Keşke bir A4'üm olsa

07.09.2019 - 09:03
Şafak Ayhan
Haberi paylaş

Geceler boyunca hangi kâbuslarla haşır neşir olduk ki güneşe düşman olarak kalkıyoruz?

Emil Michel Cioran

Birkaç gün sonra yeni eğitim öğretim yılı başlayacak. Anaokulundan, liseye kadar 18 milyon öğrenci, 1 milyona yakın öğretmen ders başı yapacak. Şu an evlerde özellikle ilkokul çağındaki öğrencilerin yaşadığı heyecan velilerin stresi ve endişeleriyle birlikte harman olmuş durumda. 120 sayfalık bir defterin 20 TL olduğu bir ortamda velinin sıkıntı çekmemesi için asgari ücretin milletvekili maaşının üçte biri olması gerekiyor -ki geçenlerde açık kalan bir mikrofonda toplu sözleşmeler sırasında "dayanma gücümüz kalmadı" diyen Türk-İş ‘in emekçiyi nasıl "sattığını" bir güzel izlediğimiz bu durumda oldukça zor. Son zamlardan sonra 3 öğrencisi olan bir ailenin kırtasiye ve okul masrafları, bir aylık asgari ücrete yaklaştı.

Öğrenci sıraları yoksullukla boğuşurken, öğretmen masasında durum ne? Aslında aynı sınıfta gününün çoğunu birlikte geçiren iki grupta aynı  ‘’sınıfsal’’ ekonomik sıkıntıları yaşıyor. Çünkü çocukların babaları, anneleri, ablaları, abileri yetkili sendika tarafından yarı yolda nasıl bırakıldıysa, eğitim camiasında da öğretmenleri yetkili sendika olan Memur-Sen yarı yolda bıraktı. Geçenlerde hükümet ile zam görüşmeleri sırasında hükümetin son olarak yaptığı 2020 yılı için yüzde 4+4, 2021 için yüzde 3+3 zam teklifini reddeden Memur-Sen, 'Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı' önünde boş cüzdan eylemi gerçekleştirmişti. Bu eylem gecikmeli olarak başladı çünkü Memur-Sen başkanı Ali Yalçın’ın "cüzdanını boşaltması" baya zaman aldı. Çünkü Memur-Sen başkanının cüzdanından tam 9 adet kredi kartı çıkarttı sonrasında eylem başladı. Daha sonra hükümet ile anlaşamayan Memur-Sen hakem heyetine götürülen ve heyet tarafından belirlenen memur maaşları ile memur emeklisinin aylıklarına 2020 için %4+4, 2021 için ise %3+3 oranında ‘’zamma ‘’ benzer bir şeyler verildi. 500 bin öğretmen üyesi olan sendika, öğretmenlere yine bunu reva gördü. Bunu da bir başarıymış gibi afişlerinde, sendikal örgütlenme toplantılarında destanlaştırarak anlatacak.

Bakanlık her Eylül ayında okullar başlamadan okullara bağış adı altında para vermeyi veli istemiyorsa "kayıt parası" alınmayacak açıklamasını yine yaptı. Yaptı ama bakanlık okul idaresi ile veliyi karşı karşıya getirmeyi oldukça sevdiği için bunlar yine uygulanmayacak. Çünkü anaokulları, ilkokullar ve ortaokullar bakanlıktan ödenek alamayan kurumlar. Kırtasiye, temizlik, boya –badana, tamirat vs. gibi harcamalar okul aile birlikleri tarafından karşılanmakta. Okul aile birliği demek velilerden toplanan para demek aslında. Anayasa tarafından eğitimin devlet güvencesinde ve ücretsiz olduğu bir ülkede bu nasıl ücretsiz eğitim demeden kendimizi alamıyoruz. Okulun başlamasıyla birlikte çocukların rüyaları da değişmeye başlayacak yaz tatilinde rüyalarında oyun oynayan, uzaya çıkan, denizaltında gezen, kuş gibi uçan çocuklar artık rüyalarında A4 görecekler. Yanlış anlaşılmasın bu bir otomobil firmasının modeli olan A4 değil, bildiğimiz A4 kâğıdı. Neden bunu görecekler? Çünkü okullar eğitim öğretim dönemi boyunca eğitim hizmetlerinde kullanılacak fotokopi kâğıtlarını çocuklardan dolayısıyla velilerden istemek zorunda kalıyor. İlk gün hemen bir idareci eline mikrofonu alacak ve "çocuklar, her öğrenci haftaya kadar bir top A4 kâğıdı getirecek anlaştık mı?" diye soracak. Şu an bir kutusu 20 -30 tl olan A4 kâğıdını; babası inşaatta günde 100 liraya çalışan bir çocuğun o kâğıdı götürene kadar yaşayacağı stresi, üzüntüyü, sınıftaki mağduriyetini saniyeler içinde gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Rüyasında A4 kâğıtlarıyla boğuşan, onları okulla götürmeye çalışan milyonlarca çocuk…

Ekonomide çizilen pembe tablonun realitede hiçbir karşılığının olmadığını, artık hepimiz deneyimleyerek daha iyi öğreniyoruz. Hayat pahalılığı karşısında eriyen maaşlar, üzülen aileler. Yaratılan ekonomik krizin faturasını emekçilere çıkartan bir sistem. Yasalarıyla çelişen anlatılanlarla yaşanılanın asla birbirini tutmadığı bir sistem. 

Kapitalizmin yarattığı savaş ve ardından getirdiği ölümler, yoksulluk ve göçler insanlarda özellikle çocuklarda derin yaralar açmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde https://gocmeniz.org/ ‘da yayınlanan haberde Birlemiş Milletler raporuna göre dünyada  "7 milyon 100 bin mülteci çocuğun  3 milyon 700 bin’ i okula gidemiyor." 

Ekonomik krizler, savaş, işsizlik, ötekileştirme ve mülteciler üzerinden yükselen ırkçılık okullarda da gün geçtikçe artmakta. Bu olguları yaratan koşulları görmezden gelip günü kurtarma politikaları bizlerden çok şey kaybettireceği gibi geleceğimiz çocuklarımızın da rüyalarında A4 kağıdı görmeye devam etmesi demektir. Toplumun en savunmasız sınıfı olan çocukların bombalar altında kalmadığı, anne babalarının gözleri önünde ölmediği, açlığı yoksulluğu bilmediği, ırkçılık ve ötekileştirmeye maruz kalmadan, sömürüsüz eşit ve adil bir dünyada yaşaması ancak ve ancak antikapitalist bir mücadeleyle, yükselen sosyalizm ile var olabilir.

Şafak Ayhan

Bültene kayıt ol