İdeolojinin marksist bir biçimde anlaşılması, egemen sınıfın fikirleri nasıl kullandığını ve bizim gerici fikirlere nasıl meydan okuyacağımızı anlamamızı sağlayabilir. Neden eşitsizlik ve güvencesizlik yüzünden öfkeli olan insanlar, yüzlerini sosyalist örgütlere değil de Donald Trump ve Nigel Farage gibi ırkçı demagoglara dönüyor?
İçinde yaşadığımız toplum, bizi sahte çözümler ve toplum konusunda aldatıcı açıklamalar karşısında savunmasız hale getiriyor. Büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde, sistemin sağlamayı vaat ettikleri ile hayatlarımızın gerçekliği arasında devasa çelişkiler açığa çıkar. İnsanlar bu çelişkiyi açıklamalarını sağlayacak yollar bulmaya çalışır. Çoğu zaman, en basit açıklamalar var olan önyargılarla uyumlu açıklamalardır.
Bu fikirler doğal olarak ortaya çıkmaz. Karl Marx’ın dediği gibi, “Egemen sınıfın düşünceleri, her çağda egemen düşüncelerdir: Yani, toplumun maddi egemen gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen fikri güçtür.” Marx’ın ideoloji tasavvuru, toplumsal eşitsizliğe yönelik meşrulaştırmaların ardında gizlenen gerçekleri açığa serer. Marx’ın bahsettiği egemen fikirler, yani böyle bir “sağduyu”, egemen sınıfın çıkarlarını yansıtır ve bu sınıfın iktidarını güçlendirir.
Marx insanların nasıl düşüneceğini verili bir toplum düzeni içerisinde öğrendiğini biliyordu. Daha da önemlisi, işçilerin kapitalizm içindeki konumu, onları gerici fikirlere açık bir hale getirebilir. İşçilerin ihtiyaç duydukları her şey için başkalarıyla rekabet etmek dışında bir seçenekleri yoktur. Bu rekabet, önyargı, şüphe ve düşmanlığa kapı aralayabilir. Sınıflı tüm toplumlar birer azınlık tarafından yönetilir. Zenginler her zaman bizi ezmek için şiddet kullanmış ve yoksulları kendi egemenliklerine boyun eğmeye teşvik etmişlerdir. Ama aynı zamanda bizi, kendi yönetimlerinin bizim de çıkarımıza olduğu konusunda ikna etmeye çalışırlar.
19. yüzyılda ortaya çıkan kapitalist sınıf, kendilerine karşı direnişten dehşete düşüyordu ve bu yüzden rıza üretmeye çalıştı. İşçileri kendi sınıflarından insanlar yerine yöneticileri ile özdeşleşmeye ikna etmek ve milliyetçiliği, ırkçılığa, sömürgeciliği ve muhafazakâr fikirleri teşvik etmek için parlamentoyu, din adamlarını ve basını kullandılar. Kapitalist sınıf güçlü bir ideoloji -dünyaya dair bir fikirler ve inançlar sistemi- geliştirdi. Onların ideolojisi hepimizin özgür bireyler olduğunu ve piyasa yoluyla özgürce kendi çıkarlarımızın peşinden gidebileceğimizi söylüyor, başarıya ulaşmakta veya başarısızlığa uğramakta özgürüz. Bu ideoloji, toplumu yönlendiren asıl güçleri gizler.
Yukarıda bahsedilen bu genel çerçeve içerisinde yoğun ideolojik ve siyasal tartışmalar yürütülür. Bazı çelişkiler, kapitalist sınıf içerisindeki gruplar arasındaki gerilimleri yansıtır. Örneğin kapitalist sınıfın bazı grupları daha sıkı sınır kontrolleri talep ederken, başka gruplar ise göçü destekler. Toplumda meydana gelen değişimler, nasıl yaşamamız gerektiğine dair uzun zamandır savunulan düşünce ve inançlarla çeliştiğinde ise başka tartışmalar yaşanır. Egemen sınıf içerisindeki kargaşa, sosyalist fikirler için bir alan açabilir.
Ancak kitle medyası – ana akım basın- soldan sesleri sistematik olarak dışarıda bırakır ve sistemi eleştirenleri kötüler. Çünkü egemen sınıf insanların nasıl düşündüğünü biçimlendirmek için hem ekonomik hem de siyasal gücünü kullanır. Zenginlik basına erişimi satın alır. Milyarder Elon Musk, Twitter’ı aldı ve onu gerici fikirlerin foseptiğine dönüştürdü. GB News’in sahiplerinden biri, kişisel serveti 630 milyon sterline ulaşan, koruma fonu yöneticisi Sir Paul Marshall.
Egemen sınıf ayrıca devletteki fikirleri de şekillendirir. Devlet kurumları, statükoyu meşrulaştırmak ve radikal sesleri reddetmek için farklı yöntemler geliştirirler. İtalyan Marksist Antonio Gramsci sınıfların toplumda bir hegemonya kurmak için nasıl birbirleriyle rekabet ettiklerini açıklayan bir teori geliştirdi. Her sınıf, diğer sınıflar üzerinde “kültürel, ahlaki ve ideolojik” bir liderlik tesis etmek için rekabet eder. Gramsci aynı zamanda işçilerin nasıl çelişkili fikirlere sahip olduğunu da betimler. İnsanlar medya ve siyasetçiler tarafından sürekli tekrarlanan bazı önyargıları benimserler. Ancak bu önyargılara meydan okuyan, farklı toplulukların yaşadığı mahallelerin ve işyeri dayanışmasının deneyimleri de vardır.
Kapitalizm işçi sınıfını savunmasız hale getirerek bu ideolojiyi kabul etmesinin önünü açar. Ancak işçi sınıfının toplumdaki konumu, bu ideolojinin iç yüzünü anlamasını ve patronlarına karşı koymak için güçlerini birleştirmesi potansiyelini taşımasını da sağlar. Böylesi direnişler, gerici fikirleri parçalayabilir ve kapitalist sağduyuya meydan okuyabilir.
Judy Cox
(Sosyalist İşçi)