Paris Komünü: Bir işçi demokrasisi

18.03.2021 - 09:59
Haberi paylaş

Paris Komünü’nün 150. yıldönümünde ilk işçi devletinin önemini, derslerini ve komünün Karl Marx’ın fikirlerini nasıl etkilediğini ele alıyoruz.

İşçilerin kısa bir süreliğine iktidarı aldığı ve ilk işçi devletini yarattığı Paris Komünü 150 yıl önce bu ay doğdu.

Temelinde özgürlük ve demokrasi yatan bir işçi hareketi Mart-Mayıs 1872 tarihleri arasında şehri ele geçirdi.

Devrimci Karl Marx Paris Komünü’nü şöyle tanımlıyordu: “İşçi sınıfının toplumsal inisiyatifi alan tek sınıf olarak, - varlıklı kapitalist sınıf hariç - Paris’in esnafları ve tüccarları gibi orta sınıfının büyük çoğunluğu tarafından açıkça kabul edildiği ilk devrimdir.” 

Ve devrimci Friedrich Engels’in sonradan yazdığı gibi, “Paris Komünü’ne bakın. İşte, işçi sınıfının diktatörlüğü odur.”

Komün, Fransız askeri gücünün yenilgisinin ürünü olarak ortaya çıkmıştı.

Çöküş

Fransa ve Prusya arasındaki savaş 1870 yılında başladı. Fransız güçler Ekim 1870’in başlarında hızla çökertildi, Paris bütünüyle kuşatıldı.

Fransa’nın egemenleri 1870’in sonlarında, Prusya’yla, sıradan insanlara ve Paris’i savunan güçlere ihanet anlamına gelen bir ateşkes imzaladı. Anlaşma, özellikle, yoksul kesimlere dayanan bir güç olan Ulusal Muhafızları öfkelendirdi.

Ulusal Muhafızlar Merkez komitesi şehrin işçi sınıfı bölgelerine, kullanıma hazır 400 top dağıtmıştı.

Ateşkes anlaşması sonucu ortaya çıkan geçici hükümetin başı Adolphe Thiers, kontrolü tekrar sağlamak için, 18 Mart’ta toplara el konulmasını emretti. Fakat, Fransız ordusu ilerlemeye başladığında direniş patlak verdi. Ordu topları güvence altına almayı başardı fakat bir araya gelmeye başlamış yüzlerce işçi tarafından karşılandı. 

Kadınlar direnişte kilit rol oynadılar. Ulusal Muhafızlar üyesi Louise Michel silahların savunulması görevini üstlendi. Michel kilise çanlarını çaldı ve 3 bin kişilik güçlü orduya karşı 200 kadını seferber etti. Bu, isyanın başladığının işaretiydi.

Michel şöyle yazmıştı: “Tam karşımızda savaş düzenindeki bir ordu olduğunu bilerek hızlıca koştuk. Özgürlük için öleceğimiz beklentisindeydik. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama tüm kadınlar bizim tarafımızdaydı.” 

Thiers işçilerin silahsızlandırılması ve hareketsiz hale getirilmesi için askerlere ateş etme emri verdi. Fakat askerler bu emri reddedip generallerin karşısında, Parislilerin yanında durdular ve askeri birliklerinin düzenlenmesine liderlik ettiler.

İki ordu generali askerler tarafından öldürüldü ve Thiers, Paris’in tahliyesini emretti. 

Kadınlar ayaklanma sırasında büyük kazanımlar elde etti. Barikatlar kurdular, silahlandılar ve komitelere katıldılar. Buna, kadınların ilk kez eğitildiği ücretsiz bir eğitim sistemini hayata geçiren eğitim komiteleri de dahildi.

Ne var ki, kadınların oy hakları tanınmadı. Michel de tıpkı Marx gibi, kadınların özgürlüğü elde etmek için mücadele etmek zorunda kalacaklarını biliyordu. 

Michel, “Belki de kadınların isyan etmeyi sevdiği doğrudur. İktidar konusunda erkeklerden pek farklı sayılmayız aslında, fakat onlardan farklı olarak, güç bizi henüz yozlaştırmadı” diyordu.  

26 Mart’ta işçiler, güvenlik ve özgürlükleri için kendi çıkarları doğrultusunda çalışacak konseylerinin seçimlerini gerçekleştirdiler.

Marx, “Eski dünya kızıl bayrakların görünüşü altında, öfkenin kasılmalarıyla kıvranıyordu,” diye yazmıştı. 

Engels daha sonra, “Komünün iki şaşmaz tedbirden faydalandığını” söyledi. Birincisi, tüm görevlendirmeleri seçimle yapacak oluşuydu. İkincisi ise, rütbesine bakılmaksızın tüm resmi görevlilere diğer işçilerle aynı ücretin ödenmesiydi. Bu aynı zamanda kariyerizmi de önleyecekti.

Burjuva parlamentolarında geçerli olan kuralların aksine, Komünün yozlaşmadan korunabilmesi için, aldatmaya veya geri çekilmeye başvuran tüm üyelerin demokratik olarak hesap vermesini uygun gördüler. Ve komün, Ulusal Muhafızları, kendi silahlı kuvvetleri olarak ilan etti.

Komün ayrıca bir ücret sınırı getirdi, tefeciliği kaldırdı, borçları askıya aldı ve devletle kiliseyi birbirinden ayırdı. Çocukların çalışması yasaklandı, öldürülen erkeklerin birlikte yaşadıkları partnerlerine emekli maaşları bağladı ve işçilerin bir işyerini devralma hakkını tesis etti.

Enternasyonalist çağrıları da gündeme getirdiler. İşçiler, eski burjuva liderlerin temsil ettiği milliyetçiliğe karşı çıktılar ve “Komünün bayrağı dünya cumhuriyetinin bayrağıdır” yazdılar.

Engels daha sonra, Komün’ün bujuva şovenizmine doğrudan meydan okuduğunu ve uluslararası işçi sınıfının bunu anladığını söyledi.

Fakat, Fransa’da egemen sınıf Ulusal Muhafızlar’ın liderliğinden hoşnut değildi, işçilerin toplumu yönetmesini istemiyorlardı. Prusyalı generallerle milliyetçi farklılıklarını bir kenara bırakarak silahlı Paris işçilerini yok etmek için işbirliği yaptılar.

Marx’ın öngördüğü gibi, Komün, dış güçlerin büyüklüğü karşısında tam olarak bir devletin gücüne ulaşamadı. 

21 Mayıs’ta devlet güçleri şehre girdi, Ulusal Muhafız birlikleri ve siviller katledildi. Ve 28 Mayıs’ta Komün, ordu tarafından bastırıldı. Bunu sert baskılar dönemi takip etti.

Görgü tanığı Prosper Lissagaray, zenginlerin şehri geri aldıktan sonra nasıl intikam aldıklarını anlatıyordu; “Nazik insanlardan oluşan topluluklar, tutsakları takip etti, konvoyları yürüten jandarmaları ve kanla kaplı kamyonetleri görünce alkışladılar.”

“Siviller, ordu karşısındaki üstünlüklerini aşağılayıcı bir tavırla sergilemenin peşindeydiler.”  

“Zarif ve neşeli kadınlar, sanki müze gezisindeymişler gibi cesetleri inceliyor, şemsiyelerinin uçlarıyla üzerlerindeki örtüleri kaldırıp yiğit ölülerden oluşan manzaranın keyfini çıkarıyorlardı.”

30 binden fazla insan çatışmalarda öldürüldü ya da idam edildi. Aralarında Michel’in de bulunduğu 7 binden fazlası sürgün edildi. 40 bin tutuklu askeri mahkemelerde yargılandı ve bu mahkemeler infaz, hücre hapsi ve zorunlu çalışmayla sonuçlandı.

Fransız işçi sınıfının bastırılması ve sömürülmesi, Komün’ün elde ettiği kazanımlara rağmen devam edecekti.

Komün ezilmişti. Fakat Marx’ın söylediği gibi, “gökyüzünü fethetme” deneyimi, onların izinde yürümeye niyetlenecek olanlar için ilham verici bir örnekti. İşçilerin, kontrolü ele geçirdiklerinde kurabilecekleri demokratik toplum yapısının somut bir örneği yaratılmıştı çünkü.

Bültene kayıt ol