İşçi sınıfının uluslararası mücadelesinde iz bırakan isimlerin kısa yaşam öyküleri.
ABD’de siyahların oluşturduğu sivil haklar hareketinin en önemli isimlerinden biri olan Rosa Parks, 1913 yılında Alabama eyaletinde Tuskegee şehrinde doğdu. Alabama bu dönemde ırk ayrımcılığının en derin yaşandığı eyaletlerden biriydi. 1932 yılında Montgomery’den Raymond Parks isimli bir berberle evlenen Rosa Parks, bu tarihten sonra kendini sivil haklar hareketine adadı. 1943 yılında Renkli İnsanların Gelişimi İçin Ulusal Birlik’in Montgomery şubesine üye oldu, kısa bir süre sonra ise aynı şubenin genel sekreteri oldu. 1930’lu ve 40’lı yıllarda siyah işçiler Komünist Parti’den etkileniyordu. Parks, partiye hiç üye olmamakla beraber Komünist Parti toplantılarında yer aldı.
1944’te Recy Taylor isimli bir siyah kadının 6 beyaz erkeğin tecavüzüne uğradıktan sonra olayı kamuoyuna taşıması sırasında Parks Taylor’la beraber olayın herkes tarafından duyulması için mücadele etti. Bu olay siyahların eşitlik mücadelesinin yükselmesinde önemli bir mihenk taşı oldu. 1955’te aktivistlere yönelik çeşitli eğitimlere katıldıktan kısa bir süre sonra ise Rosa Parks’ın dünya çapında tanınır hâle gelmesiyle sonuçlanan bir olay yaşandı. ABD’de Jim Crow yasaları adı verilen ayrımcı yasalar siyahların oy vermesini, beyazlarla aynı okula gitmesini, sosyal mekânlara aynı kapıdan girmelerini, aynı asansöre binmelerini, kısacası eşit vatandaş sayılmalarını engelliyordu. Bu yasaların önemli bir maddesi de siyahların otobüslerde beyazlardan ayrı oturmaları ve bir beyazın ayakta kalması hâlinde onlara yer vermesini zorunlu hâle getiren düzenlemeydi. 1 Aralık 1955’te Rosa Parks, tarihe geçecek bir tavır takınarak beyaz bir yolcuya yer vermeyi reddetti. Otobüs şoförü, Parks’ın direnişi karşısında polisi çağırdı ve Parks tutuklandı. Parks’ın tutuklanması dev bir hareketin fitilini ateşledi. Montgomery’de başlayan otobüs boykotu tam 381 gün devam etti. Yükselen hareket karşısında Yüksek Mahkeme, otobüslerdeki uygulamanın ayrımcı olduğuna hükmetmek zorunda kaldı ve bu uygulama ortadan kaldırıldı. Çoğu zaman Rosa Parks’ın otobüste yer vermek istememesi “yaşlı ve yorgun bir kadın” olmasına bağlandı oysa gerçeğin bununla ilgisi yoktur. O dönem 42 yaşında olan Parks, “Yorulduğum tek bir şey vardı o da teslim olmak” diyordu.
Parks’ın otobüste takındığı tavır ve sonrasında gelişen hareket ABD’deki sivil haklar hareketi için bir dönüm noktası oldu, bu tarihten itibaren siyahların mücadelesi çok daha güçlü bir şekilde sokaklara çıktı. 1964’te Medeni Haklar Yasası ve 1965 Oy Hakkı Yasası ile siyahların en azından kâğıt üstünde eşit vatandaşlığı kazanmalarını sağlayan hareketin ortaya çıkışında Parks’ın büyük önemi vardı. 1955’ten sonra da Parks hareket içinde aktif bir rol üstlendi. 1960’larda mücadelenin önemli figürlerinden biri olmaya devam etti, 1970’ler ve 80’lerde ise ceza sisteminin iyileştirilmesi ve konut sorunu için mücadele etti. 2005’teki ölümüne kadar ırkçılığa karşı verdiği mücadeleyi sürdürdü. Parks, ABD’nin suratına net bir şekilde ırkçı olduğunu haykıran radikal bir aktivistti. Bugün Siyahların Hayatı Önemlidir hareketi, Parks’ın açtığı yolda ABD’nin kurumsal ırkçılığına başkaldırmaya devam ediyor.
Can Irmak Özinanır
(Sosyalist İşçi)