Her gün saat 21:00'de camlara, balkonlara çıkarak sağlık emekçilerine alkışlarla verilen destek, salgına direnen hepimize moral veriyor. Salgını, dayanışma ve örgütlü bir toplum yenebilir.
Ankara İbn-i Sina Hastanesi'nde salgınla mücadele eden Dr. Doktor Güle Çınar'ın başına gelenler, devlet yöneticilerinin sağlık çalışanlarına karşı tutumunun bir örneği
İktidarın sosyal medya trolleri, gizlice çekilmiş ve başı sonu kesilerek yayınlanmış bir videoyu dolaşıma sokarak sadece doktora değil, görevi başında canla başla çalışan tüm sağlık personeline fütursuzca saldırdılar.
Doktor Güle Çınar'a yöneticiler tarafından utanç verici bir şekilde özür diletildi. Sağlık çalışanlarının, hasta ve hasta yakınlarının şiddetini hiç de hak etmedikleri gibi.
Bu saldırının ertesi günü, Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca sağlıkçılara destek için her gün 21:00'de evlerden alkış çağrısı yaptı. Bu dünyada yapılan bir dayanışma eylemiydi ve Türkiye'ye taşındı.
İlk günkü yoğun katılımın ardından, ikinci gün müthiş bir şey oldu. Bütün şehirlerde, en sakin ve uzak mahallerle de dahi insanlar alkışlarla camlara çıktı. Bu günlerdir kötü haberler alan herkese moral verdi. Belli ki devam edecek.
İktidar medyasında yuvalanmış (kendilerine Pelikan denilen) aşırı sağcı troller ise hemen bu dayanışmaya saldırdı. Onlara göre alkışlar başta noktalara gidebilirdi, herkes sessiz sakin evinde kalmalıydı. Sağlıkçıları hor gören ve toplumsal dayanışmanın özüne yapılan bu alçakça saldırı, yüz binlerce insanın alkışlarıyla püskürtüldü.
İkinci gün sağlıkçıları alkışlayanlar arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan da vardı. Sağlık düzenini olabildiğince özelleştirdiği ve salgınla mücadele eden sağlık çalışanlarının feryatlarına kulak vermediği halde o da alkışladı.
Salgınla mücadelenin en ön cephesinde savaşan, sağlık kurumlarının salgına uygun yapılandırılmadığı koşullarda güvencesiz çalışan sağlık emekçilerine halkın destek vermesi kritik önemdedir.
Bu destek, çalışma koşullarının acilen iyileştirmesi ve sağlık sisteminin bizzat kendisinin halk sağlığını tehdit eder hale gelmesini engellemeye bağlanmak zorunda. Çünkü Covid-19'la savaşta başarı hikayeleri anlatan ve sağlıkçıları alkışlayan iktidar, sağlık emekçilerine somut destek vermeyi ve mevcut sağlık düzenini yeniden örgütlemeyi henüz düşünmüyor:
- Salgına karşı ilan edilen "ekonomik kalkan" sağlık çalışanlarını korumaya almadı. Sağlık personelinin ücretlerini ve çalışma koşullarını iyileştirmeyi düşünmedikleri gibi, ekonomik kaynakları yoğun bakım üniteleri, solunum cihazları, milyonlarca insanı tarayacak yaygın testler ve sağlıkta yeni istihdam alanları yaratılması için harcamak da öncelikleri değil. Salgın hakkında açıkladıkları küçük pakette, sadece patronları kurtarmaya çalışıyorlar.
- Yakın zamanda yurtdışından gelenlerin aranması ve tetkikleri işi, aile hekimlerinin sırtına yıkıldı. Maske reçeteye bağlanırken muayene kapısına yığılan insanlarla da evde, işte ya da sokakta olan insanların takibiyle de yine aile hekimleri ilgileniyor. Kendileri enfeksiyon tehdidi altındayken, aile hekimlikleri hastalığın yayılabileceği bir alana dönüşüyor.
- Yurtdışından gelenleri arayan aile hekimleri, hastalık belirtilerinin olup olmadığını sorduktan sonra (bunlar görüldüğü takdirde) Alo 184'ün aramalarını söylüyor. Alo 184 ise aynı soruları sorduktan sonrası, olası hastaları en yakın sağlık kurumuna yönlendiriyor. Bir de online test başlatıldı! Gerçek testler ise hala yaygın olarak yapılmıyor.
- Anlaşıldı ki devlet hastanelerindeki yatak, yoğun bakım ünitesi ve personel kapasitesi de yetersiz. Özel hastaneler de Sağlık Bakanlığı yönetiminde salgınla mücadele alanı haline getirildi. Yıllardır yürürlükte olan "sağlıkta dönüşüm" denilen, gerçekte sağlık hizmetlerini kapitalistler için büyük bir kazanç kapısı haline getiren, insan sağlığını kâr edilebilecek bir sektör olarak gören neoliberal düzen bu salgınla iflas etti. Devlet ve özel sağlık kurumlarının kapasitelerinin salgınla mücadele için yeterli olup olmadığını zaman gösterecek.
AKP iktidarının sağlık sistemi hakkındaki övgüleri ve attığı adımlar (son 30 yılda dünyada yönetime gelen neredeyse tüm hükümetler gibi) görülüyor ki bir salgınla baş etmeye yetmiyor. Her gün yeni sorunlar ve önlemler gündeme geliyor.
Bütün bu olumsuz koşullarda çalışan sağlık emekçileri salgına karşı savaşı kazanırsa, hepimiz kazanırız!
Her gün işe gitmek zorunda kalan ve her durumda mutlaka işe gidecek olan diğer işçilerle, salgın krizinin tüm yükünü omuzlarında taşıyan kadınlar sağlıkçıları alkışlıyor.
İktidarın bol bol kolonya dağıttığı yaşlıların, kışlalardaki askerlerin, hapishanelerdeki mahpusların hayatı, yine sağlık emekçilerinin mücadelesinin zaferine bağlı.
Kimimizin evlere sıkıştığı, kimilerimizin endişe içinde işe gidip geldiği, sokakların bomboş olduğu bugünlerde her gün saat 21:00'de sağlıkçılara verilen destek, halk sağlığının sağlanması konusunda kolektif bir bilincin/tedbirlerin yayılması ve koruyucu bir örgütlenmedir aynı zamanda.
Salgına direniş sadece devlet zorlayıcılığı ya da yasaklarla zafere ulaşamaz. Mevcut kapitalist sağlık düzeninin küresel ölçekte çöktüğü bugün, her bir kişinin halk sağlığı için alınması gereken tedbirler için ikna edilmesine ve dayanışmaya ihtiyacımız. Bunu hep birlikte başarabiliriz.
Her akşam saat 21:00'de sağlık emekçilerini alkışlıyoruz ve taleplerinin bir an önce yerine getirilmesini istiyoruz.
Volkan Akyıldırım