düşündüğüm, Türkiye’nin sayılı ırkçı partilerinden birisinin kurucular üyesi olduğunu söyleyen, sosyal medyada her yazdığı ayrıca bir nefret suçu olan ve buram buram ırkçılık kokan, her gün göçmenlerle ilgili yalan fotoğraflar paylaşmaktan geri durmayan kişinin söylemleri şu ortamda rağbet görüyor. O nefretini kustukça, ırkçılığı körükledikçe takipçi sayısı artıyor. Söylediği akıl dışı olan şeylerden bir kaçı:

-Kızılay Değil. Türk Kızılayı

-Avrupa Birliği’in raporuna göre Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin  %77,2 hiç Türkçe öğrenmediğini tespit etmiş 9 yıl içinde bunca imkâna rağmen dilimizi bile öğrenmek isteyemen, önemsemeyen ve ihtiyaç duymayan bir toplumla ENTERGRASYON asla olamaz!

(Yazım yanlışları, kendisi Türkçe bilmediği halde Türk olmayan insanlara Türkçe öğretmeye kalkan bahsettiğimiz kişiye aittir. Bu da olayın farklı bir ironisi galiba )

Yukardaki argümanlar sağlıklı bir zihnin ifadeleri olamaz. 'Türkiye'de yaşayan herkes herkes Türk’tür' ideolojisinin insanı ne hale getirdiği gün gibi ortada. Bunlara göre kim olursa olsun eğer bu topraklarda yaşıyorsa kendi dillerini öğrenmek zorunda. Aslında burada farklı bir amaç da var. Her yıl ülkeye milyonlarca turist geliyor, hatta bunların içerisinde ülkeyi beğenip yerleşenlerin sayısı da oldukça fazla, bu turistlerin arasında İngilizler, Ruslar, Almanlar vs. var. Yukarıda bahsettiğim ırkçının ve ait olduğu partinin, Avrupalı turistlere ve yerleşimcilere karşı çıkıp da “bunlar neden Türkçe konuşmuyor, burası Türkiye” dediğini duyamazsınız ki demesinler de zaten. Avrupalıya bir şey demeyip Kürde, Suriyeliye, Arap’a, Iraklıya, Afgan’a akşama kadar baskı ve zulüm neden? 

Yabancı düşmanlığında sosyal statü farklılıkları önemli bir kıstas ve dolayısıyla ırkçı bir kafa, bu insanları kendinden daha alt seviyede ve toplumsal yapıda görüyor. Bir ırkçı Dubai gibi oldukça çok turist çeken Arap ülkelerine tatile gidip gezip tozduktan sonra Türkiye’ye dönünce, havasından suyundan mı yoksa “ideolojisinden” mi bilinmez, birden Dubai’de akşama kadar sokaklarda gördüğü, hiç de umursamayıp garipsemediği  “kara çarşaflı, türbanlı”, kendi inanç ve kültürel özelliğine göre kıyafet giymiş olanı adeta görmezden gelir. Orada birden hoşgörü abidesi kesilir, ancak Türkiye’ye geldiğinde birden ”kara çarşaflı, türbanlı” Suriyeli Arap’ı görünce çılgına döner, buradan gitsinler der. Çünkü burayı kendi “kafesi” olarak gördüğü için, özellikle Arap düşmanlığı tavan yapar.

Fotoğraf

Geçen gün sosyal medyada gördüğüm fotoğraf tam da anlatmaya çalıştıklarımı özetler nitelikte. Bu topraklarda “ötekilerin” adı hala yok. Ulus devletin “ötekileri” zamanla değişiyor. Değişmeyen şey ise ırkçılığın bu topraklarda sıradan bir şeymiş gibi algılanması. Ötekilerin bu topraklarda hep diğer insanların çalışmayacağı işlerde çalışmak zorunda kalması. Ucuz iş gücü olarak, canını hiçe sayarak patronlar tarafından iliğine kadar inşaatlarda, fabrikalarda, tarlalarda, kayıt dışı merdiven altı atölyelerde sömürülmesi ve gün geçtikçe daha da fazla sömürülmesi.

Patronlar, iktidarların ve egemenlerin desteğiyle durumu o kadar benimsemiş ki İstanbul Ticaret Odası (İTO), Mülk Edinme Rehberi diye bir rapor hazırlıyor, raporda geçen ifadelere bakar mısınız:

-  ‘İmalatta saatlik işçi maliyeti’ Türkiye’de 5,6 Amerikan Doları’yken, Almanya’da bu maliyet 47,2 Amerikan Doları’dır.”

Resmen diyor ki biz burada öyle bir sömürü düzeni kurmuşuz ki ne işiniz var başka ülkelerde, gelin Türkiye’ye, ekmeğe muhtaç ettiğimiz, yeri gelince öldürdüğümüz işçileri bedavaya çalıştırabilirsiniz. İnşaatta günlük 10 liraya Suriyeli, Kürt, Afgan, Iraklı işçi çalıştıran, eline telefonu alınca yukarıdaki ırkçı parti mensubunun “Suriyeliler gitsin” tweetine beğeni atıp yorum yapan da aynı kişiler. Bu sömürü düzenini kuran, ırkçılığı körükleyen, fotoğraftaki gibi bu topraklarda ‘’ötekilerin’’ adının anılmamasını isteyen, onları birer lanetli olarak gören aynı kişiler. Bunların kurduğu ve yaşatmaya çalıştığı iğrenç düzen, bu sistemde “öteki” olduğunu bilip aidiyet görmesi için evinden dışarı adım atar atmaz kafasına ırkçı bir ifade olan Göktürkçe Türk yazılı beresini takmaya çalışan Suriyelilerin, Kürtlerin, Afganların, Iraklıların her saniye korkmasını, temkinli olmasını istedikleri düzendir. Sorgulanması gereken, binlerce kilometre uzaktan gelen insanlara, bu topraklarda yaşamak için o ırkçı berelerin takılması gerektiğini öğreten resmi ideolojidir.

Şafak Ayhan

Bültene kayıt ol