Suriyeliler Barometresi-2019 sonuçları neler söylüyor?

18.09.2020 - 14:54
Melike Işık
Haberi paylaş

IGAM Academy Başkanı, Türk-Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi (TAGU) Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) desteğiyle hazırlanan ‘Suriyeliler Barometresi- 2019: Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi’ Araştırma sonuçları açıklandı. Çalışma, hem Türkiye toplumunun hem de Suriyelilerin bir arada yaşamaya dair tutumlarını, geniş çaplı anket ve odak grup mülakatlarıyla ortaya koyuyor. Suriyeliler Barometresi-2019, aynı zamanda Türkiye’de Suriyelilere dair en kapsamlı çalışma olması sebebiyle oldukça önemli.

Suriyelilerin geri dönme istek ve umutları günden güne azalıyor

Çalışmanın ortaya koyduğu hususlardan biri çalışmanın ilk kez yapıldığı 2017 yılında Suriye’ye dönmeyi düşünen Suriyelilerin zamanla bu umutlarını yitirmesi. “Suriye’ye dönmeyi hiçbir şekilde düşünmüyorum” diyen Suriyelilerin oranı 2017’de yüzde 16,7 iken bu oran 2019’da yüzde 51,8’e yükseldi. Bunda, Suriye’deki savaş ve belirsizlik ortamının ve Türkiye’de kurdukları hayatın büyük ölçüde normalleşmesinin oldukça etkili olduğu düşünülüyor. Suriyelilerin gelecek planlamaları her geçen gün Suriye’deki gelişmelerden bağımsızlaşıyor ve Suriyeliler günden güne Türkiye’ye daha çok adapte oluyor. “Kendiniz, aileniz ve diğer Suriyeliler için Türkiye’de bir gelecek olduğuna inanıyor musunuz?” sorusuna Suriyelilerin yüzde 60’ı olumlu cevap verdi.

Suriyelilere neden Suriye’ye dönmedikleri sorulduğunda yüzde 42,9’u “güvenli bir yer olmadığı için”, yüzde 31,2’si ise “savaş devam ettiği için” cevabını verdi. Sonuç olarak Suriyelilerin geri dönmemesinde güvenlik problemi açık ara en önemli faktör.

Kültürü ve dini temel alan dayanışma zayıflıyor

Başlangıçta Suriyelilere yönelik dayanışma, dini ve kültürel referanslarla, “Ensar-Muhacir” anlayışıyla kendini gösteriyordu. Suriyelilerle kültürel yakınlık ve dini ortaklık büyük önem arz ediyordu. Ancak süreç acil durumu aşıp uyuma evrildikçe ve ülkedeki ekonomik şartlar zorlaştıkça, bu kültürel bağ etkisini yitirdi ve zor durumda olana yardım etme refleksi yerini ötekileştirmeye bıraktı. Sürecin başında Türkiye toplumu için büyük önem arz eden dini birlik, büyük ölçüde önemini yitirdi.

Araştırmanın da gösterdiği üzere, dini ve kültürel temellere dayanan bir dayanışma, başlangıçta önemli bir rol oynasa da, zaman geçtikçe etkisini yitirebilmektedir. Bu yüzden Suriyelilere karşı dayanışma hak ve hukuk temelinde gerçekleştirilmelidir. Suriyeliler herhangi bir din mensubu olmaktan ya da Türkiye toplumuyla kültürel yakınlığı olmasından önce, insani haklara sahip bireyler olarak algılanmalıdır. Bu perspektiften bakıldığında yetkililerin onlara sunması gereken imkânların bir çeşit hayır işi değil, hak olduğu anlaşılacaktır. Fakat maalesef yöneticilerin Suriyelilere verilen imkânları bir hayır işi olarak sunmaları, bu gerçeğin görünmesini engellemektedir.

Sağcılık yükseldikçe göçmenlere dair endişe artıyor

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye toplumunda Suriyelilere yönelik toplumsal kabul artıyor. Bu kabulde, Suriyelilerin Türkiye’deki 9 yılı büyük ölçüde sorunsuz ve çatışmasız geçirmesi, hayatın her alanında kendilerine yer açmayı başarması önemli etmenlerden. Buna rağmen Suriyelilere yönelik bu kabulde günden güne artan bir isteksizlik söz konusu. Türkiye toplumunun Suriyelilere başlangıçta verdiği destek ve dayanışma devam etmekle birlikte 2019 yılından itibaren endişeler 

de çoğalmaya başladı. Destek, zamanla yerini “tahammül”e bıraktı.

“Türkiye’nin en önemli 10 sorunu içinde Suriyeliler konusu sizce kaçıncı öncelikli konudur?” sorusuna alınan cevapta, Suriyeliler konusunu Türkiye’nin ilk üç önemli sorunu olarak görenlerin toplam oranı yüzde 60’ın üzerinde tespit edildi. Bu endişelerin artmasında hem ekonomik kriz hem de son yıllarda artan sağcılığın etkili olduğu düşünülebilir.

Suriyelilere dair endişenin temelinde eksik ve yanlış bilgiler var

Araştırma, Türkiye toplumunun Suriyeliler konusundaki endişe ve şikâyetlerinin bir bölümünün eksik ve yanlış bilgilerden, bir bölümünün ise algılardan kaynaklandığını ortaya koymaktadır.

Araştırmaya göre Türkiye toplumunun çoğunluğu, Suriyelilerin Türk devletinin yardımlarıyla ya da “dilenerek” geçimlerini sağladığını düşünüyor. Oysa bu algı tamamen yanlış bilgilerden, ana akım medyada yer alan yalan haberlerden kaynaklanıyor. İstisnalar ve 1,5 milyon Suriyelinin aldığı ayda 120 TL’lik SUY yardımı dışında sürekli, düzenli bir gelir kaynağı olmayan Suriyeliler çalışarak hayatlarını idame ettirmektedirler.

2019 sonuçlarına göre 12 yaşın üstündeki Suriyelilerin yüzde 37,9’u çalışanlardan, yüzde 32,7’si ev kadınlarından yüzde 14,6’sı öğrencilerden, yüzde 10,4’ü ise işsizlerden oluşuyor. Geri kalanlar ise emekli, yaşlı yahut engelli.

Suriyelilerin çalışma koşulları oldukça zor

Medyada sık sık Suriyelilerin yatarak para kazandığı, devletten para aldığı gibi asılsız haberler yayınlanıyor. Bu yalan haberler kimi zaman sosyal medya aracılığıyla kimi zaman siyasetçilerin ırkçı söylemleriyle hızlı bir şekilde yayılıyor. İşin aslı oldukça farklı. Her ne kadar Suriyeliler Ocak 2016’dan beri çalışma izni hakkına sahip olsalar da genelde kayıt dışı çalışmaya mecbur kalıyorlar. Araştırma bize gösteriyor ki Suriyelilerin çalışma koşulları oldukça zor, güvencesiz ve ücretleri düşük.

Çalışmada yüzde 36,2 oranı ile Suriyelilerin Türkiye’de en çok zorluk yaşadığı noktanın “çalışma koşulları” olduğu tespit edildi. Patronlar Suriyelileri en zor işlerde uzun saatlerle çalıştırabileceği ucuz emek gücü olarak görüyor. Bu sebeple Suriyeliler genelde en kötü iş koşullarına mahkûm kalıyor.

Suriyelilerden kaynaklı iş kaybı oldukça sınırlı

Göç denildiğinde akla ilk gelen endişelerden biri de göçmenler yüzünden yerel toplumdaki çalışanların işini kaybedeceği endişesi. Fakat bu araştırma da gösteriyor ki 9 yılda Suriyelilerden kaynaklı iş kaybı oldukça sınırlı.

Suriyelilerin tembel olduğu, hiçbir iş yapmadığı fakat aynı zamanda Türklerin işlerini ellerinden aldığı gibi birbiriyle tamamen çelişen iki iddia, ırkçılar tarafından sık sık kullanılıyor. Fakat bu iki iddianın da maddi zemini bulunmamakta. Ekonomik krizin yükünü omzunda hisseden işçiler, medya aracılığıyla bunun sorumlusunun göçmenler olduğuna inandırılmaya çalışılıyor. Oysa bu verilerin ortaya koyduğu üzere bu yük göçmenlerin değil; kapitalistlerin ve sosyal adaleti sağlamayan devletlerin yükü.

Melike Işık

[email protected]

Kaynak: https://igamder.org/TR/-suriyeliler-barometresi-2019-aciklandi

Bültene kayıt ol