Geçtiğimiz Eylül ayında Almanya Futbol Federasyonu başkanlığına seçilen Fritz Keller, geçtiğimiz hafta büyük yankı uyandıran bir karara imza attıklarını açıkladı. Keller, bir dergiye yaptığı açıklamada “Almanya Futbol Federasyonu olarak, kadın haklarına saygı duymayan ülkelerde gerçekleştirilecek turnuvalara milli takımlarımızı göndermeyeceğiz. Kadın haklarına saygı duymayan ülkelerde futbol oynamayacağız” dedi. Bazı konuların tartışmaya kapalı olduğunu belirten Keller, açıklamasına "Federasyon olarak birçok problemi tartışarak çözmek zorundayız. Her kesimi memnun edecek bir çözüm bulmalıyız. Ancak bizim için pazarlık yapmaya açık olmayan değerler de var. Örneğin kadın hakları" sözleriyle devam etti.
Keller'in bu açıklamasının dünyada büyük yankı uyandırmasının sebebi, bu kararın Almanya'nın 2020 yılında Katar'da düzenlenecek olan Dünya Futbol Şampiyonası'na katılmayacağı şeklinde yorumlanması. Almanya gibi futbol alanında dünyanın önde gelen bir ülkesinde bu kararın alınması, şüphesiz çok tartışılacak ve belki de başka ülkelere de örnek olacak. Ancak bu kararın alınmasında itici gücün Almanya'da ve dünya genelinde kadınların verdiği güçlü mücadele olduğunu da belirtmek gerekir.
Futbol gibi eril bir sporun Alman yöneticileri kadın hakları konusunda olumlu bir tavır içine girerken, bir başka Alman kurumunun aksi bir tavır içinde bulunduğu üzülerek izliyoruz. İstanbul'da bulunan Orient Institut, 25 Kasım akşamı düzenleyeceği bir konuşmaya Ömer Tuğrul İnançer'i konuşmacı olarak davet etmiş. Orient Institut, internet sitesinde kendisini şöyle tanıtıyor: "Max Weber Vakfı'‘nın bir enstitüsü olan Orient-Institut Istanbul, Türkoloji ve bölgesel araştırmalar konularında faaliyet gösteren bir araştırma enstitüsüdür. Enstitü, Türk ve uluslararası bilim insanlarıyla yakın işbirliği içinde çok sayıda farklı araştırma alanına yönelik çalışmalar yürütmektedir. Aynı zamanda Almanya ve Türkiye arasında bilimsel alışveriş konusunda etkindir."
Esas derdimiz olan konuşmacı İnançer'e gelecek olursak, bu zat-ı muhterem Orient Institut tarafından şu sözlerle tanıtılmış: "Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğunun müdürü Ömer Tuğrul İnançer, 1946 yılında Bursa’da doğdu. İstanbul Üniversitesinin hukuk fakültesinden mezun oldu. Tasavvuf geleneği, müziği ve çeşitli sufi ritüelleri hakkında birçok makalenin ve kitabın yazarı İnançer, eserlerinde sadece yazılı kaynaklardan değil, bu geleneğin sözlü kaynaklarından da istifade etmiştir. Türkiye’de ve yurtdışında birçok merasim icra etmiş ve konuşmalar gerçekleştirmiştir."
Ancak biz İnançer'i 2013 yılında hamile kadınlarla ilgili olarak yaptığı açıklamayla tanıdık. İnançer, TRT1'de yayınlanan "Ramazan Sevinci" programında şu akıllara zarar sözleri sarf etmişti: "Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir."
İnançer'in ağzından çıkan ve kadın düşmanlığının en billurlaşmış formunu ortaya koyan bu sözler o günlerde de çok tepki almış, TRT ve Diyanet İşleri Başkanlığı bile tavır almak zorunda kalmış, ancak İnançer geri adım atmayarak, kadın düşmanlığını sürdürmüştü: "'Ben evlendim, hamile kaldım...' Tamam iyi ettin de... Bunlar böyle karnını salına salına yürümenin gereği olarak gösterilemez. Görüntü estetik değil, hala da aynı şeyi söylüyorum. Niye anlamıyorsunuz? Bunlar muhterem şeylerdir. Muhterem şeyler saygı duyulacak şekilde saklanır."
25 Kasım, Kadına Şiddetle Mücadele Günü. 25 Kasım 1960, üçü de insan hakları savunucusu olan Mirabel kardeşlerin Dominik diktatörü tarafından hedef gösterilmesinden sonra, arabalarından indirilerek cinsel saldırıya uğradığı ve katledildiği tarihtir. O günlerde gazetelere trafik kazası olarak geçen bu katliamın benzerleri Şule Naz, Rabia Çetin, Emine Bulut ve sayısız kadın cinayetiyle Türkiye'de de hemen her gün karşımıza çıkıyor.
2019 yılının ilk on ayında ülkemizde 284 kadın erkek şiddeti sonucu öldürüldü, resmi kayıtlara geçen rakamlara göre 42 kadına tecavüz edildi,485 kadın seks işçiliğine zorlandı, 217 çocuk istismar edildi ve en az 513 kadın fiziksel şiddete uğradı. Devletin yetkili ağızları, kadına şiddetin engellenmesi için imzalanan İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi çağrılarında bulunuyor. Böyle bir ortamda, hem de "Kadına Şiddetle Mücadele Günü"nde Ömer Tuğrul İnançer gibi bir kadın düşmanının Orient Institut'a konuşmacı olarak davet edilmesi, kadın düşmanlarının elini güçlendirecek, kadın düşmanlığını besleyecek bir davranıştır. Keşke Orient Institut da Almanya Futbol Federasyonu'nun gösterdiği basireti gösterebilseydi. Ama biz kadın düşmanlığının beslenmemesi gerektiğini hatırlatmaya ve meselenin takipçisi olmaya devam edeceğiz!
Atilla Dirim