İklim krizini durdurmak zorundayız

23.11.2019 - 08:55
Nuran Yüce
Haberi paylaş

Kasım ayının başında 14’ten fazla sivil toplum kuruluşunun hazırladığı Brown to Green 2019 Raporu yayınlandı. Rapor, G20 ülkelerinin iklim krizi konusunda azaltım, finansman ve adaptasyon politikalarını inceliyor.

Raporun da gösterdiği gibi hiçbir G20 üyesi Paris Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışan birkaç ülke de 1.5 derece hedefini tutturmaktan oldukça uzaktalar. Bu ülkeler arasında Türkiye’de var. 

Madde 50 saldırısı

Türkiye en az 16 kömürlü termik santralin 4. defa çevre yatırımlarından 3 yıl daha muaf tutulmasını Madde 50 ile TBMM'de yasalaştı. Tamamen şirketlerin çıkarlarını korumak için yapılmak istenen bu düzenleme su, toprak, hava kirliği ve sağlık açısından olumsuzluklar taşıyor. Türkiye’nin sera gazı emisyonları 1990-2016 yılları arasında %129 arttı. Türkiye’nin zaten BM’ye verdiği iklim hedefi (INDC) Paris Anlaşması ile uyumlu değil ve kritik derecede yetersiz. Madde 50 gibi uygulamalar bu kritik derecede yetersiz iklim politikalarını daha da yetersiz kılıyor.

İklim inkarcıları: Trump, Putin ve diğerleri

Kasım ayında Donald Trump, Paris İklim Anlaşması’ndan “ABD’nin dezavantajına olduğu ve diğer ülkelere ABD’ye karşı ekonomik avantaj sağlaması” nedeniyle resmen çekilme başvurusunda bulundu. Dünyanın en büyük dördüncü kirleticisi olan Rusya’da da durum pek farklı değil. Rusya Sanayi ve Girişimciler Birliği, Rusya’nın emisyon hedeflerinin şirketler üzerinde yaratacağı yüklü maliyet ve yatırımları geciktireceği gerekçesiyle Paris Anlaşması kapsamında yer alan emisyon hedefi teklifinin geri çekilmesini istedi. Putin de geri çektiklerini duyurdu. Geri çekilen teklife göre şirketler, emisyon hedeflerini aştıkları takdirde para cezasına çarptırılacaktı. Artık böyle bir ceza kalmadığı için şirketler istedikleri gibi kirletebilecekler. 

İklim aktivistlerinin yeni durağı: Madrid

İklim krizine uluslararası bir çözüm oluşturmak amacıyla her yıl Aralık ayında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP) düzenleniyor. Bu yıl 25’nci buluşma 2-13 Aralık tarihlerinde Madrid’de yapılacak. ABD, Rusya ve Türkiye de dahil 184 ülkenin hükümet temsilcileri bu zirvede olacak. Ve zirvede iklim krizini nasıl büyük felaketler yarattığından, bunu durdurmak için ne çok çaba harcadıklarından, hepimizin fedakarlık yapması gerektiğinden, emisyonları azaltmak için daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğundan, radikal tedbirlerin ekonomiyi altüst edeceğinden bahsedip, hiçbir şey yapmadan dağılmayı hedefleyecekler. Ama bu sefer bu hedeflerine ulaşmaları o kadar kolay değil.

Tüm dünyada 2018’den beri yeniden ama daha güçlü ve daha radikal bir biçimde gelişen iklim adaleti hareketi var. Greta Thunberg’in başlattığı  “İklim için okul grevi” ile başlayan Gelecek için Cumalar eylemleri ile sokağa çıkan milyonlarca genç var. 20-27 Eylül arasında sokaklara çıkan kadın-erkek işçiler, gençler, yaşlılar her renk ve ırktan, dinden, cinsten 8 milyonu aşkın insan var. Dünyanın her yerinde sağın Türkiye’de ise hem sağın hem de solun Greta Thunberg’e saldırması şaşırtıcı değil. İklim krizinin nedenini açıkça kapitalist sistem olarak ifade, bu sistem içinde iklim krizini çözmek mümkün değilse, sistemi değiştirmek gerek diyen milyonlarca insan var.  Greta milyonlarca insanın düşüncesini ifade ediyor. “ Varoluşsal bir krizle, yani iklim ve ekoloji krizi ile yüzyüzeyiz, ki daha önce adına hiç kriz dememiştik. Bu gerçeği onyıllar boyunca görmezden geldiler. Çok uzun zamandan beri politikacılar ve iktidardaki güçler, iklim ve ekoloji kriziyle mücadele etmek için hiçbir şey yapmadan, sorunu geçiştirdiler. Ama artık bunu onların yanına bırakmayacağız.” 

Nuran Yüce 

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol