Ali El Hemdan; 18 yaşında 7 yıldır ülkesinden uzakta yaşamak zorundaydı. Göç ettiği yerde yaşamak için çalışmak zorundaydı. Kayıt dışı çalıştığını saklamaya çalışırken kalbinden vurularak öldürüldü. Bir ara sokakta, onu kovalayan polisin kurşunu ile. Ailesi kurşunlardan ve bombalardan korunmak için geldi Türkiye’ye.
Mülteci veya sığınmacı; dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi olarak tanımlanıyor. Burada sayılan hangi sebebi hangimiz kendimiz için haklı bir sebep olarak görmeyiz? Ya da kimin bu sebeplerle yaşamak zorunda bırakılması gerektiğini savunabiliriz? Ya da savaş yeteri kadar bir zulüm/zarar görme koşulu değil mi?
Akıl ve vicdan sahibi birçok insan göçmenleri haklı görüyor. Bunu Ali El Hemdan’ın öldürülmesi sonrası nefretle klavyelerine sarılan ırkçıların iğrenç söylemleri karşısında büyüyen ve nihayetinde iktiadrı dahi bu davanın takipçisi olmak zorunda bırakan destekten görebiliriz.
Ancak bu basit ve yanlışlıkla işlenmiş bir polis cinayeti değil. Ali El Hemdan’a o kurşunun sıkılmasını sağlayan yıllardır her dış politika krizinin ardından sığınmacı/mülteci ve göçmenlerin hedef olarak gösterilmesi, sınır dışı edilmekle tehdit edilmesi ve son olarak da ara bölgelere zorla götürülerek orada terk edilmeleridir. Bugüne kadar yaşanan onlarca linç girişimi ve cinayet sonrası adaletin sağlanmamasıdır. Başta sığınmacı/mülteci ve göçmenler üzerinden üretilen ırkçılığın ve saldırıların cezasız kalmasıdır. Ali El Hemdan’ın öldürülmesinin zemini ana akım siyasi partiler tarafından kürsülerinden her fırsatta dillendirilen nefret söylemi ile de yaratıldı.
Bugün Ali El Hemdan’ın hak ve hukunun güvencesini verenler aynı zamanda Ali’yi öldüren zeminin oluşmasına karşı harekete geçmeyenlerdir. Ali El Hemdan cinayeti ırkçı bir cinayettir. Irkçılığın gündelik bir hezeyan, toplumsal bir hassasiyet olarak görülmesinin sonucudur.
Tüm devletler sığınmacı/mülteci ve göçmenlerin en başta can güvenliğini, sağlık, eğitim gibi hizmetleri eşit olarak almasını sağlamak ve yaşamını sürdürecek insani koşulları yaratmak ile yükümlüdür. Yaratılmadığı durumda muhalefetin görevi bunun yapılmasını sağlamak, bunun için sığınmacı/mülteci ve göçmenler ile birlikte bu talepler etrafında güçlü bir ağ örmek olmalıdır.
Pandemi koşullarında binlerce insan ölmüşken dahi hala kârlarından ve kazançlarından feragat etmek istemeyenlerin hırsı yüzünden işe gitmek zorunda olan, tüm güvencelerden yoksun, en kötü koşullarda en az para ile çalıştırılan/çalışmak zorunda bırakılan 18 yaşında bir çocuk sınır dışı edilmek, işini kaybetmek korkusu ile kaçmaya çalışırken polis tarafından sokak arasında vurularak öldürüldü.
Bunun sonrasında ırkçılar istedikleri argümanları ardı ardına nefretle sıralayabilirler. Onlara cevabı Ali El Hemdan’ın cinayetinde adaletin sağlanması mücadelesini ısrar ve inatla vererek, tüm mücadele alanlarında ırkçılığa prim vermeden hak mücadelelerinde sığınmacı/mülteci ve göçmenlerin taleplerini de yükselterek vermemiz mümkün.
“Bir daha asla!” diyerek öreceğimiz güçlü bir dayanışma ile kazanabiliriz.
Hepimiz Göçmeniz
Mülteciler Kardeşimizdir
Ayşe Demirbilek