Hitler, Almanya şansölyesi olarak atanmasının üzerinden henüz bir ay geçmeden, yani Şubat 1933’te Nazi Partisi organlarının yani SS ve SA’ların yardımcı polis olarak görev yapması talimatını verdi. 6 gün sonra polise sınırsız tutuklama yetkisi verildi.
SS lideri Heinrich Himmler normal (partiye ait olmayan) polis güçlerini de terör aracına dönüştürdü. Güçlü bir Gizli Devlet Polisi’nin yani Gestapo’nun oluşmasında ciddi katkısı oldu. Bu üniformasız polisler, siyasi muhalifleri ve Nazi rejiminin yasaları ile politikalarına boyun eğmeyi reddedenleri belirlemek ve tutuklamak için tüm Almanya’da insafsız ve zalim yöntemler kullandı.
Hitler’in iktidara gelişinden sonraki aylarda, SA ve Gestapo ajanları kapı kapı dolaşarak Hitler'e düşman olanları aradı. Sosyalistler, komünistler, sendika liderleri ve Nazi Partisi aleyhine konuşan herkes tutuklandı ve bazıları öldürüldü. 1933 yılının ortalarında, Nazi Partisi tek siyasi parti hâline geldi ve örgütlü rejim muhaliflerinin hemen hemen tümü ortadan kaldırıldı.
SA ve SS de dâhil, birçok farklı grup Almanya’nın her yerinde boş ambarlarda, fabrikalarda ve diğer yerlerde yüzlerce geçici "kamp" kurarak, siyasi muhalifleri mahkemeye çıkarmadan ve zalimce koşullar altında buralarda tuttu.
Himmler 20 Mart 1933’te Dachau’da, terk edilmiş bir mühimmat fabrikasında ilk toplama kamplarının kurulduğunu duyurdu. Bu kamp büyük bir SS kampı sistemi için "örnek" toplama kampı oldu.
Bu örnek kamp, başta Polonya olmak üzere işgal ettikleri her yerde yenilerinin kurulmasının önceli oldu. Bu kamplar toplama, sevk etme, çalışma, ölüm kampları olarak milyonlarca insanın katledildiği yerler oldu.
Himmler artık sadece SS lideri değildi, Gestapo’nun lideri olarak atandı. Aynı zamanda SS üyesi olan Gestapo, bireyleri toplama kamplarına gönderme yetkisine sahipti.
Bu ölüm kamplarının en büyüklerinden olan Auschwitz toplama kampı 3 bölümden oluşuyordu. Auschwitz-Birkenau bu bölümlerden ikinci kurulan ve en büyüğü idi.
Ziklon gazının (Hüsnü Mahalli’nin tifüs ilacı olduğunu iddia ettiği zehirli gaz) toplama kamplarında cinayet aracı olarak kullanılıyordu ama 1941’de toplu katliam aracı olarak Auschwitz 1 toplama kampında test edildi. Bu deneyin sonucunda daha büyük olan Auschwitz-Birkenau toplama kampında toplu katliam aracı olarak kullanılmaya devam etti. Kampın yakınındaki iki çiftlik iki sene geçici olarak gaz odası olarak kullanıldı, katliamlar için yetersiz olduğu anlaşılınca kampın içine 4 adet büyük gaz odası inşa edildi. Bu gaz odalarında Avrupa’nın çeşitli yerlerinden getirilen en az 970 bin Yahudi, 21 bin Çingene, 74 bin Yahudi olmayan Polonyalı, 15 bin savaş esiri ve diğer milletlerden 15 bin kişi Auschwitz-Birkenau toplama kampındaki büyük gaz odalarında ya da kurşunlanarak ya da idam edilerek öldürüldü.
Nazilerin uygulamalarında, binlerce ve binlerce korkunç örnek var. Yasalar, gaz kamyonları, savaş esirlerini açlıktan öldürme planları, gaz odaları, gettolar. Bu planlarını sadece kendi SS ve SA birlikleriyle değil, aynı zamanda işgal ettikleri yerlerdeki işbirlikçiler, işbirlikçi hükümetler ve faşist partilerce de hayata geçirdiler.
Bu suçlarını her zaman açık açık yapmadılar. Her zaman, her yerde, işgal ettikleri yerlerde de Almanya’da da direnişler oldu. Kimse bu korkunç suçların işlendiğine inanmak istemiyordu. İnanmıyorlardı ama olan bitenin korkunçluğuna karşı birbirine yardım etmeye çalışanlar vardı. Direnenler vardı.
Nazilerin propagandası ve baskısı, toplama kamplarını, ölüm kamplarını inkâr etmeleri, ölüm kamplarında olanları çarpıtmaları, yanlış anlatmaları yani bugünkü tabiriyle holokostu inkâr etmeleri de propagandalarının bir başka adımıydı.
Öncelikle ölüm emirleri yazılı olarak değil sözlü olarak veriliyordu. Yapılan operasyonların hep zararsız kod adları seçiliyordu. Örneğin Toplama kampına göndermek için Doğu’ya iskân etme, Polonyalı Yahudilerin toplama kampına sürülmelerine özel muamele (Sonderbehandlung) gibi isimler veriler.
Bu inkâr propagandası kapsamında Naziler kamplardaki tutsakları yakınlarına sahte mektuplar yazmaya zorladılar. Pek çok propaganda filmi çektiler. Hatta bu yalanlar için bir örnek getto kampı bile inşa ettiler. 1941’de (bugünkü Çek Cumhuriyeti’nde bulunan) Theresienstad getto kampı bir iç propaganda malzemesi olarak kuruldu. Sürülen Yahudilerin iş için Doğu’ya iskân edilmesine şaşıran Almanlara açıklama olması için kullanıldı. 1944’te Alman Polisi aynı getto kampını denetlemesi için Uluslararası Kızıl Haç’a izin vermek zorunda kaldı. Kampta bu denetlemeden önce sözümona çeşitli iyileştirmeler yapıldı, boyalar yapıldı, kafeler kuruldu. Denetlemenin başında da bir film çekildi. Film bittiğinde, SS memurları “figüran”ların çoğunu Auschwitz-Birkenau ölüm merkezine gönderdi.
Ama aynı inkarın başka ve çok daha sistematik yöntemleri de vardı:
1942 yılında Aktion 1005 adı altında bir operasyon başlattılar. 1942'den 1944'e kadar gizlilik içinde yürütülen proje, Reinhard Operasyonu (yani Polonyalı Yahudileri öldürmenin operasyonuna verdikleri kod adı) ölüm merkezlerinde ve diğer yerlerde toplu katliam kanıtlarının gizlenmesine odaklandı.
Savaşın sonlarına doğru katliam izlerini, kamplarda yaşananların kanıtlarını ortadan kaldırdıkları gibi tanıkları da ortadan kaldırmak için öldürmeler ve katliamlar yoğunlaştı. Üstelik bunları Sonderkommandos adını verdikleri özel birliklere yaptırıyorlardı. Sonderkommandoslar toplama kampının Yahudi esirlerden oluşuyordu. Naziler bu kanıtları silme operasyonunu da tabi kamplardaki Yahudi mahkumlara yaptırdı.
Soykırım inkârı görüldüğü gibi çeşitli şekillerde tezahür ediyor. Ama özünde Nazi propogandasına ve antisemitizme dayanıyor:
- Zaten hiç olmadı
- Olsa da münferitti, tifüslüler için oldu
- Yahudiler kendi kendilerine yaptı gibi, şimdi hepsini sayamayacağımız son derece tehlikeli iddialarla ortaya çıkıyor.
Bu inkâr Nazi propagandasının bugüne taşınmasının, Nazilerin aklanması gibi bir tehlikenin yanı sıra dünyanın gördüğü en büyük, en sistematik katliamlardan birini, belki de en önemlisini küçük görüyor ve buna karşı mücadeleyi zorlaştırıyor.