Temmuz 1870’de Bonaparte hanedanlığı Prusya’ya savaş ilan etti ve kısa sürede ağır bir yenilgi aldı. Yenilginin sonuçları Fransa için çok ağır oldu. Başta Paris olmak üzere bütün Fransa silahsızlandırılacak, kaleler Prusya askerlerinin kontrolüne geçecek ve Fransa 200 milyon savaş tazminatı ödeyecekti.
Yenilgiden sonra kurulan Thiers hükümeti ve Prusya orduları, teslim almak için Paris üzerine yürüyüşe geçtiler. Paris proletaryasının cevabı netti. Şehrin içinde bulunan topları ve mitralyözleri şehrin tepelerine yerleştirdiler ve 18 Mart 1871’de Paris Komünü’nün iktadırını ilan ettiler. Burjuva hükümeti kısa sürede Paris’i terk etti. Paris’i fiilen elinde tutan işçiler, artık resmen de ele geçirmiş oluyordu. Proletarya iktidarda idi.
Komün, tarihteki işçi iktidarı deneyimiydi. Ve sosyalistlerin en sık karşılaştığı sorulardan biri olan “işçi iktidarının nasıl bir şey olacağı” sorusuna Paris proletaryası 145 yıl önce yanıtını vermişti. Karl Marx, Fransa’da İç Savaş kitabında Komün için şunları yazıyordu: “Komünün gerçek sırrı şuydu: Komün esasen bir işçi sınıfı hükümeti, üreten sınıfın gasp eden sınıfa karşı mücadelesinin ürünü, emeğin iktisadi kurtuluşunun gerçekleşmesini sağlayan nihayet keşfedilmiş siyasal biçim idi.”
Devlet aygıtı alaşağı edildi
Paris Komünü, mevcut devlet mekanizmasının reforme edilerek yeni bir iktidar biçimi kurulamayacağını ve alaşağı edilmesini gerektiğini bize göstermişti. Troçki de Komün üzerine bir yazısında şunları yazıyordu: “Devlet kendi başına bir amaç değildir. Yalnızca egemen toplumsal gücün elindeki bir makinedir. Her makine gibi devletin de kendi motor mekanizması, iletim mekanizması ve işletim mekanizması bulunmaktadır. Motor gücü sınıf çıkarı, mekanizması ise ajitasyon, basın, kiliseler ve okulların propagandası, parti, sokak toplantısı, dilekçe, isyandır. İletim mekanizması, kast, hanedan ya da sınıf çıkarının tanrısal (mutlakiyet) veya ulusal (parlamenterizm) irade kisvesi altındaki yasama örgütüdür. Ve son olarak, işletim mekanizması da hükümet ve polis, mahkemeler, cezaevleri ve ordudur.”
Burjuva devletinin ana unsurları olan zor aygıtları dağıtıldı. Eski adalet mekanizması dağıtılarak yüksek adalet görevlileri ve yargıçların da öbür kamu görevlileri gibi seçilir, sorumlu ve geri alınabilir olması kararı alındı. Polis teşkilatı dağıtıldı ve her ilçedeki komün, kendi öz örgütlenmesiyle kendi güvenliğini sağlamaya başladı. Düzenli ordu dağıtılarak halkın kendi örgütlenmesi olan silahlı halk milisleri kuruldu. Böylece azınlığın çoğunluğa karşı çıkarlarını korumak için sahip olduğu en büyük silahları bertaraf edilmişti.
Bizleri kurtaracak olan kendi kollarımızdır
Yöneticilerin ücretleri ortalama işçi ücreti seviyesine getirilerek yöneticilik cazip bir iş olmaktan çıkarıldı. Yine Marx’tan okuyalım: “Komün, şehrin çeşitli semtlerinden genel oyla seçilmiş, sorumlu ve her an görevden geri alınabilir belediye meclisi üyelerinden oluşuyordu. Komün üyelerinin çoğu doğal olarak işçilerden ya da işçi sınıfının ünlü temsilcilerinden oluşuyordu. Komün parlamenter bir organ değil, ama aynı zamanda hem yürütmeci hem de yasamacı, hareketli bir organ olacaktı.”
Lenin, Komün’ün iktidarının bürokratizm ile taban taban zıt olduğunu da ortaya koyuyordu: “Yalnızca demokratik temsile değil, bütün devlet yönetiminin kitlelerin kendileri tarafından aşağıdan yukarıya inşa edilmesine, kitlelerin hayatın bütün adımlarına etkin biçimde katılmalarına, yönetimde aktif olarak rol almalarına ihtiyacımız var. Eski baskı aygıtlarının, polisin, bürokrasinin, sürekli ordunun yerine halkın evrensel silahlandırılması, gerçekten evrensel bir milisin geçirilmesi … ülkenin sosyalizme doğru sağlam, sistemli ve kararlı adımlarla ilerlemesini sağlayan, sosyalizmi tepeden «indirerek» değil, proleter ve yarı-proleterlerin büyük kitlesini devlet yönetimi sanatına, tüm devlet iktidarının kullanımına yükselterek bunu sağlayan yegâne yoldur … İşçi yoldaşlar! … Demokrasi yöntemlerini fiili pratik yoluyla hemen şimdi, kendi başınıza aşağıdan yukarıya doğru öğrenin –kitleleri yönetime etkin, doğrudan ve evrensel olarak katılmaları için harekete geçirin– yalnızca bu, devrimin tam zaferini, kesin, amaçlı ve sistemli ilerlemesini sağlayacaktır.”
Savaş ve kapitalizme karşı mücadele
Paris proletaryası, Prusya işgaline karşı mücadeleyi kapitalizme karşı olan mücadele ile birleştirerek ortaya koyduğu perspektifle de bugüne ışık tutuyor. Bu perspektif, Ortadoğu’yu bir cehenneme çevirerek giderek yayılan emperyalist saldırganlığa karşı bugün nasıl mücadele edilmesi gerekliliğini ortaya koyuyor.
Devrimci partiye ihtiyaç
Komün, hem ortaya çıkışı hem de aldığı kararlar ve işleyişi sayesinde burjuva demokrasisinden kat kat ileri bir demokrasiye sahipti. Komün’ün sorunu bir meşruiyet sorunu değil bir devrimci parti eksikliğiydi. Komün liderliği anarşistlerden Blankistlere pek çok farklı kesimden oluşuyordu. Bu dağınık liderliğin hataları, Parisli işçiler için ölümcül olmuştu.
Arap Baharı’ndan Gezi direnişine her kitlesel ayaklanma, Komün’ün küçük de olsa nüvelerini ortaya çıkardı. Ama bu ayaklanmalar Paris Komünü’nde olduğu gibi devrimci bir liderliğin eksikliğinin ölümcül olabileceğini de bir kez daha bizlere gösterdiler.
Bir parti iktidarı için değil; komünlerin, işçi konseylerinin, fabrika komitelerinin, park forumlarının iktidarı için sınıfın en ileri ve mücadeleci kesimlerini bünyesinde barındıran, beraber hareket etme yeteneğine sahip, iyi örgütlenmiş ve geniş bir örgütlülüğe sahip bir parti, Paris Komünü’nden bu yana bir ihtiyaç.
Emin Şakir
(Sosyalist İşçi)