“Direnişin gülleri asfalttan doğar”

28.03.2018 - 19:51
Özgün Özçer
Haberi paylaş

Brezilyalı hak savunucusu Marielle Franco devlet şiddetiyle mücadele ettiği için katledildi. Susmak artık sürdürülebilir bir seçenek değil

Kadın olduğu için katledildi. Siyahî ve lezbiyen olduğu, ırkçılıkla, cinsiyetçilikle, homofobiyle, devlet şiddetiyle sözünü sakınmadan mücadele ettiği için. Favelada doğup üniversite sosyoloji okuduğu ve hayatını beraber yoksulluk içinde büyüdüğü kadınlara adadığı için. Savaşçı olduğu, itaat etmediği, susmadığı, susturulamayacağı için…

Brezilyalı sosyolog ve hak savunucusu Marielle Franco 2016’da Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSOL) adına Rio De Janeiro Belediye Meclisi üyesi seçildi. Belediye seçimlerinde tüm Rio’da en çok oy alan 5. aday oldu. Brezilya’da siyasi çalkantıların ve şiddetin arttığı, Lula ile başlayan ilerici politikaların Rousseff iktidarı sırasında patlak veren yoksulluk skandallarıyla gölgelendiği ve üst-sınıf imtiyazlarını kaybettiklerinden dolayı yıllardır bilenen muhafazakârların bu durumu fırsat bilerek reaksiyoner bir dalga başlattığı bir dönemde Marielle toplumun en dezavantajlı kesimlerinin sesi oldu. Ülkede yeniden şekillenen çıkar ağlarının bir parçası olmayı reddetti. “Trans kadınlar, lezbiyenler ve siyahî kadınların tüm kamusal alanlarda şiddete ve tecavüze uğramadan var olabilmesini tahammül edeceksiniz” diyordu katledilmeden önce 8 Mart’ta yaptığı son Meclis konuşması sırasında sözünü kesip diktatörlüğü savunan erkek bir üyeye. “Biz kadınlar sokakta çoğunluğuz. Sokaktaki çoğunluk olarak da onur ve saygı talep ediyoruz.

Konuşması boyunca tekrarla, yılmadan ve usanmadan Brezilya’da kadına yönelik şiddetin boyutunu şu sözlerle dile getirdi: “Brezilya 83 ülke arasında kadına yönelik şiddetin en çok yaşandığı 7. ülke. Tekrar ediyorum, bunlar Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri. Daha kötüye doğru gidiyoruz ve sayılar artıyor. Brezilya’da her gün 12 kadın katlediliyor. Rio eyaletine ilişkin son verilere göre ise Rio de Janeiro’da her gün üç kadın tecavüze uğruyor.” Lezbiyenleri hedef alan cinayetleri, siyahî kadınların uğradığı ayrımcılığı bir kez daha hatırlattı. Kadın perspektifinden farklı bir siyasi kültür yaratmanın gereğini vurguladı.

“Direnişin gülleri asfalttan doğar,” diyordu aynı konuşmasında. “Yumruğumuz havada, hayattaki yerimizden, hayatımızı etkileyen olumsuzlukları dile getirmeyi sürdüreceğiz.”

Marielle bu sözleri söylerken kadın mücadelesini romantize etmeyi amaçlamıyordu. Tam tersine, kadınların ne kadar zor koşullara göğüs gererek kazanımlar elde edebildiğini vurguluyordu. Kendi hayatını bir istisnaya dönüştürürken, “normal” diye addedilen koşulların ırkçılığını, cinsiyetçiliğini, eşitsizliğini eleştirdi. Rio’nun kuzeyindeki en karmaşık favelalardan Maré’de büyüdü. 19 yaşında anne oldu, buna rağmen üniversiteyi kazandı ve sosyolojiyi bitirdi. Rio Katolik Üniversitesi’nde okuduğu bölümde sadece iki siyahî kadın öğrenci vardı. Kamu Politikaları Yüksek Lisansı tezini ise favelalara yönelik UPP (Pasifize Edici Polis Birimleri) adı altında uygulanan devlet ve polis baskısı üzerine yaptı. Favelalara dair politika anlayışının sadece asayiş üzerine kurulu olmasını eleştirdi. UPP politikası daha sonra başarısızlığa uğramakla kalmadı, favelalardaki şiddet 2015’ten sonra hızla tırmandı ve sürecin sonunda, geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Michel Temer’in darbe hükümeti Rio’da güvenliği sağlamak için ordu yetkilendirildi. Kamu Güvenliği Bakanlığı’na ise bir general atandı.

Marielle, ordunun müdahalesini her fırsatta eleştirirken, arkasındaki çıkarları ifşa ederek, etkisizliğini anlattı. Marielle’ye göre Rio’da yaşanmakta olan imtiyazlı sınıfların iktidarı yeniden ele geçirmeleri için atılan bir adımdı: Böylece favelalarda güvenlik sözü verilerek orta sınıflardan oy alınması amaçlanıyordu. Sağlık, eğitim, sosyal ve kültürel alanlarda somut politikalardan yoksun bir güvenlikçi anlayışın bu mahallelerde yaşayanlara bir gelecek sunamayacağını söylüyordu. Marielle 28 Şubat’ta ise, meclis bünyesinde kurulan Rio’daki askerî müdahaleyi mali olarak denetlemekle yükümlü komisyona seçildi.

Şiddet ve erkeklik

Cesur ve cüretkâr eleştirileri nedeniyle Marielle’nin görünürlüğü son aylarda giderek arttı. İktidarı rahatsız ediyordu. Yurttaş çalışmalarını da bir yandan ihmal etmiyordu. 14 Mart’ta Facebook’tan canlı yayımlanan “siyahî genç kadınlar” toplantısına katıldı. Toplantı sonrası, şehir merkezine geri dönerken hâlâ kimliği tespit edilemeyen saldırganlar tarafından katledilecekti.

Cinayeti işleyenler, kadın, siyahî, lezbiyen, favela kökenlilerin katledilmesinin toplumsal infial yaratmayacağına dair o gizli yasanın yine devreye gireceğini umuyordu belki. Marielle, asfaltın üzerine sessiz sedasız ve feryatsız yığılan bir başka beden olacaktı. Ama hayır. Kurşunlar Marielle ile birlikte 46 bin seçmene ve milyonlarca kadına, siyahîye, eşcinsele, transa, favelalıya da isabet etti. Katliamın ardından Brezilya’da kitleler “Bizi susturamayacaklar”, “Marielle burada” sloganlarıyla sokaklara döküldü. Susmak artık sürdürülebilir bir seçenek olmaktan çıkmıştı. Marielle’nin mirası katledilemeyecekti.

Marielle, imtiyazını korumak isteyenler için daha tehlikesini de yaptı: Siyasetin dilini değiştirmeye çalıştı ve menfaatsiz, onurlu bir siyasetle toplumda ezilenler için bir gelecek hayali üretebileceğini savundu. Hedefinde erkek egemen iktidar yapısı yoktu sadece. Erkek egemen örgütlenme ve çalışma kültürünü de eleştiriyordu aynı zamanda. Konuşmalarında yolsuzluğu ve savaşı da bitirecek “bir paradigma değişikliğinden” ve zor yolu seçmekten söz ediyor, kadın perspektifine dayalı farklı bir siyaset kültürü ve örgütlenme kültürü için mücadele ediyordu. Geçen sene Jornal Voz das Comunidades’e verdiği söyleşide “Tüm maço-alfa-baskın liderliklerin bir kadın geldiğinde rahatsız ve tedirgin oldukları açık” demişti. Muhafazakâr olmayan, ilerici, sol görüşlü partilerin – ki bunlara sendikaları, STK’ları, medyayı, meslek örgütlerini, baro ve avukat gruplarını da ekleyebiliriz – baskın alfa erkeklerin yörüngesinde dönen çıkar ağları gibi yapılanabileceğine dikkat çekti. Çuvaldızı kendi partisine de batırarak, “PSOL günlük maşizmden muaf değil. PSOL’de de maşistler var ve ister istemez söyleyeceklerimi okumak veya duymak zorundalar” diyecekti.

Marielle yalnız değildi, onbinlerdi. “Kendimle sınırlı olmayan siyasi bir rolüm olduğunu, bunu şiirselleştirmeden, sokakta bana gelip “beni temsil ediyorsun” diyen favelalılar adına bir rol oynadığımı biliyorum,” demişti. Marielle yalnız değil ve onun gibi savaşan, yeni yollar, yeni duygu dünyaları ve yeni mücadeleler ören çoğu anonim kadınlarda da çoğalacak. Yalnız değil çünkü, son meclis konuşmasında siyahî feminist lezbiyen şair Audre Lorde’den alıntılamış olduğu üzere, “Herhangi bir kadın özgür değilse ben de değilim, onun zincirleri benimkilerden çok farklı olduğunda bile” diyen kadınların bambaşka coğrafyalardaki mücadelelerinde yaşamayı sürdürecek. “Annemi ve 46 bin seçmeni öldürdüler!” diye yazmıştı Marielle’nin 19 yaşındaki kızı Luyara Santos Facebook’ta. “Sen mücadele olmuştun, bizler de direniş olacağız! Seni seviyorum.” Asfaltın altında tomurcuklanıyor güller. 

Özgün Özçer

(P24)

Bültene kayıt ol