Suriye, koronavirüs ve sosyalizm

19.03.2020 - 08:17
Ozan Tekin
Haberi paylaş

Koronavirüs salgınını yarattığı gelişmeler, diğer her şeyi ikincil konumda bırakan bir duruma sebebiyet veriyor. Kapitalist sistemin bir kez daha büyük bir krizi nasıl idare edemediğine tanık oluyoruz. Tedirginlikle gelişmeleri izliyor, sokağa çıkma koşullarının çok zor olduğu dönemde bu krizden işçi sınıfının ve ezilenlerin en az hasarla çıkması için dayanışmayı nasıl güçlendireceğimizi, aşağıdan inisiyatiflerin önünü nasıl açabileceğimizi düşünüyoruz.

Bu arada, geçtiğimiz 15 Mart, bizim için üç açıdan son derece önemliydi.

Birincisi, Marksist.org’un yayın hayatına başlayışının 10. yıldönümüydü. Sitemizin, Türkiye’de aşağıdan sosyalizm geleneğinin gelişimine sağladığı katkılar saymakla bitmez.

İkincisi, “Hepimiz Göçmeniz – Irkçılığa Hayır” platformu, göçmenlerin Türkiye ve Yunanistan tarafından sınıra sıkıştırıldığı çok zor günlerde, İstanbul’da onlarla dayanışan bir sesi yükselten çok önemli bir etkinlik düzenledi.

Üçüncüsü ise 15 Mart’ın Suriye Devrimi’nin başlangıcının 9. yıldönümü olmasıydı.

Hafta sonu düzenlenen panelde söz alarak, Suriyelilerin yalnızca savaştan kaçmış mağdur ve yardıma muhtaç insanlar olarak görülmemeleri gerektiğini, şu an Türkiye’deki göçmenlerin ezici çoğunluğunu oluşturan bu grubun 2011 yılında çok baskıcı bir diktatörlüğe karşı muazzam bir ayaklanma başlattığını ve dayanışma gösteriğimiz insanların bu mücadelenin muazzam deneyimlerine sahip yol arkadaşlarımız olduğunu söyledim.

Tercüme yapan yoldaşımız, bu sözleri çok beğendiğini söyledi. Suriyelilerinki o kadar yalnız bırakılmış bir dava ki, insanlar 8 yıldır dost ve yoldaş oldukları birinin zaten bildikleri görüşlerini kamusal bir alanda bir kez daha duyduklarında sevinçten gözleri parlıyor.

Suriye halkının dünyaya “medeniyetler çatışması” gözlüğüyle bakan Baas yanlısı sahte solcuları ikna edememiş olması ufak bir dert. Asıl büyük sorun, Suriye Devrimi’nin iç savaşa dönüştüğü süreç ve sonunda gelinen durumun vehametinde.

Suriye, büyük uluslararası güçlerin ve bölgesel güç olmaya çalışan tüm devletlerin nüfuz sahibi olmaya çalıştığı, savaşa doğrudan veya dolaylı olarak müdahil olduğu, ülkenin topraklarını fiili olarak işgal ettiği bir ülke.

Suriye Devrimi’nin başlangıcında kendini açıkça gösteren demokratik muhalefet ise bu ülkelerin müdahalelerin, Esad güçlerinin şiddetinin vahşeti, mezhepçilik ve milliyetçilik tuzaklarında boğulmuş durumda. Rusya, İran ve Lübnan Hizbullahı’nın dış müdahaleleri katil rejimin ayakta kalmasını sağladı; muhalefet ise bizzat komşu ülkeler ve Batı emperyalizmi tarafından bataklığa sürüklendi.

Bugün artık gerçekten eşit ve özgür bir Suriye’yi düşleyenlerin sesi neredeyse hiç duyulmuyor.

Nasıl duyulsun ki?

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin 15 Mart 2020’de paylaştığı verilere göre, 5.6 milyon Suriyeli ülkenin dışında yaşıyor. Suriye içinde yer değiştirmek zorunda kalanların sayısı ise 6.1 milyon. Yani savaş öncesi nüfusu yaklaşık 22 milyon olan Suriye’nin yarısından fazlası evlerinden olmuş. Ölenlerin sayısıyla ilgili 2016 tahmini 400 binde. Bugün 500 binin üzerinde olduğunu söylemek gerçekçi bir tahmin olur. Binlerce kişi saldırılar sonucu sakat kaldı. Binlerce kayıp var. Binlerce kişi cezaevlerinde işkence gördü. Resmi verilere göre Suriye genelinde 13,1 milyon kişi insani yardıma muhtaç. 8 milyon kişinin gıdaya erişimi güvence altında değil. UNICEF raporuna göre, 5 milyonu Suriye içinde ve 2,5 milyonu komşu ülkelerde olmak üzere 7,5 milyon çocuk yardıma muhtaç. Ülke içinde ve dışında çocuklar eğitim alamıyor. Suriyeliler, göçtükleri ülkelerde ırkçılık, yoksulluk ve derin bir sömürü ile karşı karşıya.

Bu felaket tabloya karşı göçmenlerle dayanışırken, Suriye’de yaşananlara ilişkin “tarafsız” veya “ortalamacı” bir analizi paylaşmıyoruz. Sınırın öte tarafındayken “cihatçı” dediğiniz insanlarla bu tarafa geçtiklerinde dayanışma göstermeye çalışsanız da bunun bir inandırıcılığı yok.

Tarih, sınıflar mücadelesinin tarihidir.

Deraa’da duvarlara yazı yazan çocukların başlattığı Suriye Devrimi, o dönem bölgeyi baştan başa sarsan Ortadoğu devrimlerinin bir parçasıydı.

Tüm egemen sınıflar el ele vererek bu büyük meydan okumayı boğdular.

Mısır’da Sisi’nin darbesi, Arap Baharı’nı kalesinde vurmak üzere bütün büyük ve küçük emperyalistlerin desteklediği kanlı bir karşı-devrim girişimiydi. Suriye’de ise aynı büyük güçler el ele vererek, harap edilmiş, mahvolmuş bir toprak parçası ve hayatları ellerinden alınmış milyonlarca insan yarattılar.

Bu tablo karşısında sessiz veya tarafsız değiliz. Elbette Esad diktatörüne karşı Suriye’nin ezilenlerin ayaklanmasından yanayız.

Yenilen devrimlerin bedeli hep ağır oldu. Ama biliyoruz ki bölgedeki devrimler mutlaka geri gelecekler. 2019’da Lübnan, Irak ve İran’daki kitle gösterileri, buna olan inancımızı tazeledi.

Kapitalizm insanlığa bir gelecek vadetmiyor. Milyonları vuran salgın hastalıklar, gezegeni tehdit eden iklim krizi, sürekli uğultusunu duyduğumuz savaş tamtamları, depremler, aşırı sağ… İnsanlık bir yüzyıl önce karşı karşıya olduğu ikileme bir kez daha ilerliyor: Ya sosyalizm, ya barbarlık. Geleceğimizi kazanmak için yan yana gelelim, örgütlenelim.

Ozan Tekin

[email protected] 

Bültene kayıt ol