Karl Marx’ın en önemli eseri olan Kapital 17 Temmuz 1867 yılında, yani 154 yıl önce yayımlandı. O günden bugüne tarihin en etkili kitaplarından biri olmayı sürdürüyor.
Kapitalizmin yaşadığı her ekonomik krizle birlikte Marx’ın Kapital’de geliştirdiği kriz teorisi tekrar tekrar tartışılıyor. Eserde uzun uzun anlattığı eşitsizlikler, baskıcı rejimler, devletlerin işlevi, doğanın yok edilmesi gibi kapitalizmin doğasına özgü tahliller ise içerisinde bulunduğumuz krizler çağında sistemi değiştirmek isteyenler için kılavuz olmaya devam ediyor.
Marx’ın bu büyük eseri onun on yıllar süren düşünsel yolculuğunun ve politik mücadelesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştı.
Marx’ın Kapital’e varan yolculuğu
Karl Marx henüz liberal bir demokrat olarak Rheinische Zeitung adlı gazetede çalışırken Hegel’in etkisiyle devletin sınıflar üstü olduğu fikrine inanıyordu. Genel oy hakkının olduğu demokratik bir devletin ekonomik ilerlemeyle birlikte insanlık için refah sağlayacağını düşünüyordu. Ancak şahit olduğu bir olay tüm hayatını ve hatta tüm dünyanın kaderini değiştirecekti.
Almanya’da bir kereste yasası çıkarılmıştı. Ormanların mülkiyet hakkını elinde tutan toprak sahipleri, ormanlarından ısınmak ve yemek pişirmek için odun toplayan köylülerin cezalandırılmasını sağlamışlardı. Toprak sahiplerinin mülkiyetlerinin güvenliği bir ulusal güvenlik sorunuydu artık. Çünkü hırsızlık kabul edilemezdi! Marx, kendi döneminde şahit olduğu bu olaylardan sonra ‘devleti değil sistemi değiştirme’ fikrine doğru radikalleşmeye başladı.
Bundan sadece iki yıl sonra Ekonomik ve Felsefi El Yazmaları’nda, daha sonra geliştireceği ekonomi politiğin ilk adımlarını attı. Takip eden yıllarda Felsefenin Sefaleti’nden Ücretli Emek ve Sermaye’ye kadar daha birçok eserde kapitalizm analizini geliştirdi. Kapital bu sürecin zirvesiydi.
Marx aslında Kapital’in dört ciltlik olmasını planlıyordu ama ömrü sadece ilkinin yayımlandığını görmeye yetti. Kapital’in II. ve III. ciltlerini Friedrich Engels, Marx’ın notları ve kendisiyle yaptığı mektuplaşmalardan yola çıkarak yayınladı. Dördüncü cilt ise hiç bitmedi.
Marx, birinci ciltte kapitalizmin her yerde aynı şekilde işleyen ortak özünü anlattı. Yani meta, para, artı değer, emek süreci ve üretim süreci gibi kapitalizmin temelini oluşturan kavram ve süreçleri muazzam bir ayrıntıyla ortaya koydu. Dolaşım sürecini ikinci ciltte, bu iki sürecin birlikteliğiyle birlikte finans ve kredi sistemini de üçüncü ciltte anlatıyordu.
Kapital
Kapital’in önsözünde Marx nasıl ve neden yazmaya başladığı tartışması yapar ve düşünsel bir mücadelenin sonunda metadan başlamaya karar verdiğini söyler. Çünkü kapitalizmi diğer üretim biçimlerinden ayıran ana kavram meta üretiminin genelleşmesidir. Meta bölümüne şu çarpıcı cümle ile giriş yapar: “Kapitalist üretim tarzında toplumların zenginliği ‘muazzam bir meta yığını’ olarak görünür.”
Bu önemli girişin ardından metayı, parayı, emeği açıklayarak devam eder ve meta üretiminin, dolayısıyla servetin muazzam bir şekilde artış gösterdiği kapitalizmde işçilerin nasıl kapitalistler için zenginlik üretirken kendileri için yoksulluk ürettiğini anlatır.
Kapital’de çok sayıda sektörden 15-18 saat çalışma, 7 yaşında çocuklara kadar çocuk işçilik, meslek hastalıkları vb. bilgileri bizzat o dönemde yazılan raporlardan alıntılarla anlatır Marx. Ekmek yapımındaki hileler, diğer metaların üretimindeki aldatmacalar, ucuza ekmek satan fırınların işçileri karşılığını ödemeden fazladan çalıştırması, göç, salgın hastalıklar, fırıncı eylemleri, fırın ustalarının kalfaların eylemlerine karşı direnişleri, İrlanda’daki fırıncı kalfaları eylemleri ve İngiliz hükümetinin tepkisi, İskoçya’daki tarım işçilerinin fazla çalışmaya karşı eylemleri, demiryolu işçilerinin özellikle tatilcilerin geldiği dönemde günlük 20 saate çıkan çalışma saatleri nedeniyle yaşanan tren kazaları, (aşırı çalıştırılmaktan ölen işçileri göstererek) köleliği savunanlar, gün ışığı alamayan çocukların hastalıkları ve dahası… Marx birçok bölümde insanı insan olmaktan çıkaran, hatta zekasını dahi körelten bir rejim olduğunu anlatır kapitalizmin.
Tüm bunların Kapital’in yazıldığı döneme özgü olmadığını biliyoruz. Bugün de Covid-19 salgını, küresel ısınma, kitlesel göçler, açlık, yoksulluk, küresel gelir adaletsizliği, baskıcı rejimler, ekonomik krizler değil azalmak daha da yıkıcı bir şekilde var olmaya devam ediyor. Engels’in dediği gibi; kapitalizm krizleri aşmayı başarıyor, ancak yalnızca bir sonrakine kadar.
Marx, Kapital ciltlerinde insanı, doğayı ve kendi yarattığı sistemi sürekli ve sistematik biçimde krizlere sokan kapitalizmin neden krizler olmadan var olamayacağını ve neden doğa ve insan üzerinde sürekli olarak yıkıcı etkiler bıraktığını müthiş bir berraklıkla anlatır. Sistemin üzerinde yükseldiği çelişkileri işaret ederek sistemi değiştirmek gerektiğini, yani kapitalizmi yıkmak gerektiğini gösterir.
Özdeş Özbay
(Sosyalist İşçi)