Bir milyon doksan iki bin otuz üç

12.02.2019 - 07:04
Şafak Ayhan
Haberi paylaş

“Haksızlıklar kuralları yaratır, cesaret ise onları yıkar.”

                                                   Ursula K. Le Guin

1 milyon 92 bin 33: Her geçen yıl artan bu sayı, Türkiye’de ataması yapılmayan öğretmen sayısı. Dünyada 55’ten fazla ülkenin nüfusu, Türkiye’deki ataması yapılmayan öğretmen sayısından az. Bundan önceki birkaç yazımızda kapitalist, egemen sistemin eğitim yapısının sorunlarından bahsetmiştik. Bu sorunlardan tekrar uzun uzadıya bahsetmek yerine, sistem tarafından sadece birer sayıdan ibaret olan ataması yapılmayan öğretmenlerden intihar etmeyi çözüm olarak gören arkadaşlarımızdan bahsetmek istiyorum.

Sadece son iki yılda 40’dan fazla arkadaşımız ataması yapılmadığı için intihar etti. Çorum’da Halil Mustafa Bozkurt, "Köpeklerime iyi bakın" diye bir not bırakarak yaşamına son verdi. Neden intihar etti? Çünkü öğretmenlik atama mülakatında kendisine torpil yapacak bir heyet üyesi tanıdığı yoktu; aracı olacak, "hamili kart sahibi yakınımdır" yazacak siyasi figür tanımıyordu. Halil intihar yolunu seçen arkadaşlarımızdan sadece birisiydi.

32 yaşındaki Ersin Turhan sınıf öğretmenliği mezunuydu ve atama bekliyordu. İş bulmak için İstanbul’a gelmişti ancak sistemin getirdiği ağır ekonomik koşullara daha fazla dayanamayarak İstanbul Gazi Kent Ormanı’nda bir ağaca kendini asarak hayatına son verdi. Cebinden çıkan para ise 10 TL idi.

Doğukan Özyılmaz, 2015 yılında mezun olmuştu, atama bekliyordu, bu bekleyiş sırasında çalıştığı iş yerinden emeğinin karşılığını alamıyordu. Ekonomik olarak sorunlar yaşamaya başladı ve kız arkadaşından borç alan Doğukan, borcunu ödeyemeyince sorunların ardı arkası gelmemeye başladı ve hayatına son vermeye karar verdi.

İzmir Çiğli’de 27 yaşındaki coğrafya öğretmeni İbrahim Yeşilbağ, askerden döndükten sonra iş bulamadı ve yaşamına son vermeye karar veren arkadaşlarımızdan bir oldu. Ve cebinden sadece 6 TL çıkmıştı.

Bu arkadaşlarımızın yaşamları, aileleri, umutları, egemenlerin asla umurunda bile olmadı, olmayacak da. Bu acımasız, vahşi düzen bu şekilde devam ettikçe, insan hayatı sadece pamuk ipliğine bağlı olduğu sürece, maalesef bu örnekler artacak.

2002 yılında "İktidarımız döneminde atanmamış öğretmen kalmayacak diyenler", şimdi öğretmen ölümlerine bırakın ses çıkartmayı, bu durum karşısında akıllara durgunluk verecek türden sözler söylüyorlar. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Atanamayan öğretmenler gösteriş için intihar ediyor" demişti. Milli eğitim bakanlığı yapmış, akademisyen kimliği olan bir eğitimci bunları söyleyebiliyor. Doğukan, İbrahim, Ersin, Halil Mustafa ve adı geçmeyen diğer arkadaşlarımız sırf ilgi çekmek için hayatlarına son vermişler.

"Çok mu zor bu insanların atamasını yapmak?" diyebilirsiniz. Konuya uzak olanlar ise "KPSS denen bir sınav var, sınava girip başarılı olsunlar" diyebilirler. Kârı, sistemi, kapitalist kaygıları göz önünde bulundurmayan, çok basit insancıl planlamayla, tamamen gereksiz olan savaşlara, saraylara, mermilere, silahlara değil de yoksul emekçi halklara ayrılsa bütçe, bir öğretmenin çalışma ücretine karşılık üç tane ücretli öğretmen çalıştırmasa sistem, bu sorunlar kendiliğinden çözüme kavuşacaktır. Sorun zaten sistemin ta kendisidir. Sorun kapitalizm ve yarattığı sömürü düzenidir.

Evet KPSS var ama neye yarar ki? Sınavda aldığı puanla fizik bölümü Türkiye birincisi olan arkadaşımız Deniz Eren Demir’e mülakatta 54 puan verildi ve Deniz  başarılı olamadı, atanamadı. Deniz Eren Demir yaptığı açıklamada şöyle diyor: "Ben 2018 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda 88,295750 puan aldım. ÖSYM’nin açıkladığı sıralamalara göre fizik öğretmenliği branşında Türkiye birincisi, fizik ve fizik öğretmenliği branşında ise Türkiye ikincisi oldum. Ardından 14 Aralık 2018 tarihinde yapılan mülakat sınavına katıldım. Mülakat sınavında tüm sorulara doğru cevap vermeme rağmen 54,00 puan alarak başarısız kabul edildim." Deyim yerindeyse tuz koktu.

Sendikalar, sivil toplum kuruluşları, atanmış ve ataması yapılmamış tüm eğitim çalışanları, eğitim üzerindeki bu sömürü düzenine karşı örgütlü bir şekilde mücadele etmelidir. Ücretli öğretmenliğe, ücretli köleliğe son ve koşulsuz atama istekleri ile kurulmuş olan Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (AYÖP), 2010’lu yılların başındaki mücadeleci tavrını tekrar kazanmalı ve en kısa sürede emekçilerin birbirine kırdırıldığı, temel insani değerleri yok edildiği, insan ölümlerinin ana haber bültenlerinde sadece iki dakikalık bir haber olduğu; torpilin, iltimasın aleni bir şekilde yapıldığı bu sisteme daha örgütlü bir şekilde karşı çıkmalı. Yeni mücadele yollarını birlikte geliştirmeliyiz.

Şafak Ayhan

[email protected]

Bültene kayıt ol