Sorun kişi mi, sistem mi?

19.03.2019 - 09:33
Şafak Ayhan
Haberi paylaş

"İnsan bazen kendini kaybedip olmadık şeyler ümit ediyor, işler yolunda gitmeyince de bunu baştan düşünmek gerektiğini unutuyor, sanki yaşanan felaket gökten inmiş gibi yakınmaya, kavga etmeye başlıyor." 

Germinal, Emile Zola

25 Haziran 2018 sabahında muazzam büyüme, olağanüstü kalkınma hamleleri, eğitimde PISA’da (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) ilk beşte yer alma hayalleri ile uyanmıştık ama olmadı.

Sorunu kişilerde değil sistemde arayan biz sosyalistler, 24 Haziran seçimleri öncesi "şöyle büyüyeceğiz, böyle gelişeceğiz" gibi sözlerin kitleleri kandırma çabalarından öteye geçemeyeceğini, deneyimlerimizden yola çıkarak biliyorduk. Burjuvazi, artığından başka bir şeyi emekçilere reva görmeyecektir.

Başkanlık sisteminin ilk kabinesi açıklandığında gerek çevremizde gerekse ülke genelinde Milli Eğitim Bakanı olarak adını duyduğumuz Ziya Selçuk, nedense garip bir şekilde umudun simgesi hâline geldi. Sanki milli eğitimin sorunu başındaki kişilermiş gibi bir algı var öğretmen camiasında, bu da ayrı bir tartışma konusu. Herkes yeni bakandan övgü dolu sözlerle bahsediyordu. Şöyle iyi öğretmenmiş, böyle iyi bir idareciymiş falan gibi laflar öğretmen odalarında konuşulan konularının başında gelir oldu. En sonunda eğitimci bir bakanın eğitimin başına geçmesiyle artık eğitim emin ellerdeymiş, eğitimin sorunları önümüzdeki bir ay içerisinde sihirli bir şekilde birden çözülecekmiş gibi bir hava vardı. Sistem, eğitim yapısının dayandığı zihniyetler değişmediği sürece eğitimde bir arpa boyu yol alınamayacağını gerçeği dışında değişen bir şey yoktu.

Bakan, 2018/2019 eğitim öğretim dönemine hızlı bir giriş yaptı; öğrencilere, öğretmenlere, velilere eğitimin bundan önce yapılan yanlışlarla asla yürüyemeyeceğini, kendilerinden önceki hataların tekrarlanmaması için eğitime yeni bir bakış kazandırılması gerektiğini anlattı durdu, kendinden önce bakanlık yapan onlarca milli eğitim bakanını asla aratmayacak bir şekilde.

- Ataması yapılmayan öğretmenler birden tüm atamaların yapılacağını, torpilin adı olan mülakatların kaldırılacağına inandırdı. Ataması yapılmayan öğretmen arkadaşlarımızın yaşamlarına artık son vermeyeceklerine inanıldı. Ücretli öğretmenlik uygulamasına son verileceğine, insan onuruna yakışacak maaş iyileştirmelerinin yapılacağına inanıldı.

- Eğitimin bilimsel olacağına ve özgür düşünce temeline oturacağına inanıldı.

- Köy okullarından tutun da merkezi okullara kadar tüm okulların temel ihtiyaçlarının bir kalemde giderileceğine inanıldı.

- Öğretmenlikte 30.yılını geçmiş ancak geçim sıkıntısı nedeniyle emekli olmak istemeyen öğretmenler, 3600 ek göstergenin geleceğine ve emekli ikramiyelerinin bir nebze olsun artacağına inandı. 3600 ek gösterge konusunda seçim öncesi seçim sonrası ha bugün, ha yarın derken bekleyiş sürmeye devam ediyor, devam da edecektir çünkü sorunların temelinde şahıslar değil sistem vardır. Yenilikçi olduğunu iddia eden simalar ise birer reformistten öteye geçemeyeceklerdir. Reformistlerin ilericilik olarak sundukları ise mevcut sistemin kurumlarında yaptıkları değişikliklerdir. Bunlar temel sorunlara asla çözüm olamayacağı gibi yeni sorunların da yaratıcısı olacaktır, çünkü sistem insana yönelik değil mevcut sistemi korumaya yöneliktir.

Yukarda bahsettiklerimiz eğitim sorunlarının sadece binde biri. Bu sorunların ırkçı, dogmatik düşünce yapısına dayanan, bilimsel olmayan anlayışlarla yazılan tarihten gücünü alan, kapitalizmin kalesi olan, sermayedarlara ayrıcalıklar sunan, özel okulları baş üstünde tutan, siyasi rüzgâra göre yönü değişen, birden dinci eğitime dönen ama asla beslendiği Kemalist ve tekçi düşünce sisteminden vazgeçmeyen bir eğitim sisteminde yapılan reformistçe yaklaşımlarla asla değişmeyeceğini bizler deneyimleyerek daha iyi bir şekilde öğreniyoruz. Kapitalizm ve burjuvazi temelli eğitim sistemini değiştirmedikçe, her gelen yeni reformistten medet umacak olan bizler değişim için örgütlenmeliyiz.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın geçenlerde Maltepe düzenledikleri miting emekçi kitlelerin yoğun katılımıyla gerçekleşti. Eğitim sendikalarının daha önce öğretmene yönelik performans sistemine karşı birleşmiş olmaları ve bu tasarıyı birleşerek protesto edilebileceğini görmüştük ve bunun kazanımı olarak öğretmene yönelik performans tasarısı geri çekilmişti.

3600 ek gösterge, ataması yapılmayan öğretmenlerin atamalarının hemen yapılması, maaşların ve özlük hakların iyileştirilmesi, eğitim kurumlarında ücretsiz kreşlerin açılması, artan vergi dilimi uygulamasına son verilmesi, öğretmenlik meslek kanununun egemenler tarafından değil öğretmenler tarafından hazırlanması, görevde yükselme idarecilik sınavlarında torpilin değil liyakatin göz önüne alınması, eğitimde hizmetli kadrolarına ve memurlara özel tazminat talepleriyle ülke genelindeki tüm eğitim sendikaları mücadeleyi tekrar birleştirmelidir. Sendikalı olsun ya da olmasın ataması yapılsın ya da yapılmasın tüm eğitim emekçilerinin ancak mücadeleyi birleştirerek kazanabileceklerini tarih bizlere öğretiyor. Sorunlar karşısında çareyi birilerinden medet umarak değil kendi özgücümüzle var etmeliyiz.

Şafak Ayhan

[email protected]

Bültene kayıt ol