Normalleşiyoruz çünkü sanayi üretimi verileri düşüyor. Normalleşiyoruz çünkü dış yatırımlar tehlikede. Normalleşiyoruz çünkü Türkiye’nin 50 büyük şirketi zarar ediyor. Normalleşiyoruz çünkü hazine boşaldı. Normalleşiyoruz çünkü kapitalizm batıyor.
ADB’de sadece 2 ayda 17 milyon insanın işsiz kaldığı, binlerce insanın sokaklarda yaşamak zorunda kaldığı bir manzara var. Zaten kriz içinde olan kapitalizmin pandemi ile birlikte daha da hızlanan ve derinleşen krizi ile birlikte artık kimse bu manzaranın bir parçası olmaktan uzak değil.
Türkiye’nin 2020’de ödemesi gereken dış borç 169 Milyar dolar. Bu borcu ödemek için normalleşiyoruz. IMF 2020 yılı için global ticarette %11 küçülme öngörüyor. Bu küçülme sırasında patronların bunu karlarından ödün vermeden atlatmaları için normalleşiyoruz. Bize bir lütufmuşçasına verdikleri çoğunu da vermedikleri karşılıksız ödenekleri maaş vergi kesintilerimizden ve attığımız adımdan dahi alınan vergiler ile ödemek ve boşalan hazineyi ve havuzları doldurmak için normalleşiyoruz.
Milyonlarca insanın hayatı Covid-19 pandemisi sonrası değişmez hatta daha da kötüleşirken tüm dünyada eskiye/normale dönüş çağrıları başladı. İşyerleri açılıyor, AVM’ler hizmete başlıyor. Sanayi bölgelerinde binlerce insana testler yapılmaya ve ara veren/duran fabrikalar/üretimhaneler iş başı yapmaya hazırlanıyor. Binlerce insan ulaşımda, sağlıkta ve eğitimde hiçbir güvence verilmeksizin işlerine geri çağırılıyor. İlaç, aşı ya da etkili bir tedavi yöntemi açıklanmadan milyonlarca insan sosyal birer denek olarak işyerlerine sürülüyor. Patronların karlarından zarar etmemeleri uğuruna biz milyonların hayatı gözden çıkartıldı.
Türkiye’de bulunan AVM’lerin büyük bir oranı dış yatırımların ürünü. Mevcut yatırımcıları ve potansiyel yatırımcıları kaçırmamak uğuruna AVM’ler açıldı. Dünya’da neredeyse henüz pandemi verileri bu oranlardayken sanıyoruz ki hiçbir yerde böyle bir karar alınmamıştı. Pandemi paniği yanında yaşanmaya başlanan kur krizi de sermaye sahiplerinin paniği ile birleşti ve ithalat/ihracatın desteklenmesi için fabrikalar tam üretime geçmek zorunda bırakıldı. Kısıtlamalar gündelik harcamaları azaltarak al – ver ekonomiye can ver döngüsünde cana gelecek damarların kan akışını durdurdu. Buna çözüm olarak ise hala elinde para kalanlara paralarını harcamaları için ana gereksinimler ile ilgisi olmayan tüm harcama alanları açıldı.
Anlatılan normal patronların ve sermayedarların, holdinglerin, bankaların ve çok uluslu şirketlerin, baronların normali. Onların banka hesaplarının normalleşmesi dışında biz milyonların döneceği bir normal yok. Biz milyonlar sağlık ve can güvenliğimiz olmadan, işe gidip gelmek dışında bir özgürlüğümüzün olmadığı bir normale zorlanıyoruz.
Yaşadığımız anormallik kapitalizmin aç gözlülüğünün ve kar hırsının dünyayı talan etmesinin bir sonucu. Onların yaşamak zorunda bıraktığı bu anormallikten onlarına dayattığı yeni normal ile de kurtulamayacağımız, aksine dayatılan yeni normalin bu talanı daha da hızlandıracağı ve biz milyonları daha büyük yoksulluklara mahkum edeceği çok açık.
Egemenler bu krizin çıkışını bizim kurtuluşumuza bağlamıyor. Moodys adlı puanları ile dünyanın dengesini belirleyen jüri kulübü baş analisti ikinci bir pandemi dalgasının buhrana yol açacağını belirtmiş. ‘’Bu durumda tekrar kısıtlamalara gidemeyebiliriz. Ancak bu da insanları panikletir ve ekonomiye yansır’’ açıklaması ise egemenlerin bir yandan bu koşullarda dahi karı insan hayatının önüne koyduklarını ve çaresizliklerini ortaya koyuyor.
Bizler ise hem panikte değiliz hem de çaremiz var. Zaten yıllardır bir normalin içinde değil, giderek daha da derinleşen bir eşitsizliğin, giderek artan bir yoksulluğun ve tırpanlanan özgürlük alanlarımızın içinde yaşıyorduk. Var olan normal bizim değildi yenisi de bizim olmayacak. Egemenlerin değil kendi ‘’normalimizi’’ yaratma fırsatına bütün bu karanlık tabloya rağmen daha yakınız.
‘’Önce normalleşme değil herkese koşulsuz, eşit ve kamusal sağlık hizmeti. Önce normalleşme değil işten çıkartılmama güvencesi ve insanca yaşam hakkı, önce normalleşme değil, önce kar değil insan’’ talepleri ve aşağıdan bir örgütlenme ile kendi normalimizi yaratmanın adımlarını atabiliriz.
Sevdiklerimize sarılmadan fabrikalarda makinelerinize, ofislerde bilgisayarlarınıza sarılmayacağız.
Kapitalizm içerisinde dayatılan egemenlerin yeni normali ile bu krizden kurtulmamız mümkün olmayacak. Ancak bizlerin, insanca yaşam merkezli, sınırsız özgürlük ve eşitlik temelinde aşağıdan örgütlenecek yeni normalimiz tüm canlıların ve dünyanın yaşamasına olanak sağlayacak.
Bugün başka bir dünya her zamankinden daha mümkün.
Ayşe Demirbilek