Sue Caldwell, suikastının yıldönümünde Rus devrimci Leon Troçki'nin fikirlerinin bugün başka bir dünya için savaşan aktivistlere yardımcı olup olamayacağını değerlendiriyor.
Kemer sıkma, savaş ve baskı, farklı bir toplum isteyen binlerce insanı radikalleştiriyor.
Ama aynı zamanda bunun için nasıl savaştığımızla ilgili bir tartışma da başlatıyor.
Bir devrime mi yoksa kapitalizmde reforma mı ihtiyacımız var? Devrim, kaçınılmaz olarak 20. yüzyıl Rusya'sının dehşetiyle mi bitecek? “Reformist” partilere ve sendika liderlerine güvenmek mümkün mü ve gerçekte devrimciler onlarla çalışabilir mi?
Rus devrimci Leon Troçki bu soruların hepsini ele almıştı ama o sadece bir entelektüel değildi.
Troçki, 20. yüzyılın başlarındaki mücadeleler sırasında ortaya atılan siyasi soruları yazılarıyla ele alan devrimci bir aktivistti.
1917 Rus Devrimi'ne kadar Rusya diktatörü Çar'ın en acımasız güçleriyle savaştı. Takip eden iç savaşta Troçki, Kızıl Ordu'yu zafere taşıdı.
Sosyalist devrimi savunuyordu ve bu mücadeleyi ilerletmek için ortodoks teoriye meydan okumaktan çekinmedi.
Marksistler arasındaki ortak inanç, sosyalist devrimin ancak Batılı gelişmiş ülkelerde gerçekleşebileceğiydi. Kapitalizmin gelişebilmesi için Rusya gibi daha geri kalmış ülkelerde ise önce bir "burjuva devrimi" gerekliydi. Ancak "burjuva devrimi" ile, Çarlık sistemi yerine parlamenter demokrasiye geçilebilecekti. Bu sayede de kapitalist şirketlerin gelişmesi ve eski feodal yaşamdan uzaklaşılması sağlanacaktı. Ancak o zaman Rusya sosyalist devrime hazır olacaktı.
Teori
Troçki buna karşı çıktı ve “sürekli devrim teorisini” geliştirdi.
Rusya'nın küresel kapitalizmden ayrı görülemeyeceği konusunda ısrar etti.
Rus kapitalistler gelişmek için geç kaldılar, daha gelişmiş rakiplerinden öğrenip kopyaladılar. Troçki buna “eşitsiz ve bileşik gelişme” adını verdi. Rus köylülüğü işçi sınıfından daha büyükken, Moskova ve Petrograd'daki dev fabrikalarda binlerce işçi çalışıyordu.
Bu, işçilerin muazzam bir güce sahip olduğu anlamına geliyordu. Köylüler küçük ve yalıtık parçalara ayrılmıştı ve örgütlenmeleri zordu. Troçki, Çar'ı yıkabilecek tek gücün işçiler olduğunu belirtiyordu.
Güçlerinin neleri değiştirebileceğini öğrenen işçiler bundan vazgeçmek istemezler. Bu, devrimi daha ileriye götürebilecekleri ve işçi konseylerine dayanan sosyalist bir iktidar kurabilecekleri anlamına geliyordu.
Troçki'nin teorisini 1917'deki iki devrim kanıtladı. Çar, Şubat ayında devrildi ve yerine bir hükümet geçti. Ardından, Rus devrimci Vladimir Lenin'in Bolşevik Partisi’nin önderlik ettiği Ekim Devrimi, işçi sınıfını iktidara getirdi.
Troçki, devrim sırasında St Petersburg işçi konseyine önderlik etti ve aynı zamanda Ekim ayaklanmasının da kilit örgütleyicisiydi. Devrimci strateji ve taktiklerin hazinesi olan "Rus Devriminin Tarihi" adlı kitabında bu olayları yazdı.
Troçki'nin teorisi bugün hala önemlidir. Kapitalizm dünyaya yayıldı, ama hala daha geri kalmış toplumlar mevcut.
Arap Baharı sırasında çoğu insan devrimlerin, diktatörlükleri liberal demokrasilerle değiştirebileceğini savunuyordu. Devrimci sosyalistler ise haklı olarak Mısır'ın büyük işçi sınıfının, diktatör Hüsnü Mübarek'in düşürülmesinde belirleyici güç olacağını ifade ettiler. Fakat hareket bu noktada sonlanmak zorunda değildi. Mübarek'in düşürülmesiyle, işçilerin devrimini sosyalist yönde ilerletme potansiyeli ortaya çıktı.
Troçki, Rus Devrimi'nin başarısının, onun Avrupa'ya yayılmasına bağlı olduğunu da anlamıştı.
Tüm dünyada devrim için mücadele eden yeni Komünist partileri bir araya getiren Komünist Enternasyonal'in önde gelen isimlerinden biriydi.
Ancak Avrupa'daki, yani Almanya'daki devrimler, yeterince büyük bir bağımsız devrimci önderlik olmadığı için başarısızlığa uğradı. Batı Avrupa'daki işçilerin çoğunluğu, değişimi parlamento aracılığıyla getirmek için kitlesel reformist partilere yöneldi.
Troçki, işçilerin çoğunluğu hâlâ “reformizm” ile ilgilenirken, devrimci partilerin büyümesine yardımcı olacak kadar zengin bir strateji ve taktik geliştirdi. En önemli katkısı “birleşik cephe” oldu.
Etkili olabilmek istiyorlarsa, devrimciler, reformistlerden bağımsız olarak örgütlenmek zorundadırlar. Ancak işçileri devrimci fikirlere çekebilmek için devrimciler de günlük mücadelelerde reformcuların yanında mücadele etmek zorundadırlar.
“İşçi sınıfının birlikte eylem ihtiyacına mekanik olarak karşı koyan herhangi bir parti, kesinlikle işçilerin zihninde mahkûm edilecektir” diyordu Troçki.
Almanya'da Nazilerin yükselişiyle uğraşmak, birleşik cephe ihtiyacını hiçbir yerde olmadığı kadar acil kıldı. Troçki, Alman Komünist Partisi'ni (KPD) duyduğu endişeler nedeniyle azarladı. “Faşizm iktidara gelirse kafataslarınızın ve omurgalarınızın üzerinden bir tank gibi geçecek” uyarısında bulundu.
Troçki, faşistlerin hem reformist hem de devrimci örgütleri ezmek istediğini ifade etti.
Fakat KPD, Stalin'in emperyalist dış politikasının bir aracı haline gelmiş ve onun girdiği dolambaçlı yolları izlemişti. Stalin, Almanya'daki bir devrimin Rusya'daki karşı devrimi bir ölçüde açığa çıkaracağından korkuyordu.
Komünistler, sosyal demokrat işçileri “sosyal faşistler” olarak kınadılar ve Hitler'e karşı onlarla birleşmeyi reddettiler. KPD, Sosyal Demokratlara benzeyen işçilerle çalışmayı reddederken, işçi sınıfı üzerinde hâlâ önemli bir etkiye sahipti.
Troçki'nin müttefikleri ise küçük ve tecrit edilmiş örgütlerdeydi.
Neyse ki bugün faşizmle savaşan aktivistler – Yunanistan'dan İngiltere'ye - Troçki'nin yazılarından alınan dersleri uygulamaya koydular. Ve İngiltere’de ve Yunanistan’da faşistleri durdurmayı başardık.
Liderlik
Toplumu dönüştürme gücüne yalnızca işçi sınıfı sahiptir.
Bugün devrimciler Troçki'nin çalışmalarını geliştirmeli – ama aynı zamanda tutuculuğa da meydan okumalıdır.
Troçki'nin pek çok güçlü yanı olduğu gibi aynı zamanda da bazı ciddi zayıflıkları vardı.
Stalin'i “devrimin mezar kazıcısı” olarak nitelendirdi. Yine de Sovyetler Birliği'nin hala bir işçi devleti olduğunu ifade ederken, tepesinde işçilerin devirmek zorunda olduğu asalak bir klik olduğuna inanmaya devam etti. Doğu Avrupa, Sovyetler Birliği'nin egemenliğine girdiğinde, Troçkistlerin çoğu, bu devletlerin aynı asalak kliklere sahip işçi devletleri olduğunu savundu.
Ancak Doğu Avrupa'da hiçbir zaman başarılı bir işçi devrimi yaşanmamıştı. Troçkistler haklıysa o zaman sosyalizm, ille de işçilerin kendilerini bir devrim yoluyla özgürleştirmeleriyle ilgili değildi.
Aslında Rusya, işçileri tıpkı patronlar gibi sömüren bir yönetici sınıfa sahip “devlet kapitalizmi” rejimine dönüşmüştü. Troçki bunları görecek kadar yaşamadı. Ancak, bugün sosyalizm mücadelesini ilerletmek için yazılarındaki kavrayışları hâlâ kullanabilir ve geliştirebiliriz.
Toplumu değiştirmek için işçi sınıfı devrimine duyulan ihtiyaç, Troçki'nin zamanında olduğu kadar bugün de gereklidir.
Socialist Worker’dan çeviren TN
(Sosyalist İşçi)