Troçki'den sonra troçkist hareket hangi tartışmaları yaşadı? Ozan Tekin, Uluslararası Sosyalist Akım'ın doğuşunu yazdı.
Uluslararası Sosyalist Akım’ın kurucusu Tony Cliff, devlerin omuzlarında yükseldiğinizde çok uzakları görebileceğinizi söyler. Marks, Engels, Lenin, Rosa, Gramsci, Troçki gibi devlerin, çok önemli sosyalist aktivist ve düşünürlerin geleneğine yaslanmak, dünyada olup bitenleri analiz etme konusunda bize bu avantajı veriyor. Ancak Cliff ekliyor: Devlerin omuzlarında yükselip gözlerinizi kaparsanız hiçbir şey göremezsiniz. Troçki’nin ölümünün ardından onun takipçilerinin seçtikleri yollar, bu duruma iyi bir örnek oluşturuyor.
Lev Troçki’nin 1940 yılında öldürülmeden önce, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşacak dünyayla ilgili tüm öngörüleri yanlış çıktı. Troçki, kapitalizmin nihai krizine gireceğini, dolayısıyla işçilerin hayat standartlarını yükseltecek reformları kazanmanın mümkün olmayacağını savundu. Gerçeklik tam tersiydi. Kapitalizm tarihindeki en ciddi genişleme dönemine girdi, tam istihdam sağlandı ve işçilerin durumu iyileşmeye başladı.
Troçki, Stalinist bürokrasi tarafından politik iktidar gasp edilmiş olmasına rağmen, işçilerin ekonomik kazanımlarını koruduğu iddiasıyla SSCB’yi “dejenere” bir işçi devleti olarak görüyordu. Ekim Devrimi’nin liderlerinden biri için, kendi emeğiyle kurulmuş rejimin kapitalist olduğunu kabullenmek zordu. Ve Troçki, stalinizmin savaşın yaratacağı krize dayanamayarak tasfiye edileceğini düşünüyordu. Böyle olmadı, aksine, Doğu Avrupa’da SSCB’nin uydusu olan başka rejimler kuruldu.
Ve Troçki, hem Batı hem Doğu’da yaşanan krizlerin ardından milyonlarca insanın 4. Enternasyonal’in bayrağı altında toplanacağını öne sürmüştü. Aksine, Troçkistler soldaki tüm akımlar içinde dahi marjinal kalmaya devam ettiler.
Dönemin Troçkistleri, Troçki’nin görüşleri hayat tarafından doğrulanmayınca, hayatı teoriye uyarlamaya çalıştılar. 4. Enternasyonal’in bir lideri, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden epey bir süre sonra, savaşın aslında henüz bitmemiş olduğunu iddia edebildi!
Troçki’nin teori ve pratiğini güncellemek ise Filistinli sosyalist Tony Cliff’e düştü. Cliff, Sovyet Rusya’nın herhangi bir şekilde bir “işçi” devleti olmadığını, bu ülkede Batı kapitalizminin benzeri, özel sermayenin yerine devletin kontrolünde ağır bir işçi sömürüsüne dayanan bir sermaye birikim rejiminin ortaya çıktığını analiz etti.
Cliff, Batı kapitalizminin 1940’ların ortasında başlayıp 1960’lara kadar süren genişlemesini, Soğuk Savaş döneminin başındaki sürekli silahlanma ekonomisi ile açıklıyordu. Doğu Bloku’nda, stalinizmin askeri-politik müdahaleleriyle kurulan rejimlerin “dejenere”, “yozlaşmış”, “özel türde” işçi veya halk devletleri olmadığını savundu. Bu aşağıdan sosyalizm geleneğinin korunması demekti. Stalinist bürokrasi karşıdevrimciyse, onun genişlemesini ifade eden devletler nasıl “işçi devleti” olabilirdi? İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseridir ve bir işçi devleti ancak geniş emekçi kitlelerin aşağıdan mücadelesiyle yaratılabilir.
Cliff’in teorisi, Soğuk Savaş yıllarında bizim geleneğimizin ABD ve Batı emperyalizmine karşı Sovyet Rusya’yı savunmamasını, “Ne Washington ne Moskova, aşağıdan sosyalizm!” sloganının genel perspektifimiz olmasını sağladı. Bu şekilde Sovyetler ve uydularının kapitalist-yayılmacı politikalarını, dünyanın birçok yerindeki devrimleri ve işçi hareketlerini “sosyalist anavatanın çıkarları” için ezmelerini, militarizmlerini savunmadan sosyalizm için mücadele etmeye devam edebildik.
Kimi Troçkistler ise, daha birkaç yıl öncesine kadar, “dejenere işçi devleti Kuzey Kore’nin nükleer silahlanma hakkını” savunmak için imza topluyor! Gerekçesi bu garip “dejenere işçi devleti” teorileri. Batı emperyalizmine karşı “denge” için nükleer silah gibi insanlığı toptan yok edebilecek bir felaketi savunur konuma düşüyorlar.
Tony Cliff ve takipçileri ise işçi sınıfının eşitlik ve özgürlük için verdiği tüm mücadelelerde yer alıp bunları genelleştirmeye çalışıyor, kurtuluşumuzun buradan geçtiğini anlatıyor.
Ozan Tekin
(Sosyalist İşçi)