Ege Denizi’nde 30 Ekim Cuma günü merkez üssü İzmir’in Seferihisar ilçesi açıkları olan 6,9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. AFAD son olarak, İzmir’deki depremde hayatını kaybedenlerin sayısının 114’e yükseldiğini açıkladı.
Uzmanlar, can kayıplarında fayların yaşam merkezlerine olan uzaklığı kadar şehir planlanmasında fay hatlarının hesaba katılmasının da hayati önemde olduğunu dile getiriyor. Fay hatları hesaba katılmaksızın yapılan şehir planlamacılığı can kaybını had safhaya çıkarıyor. Bununla birlikte yapıların denetlenmesi, betonun kalitesine dikkat edilmesi, zemin seçimleri de hayati önem taşıyor. İzmir depreminde yaşanan yıkımın büyüklüğü, depremin büyüklüğünden de önce tüm bu unsurların ve tedbirsizliğin bir sonucu.
Bu yıl dünyada İzmir depreminin büyüklüğünü aşan 9 tane deprem yaşandı. Fakat hiçbiri İzmir depremi kadar ölümcül olmadı. Bu depremlerin yalnızca 3’ünde can kaybı yaşandı.
Bu yıl tüm dünyada depremlerde 198 kişi hayatını kaybetti. Bu can kayıplarının 164’ü Türkiye’de yaşandı. 2020 yılının dünyada en ölümcül ikinci depremi, Elazığ depremi oldu. 24 Ocak’ta Elazığ’da meydana gelen 6.7 büyüklüğündeki depremde 41 can kaybı yaşanmıştı. 23 Şubat’ta İran’da meydana gelen depremde ise Van’da 9 kişi hayatını kaybetmişti.
Denetim eksikliği had safhada
Deprem sonrası bina enkazından 91 saat sonra kurtarılan 3 yaşındaki Ayda Gezgin’in babası Ufuk Gezgin, başsağlığı dileyen Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ’a, “AFAD’çılarla konuşun. Tuttuğunuz zaman tuz buz oluyor, betonunda sıkıntı var, demirinde sıkıntı yok. Denetlenmiyoruz, lütfen denetleyin. Can bu Başkanım, lütfen.” dedi.
Yıkılan binaya ilişkin herhangi bir rapor bulunup bulunmadığı sorulduğunda Gezgin, “1996’da ‘Deprem yönetmeliğine uygundur.’ diye şey verilmiş. Daha sonra kolonlarına güçlendirme yapıldı. Öyle kolon kesme, herhangi şey yok, bunlar uydurma. Bilmiyorum müteahhiti bulundu mu, o mu uydurdu? AFAD’çılarla görüşebilirsiniz, ‘Betonunda sıkıntı var, demirinde sıkıntı yok.’ diyor. ‘Çimento kullanılmamış.’ diyor. Tuttuğun zaman elinde puf patlıyor. Zaten enkazın uzun sürede kaldırılmasının sebebi o. Kepçe ya da vinç aldığı zaman tuz buz oluyor.” ifadelerini kullandı.
Gezgin, kazancın insan canının önüne konulmasını “Bu can, bundan ötesi var mı? Ötesi yok. Lütfen, istirham ediyorum tüm devletimize, denetlesinler. Para kazansın insanlar, kazanmasın demiyoruz ama can bu. 3 kuruş fazla olsun, sağlam olsun” ifadeleriyle eleştirdi.Gezgin bununla beraber yoksulluğun etkisini de vurguladı, “Ben de lüks yerlerde, kayalıkların olduğu yerde yaşayayım isterim ama herkesin imkânı bu kadar” ifadelerini kullandı.
Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi “Seferihisar Açıkları (İzmir) Depremi Ön Değerlendirme Raporu’na” göre temel göçme nedenleri beton kalitesizliği, uygulama ve projelendirme hataları. Tüm bunlar, denetimsizliğin, rant yarışının ve toplumu bu riskli binalarda yaşamaya mahkûm eden yoksulluğun bir sonucu.
“Her şeyi devletten beklemeyin”
Yöneticiler, kimi haber spikerleri ve sağ kanat siyasetçiler depremden halkı sorumlu tuttu, sanki bir tercih meselesiymişçesine sağlam evlerde oturmadıkları için yoksulları suçladı. İzmir’deki depremin ardından Mersin Akdeniz Belediyesi Başkanı AKP’li Mustafa Gültak: “Her şeyi devletten beklemeyin, biraz para verip sıfır ev alın” şeklinde bir açıklama yaptı. Oysa halkın büyük bir kısmı sıfır ev almak için gereken ‘biraz paraya’ hayatı boyunca çalışsa da sahip olamıyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de partisinin grup toplantısında “Keşke, birkaç metrekare fazla pay alma uğruna riskli binalarda oturmak tercih edilmeseydi” sözleriyle can kayıplarından halkı sorumlu tuttu.
Oysa veriler, güçlendirme projelerinin on binlerce liraya mal olduğunu ve toplumun çoğunluğunun böyle bir imkânı olmadığını ortaya koyuyor. Deprem için tedbirsizlikten şikâyet eden halk, bu imkân ve sorumluluğun devlete ait olduğunu vurguluyor.
Melike Işık
(Sosyalist İşçi)