Bir başka 6-7 Eylül: Taciz, cinsel istismar, cinayet...

07.09.2019 - 11:52
Serdar Korucu
Haberi paylaş

6-7 Eylül için en sık paylaşılan bilanço, o gece 4 bin 214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel ve bar gibi yerlerin bulunduğu 5 bin 317 mekanın saldırıya uğramasından ibaret. Fotoğraflarda ağırlıklı olarak öne çıkan ise İstiklal Caddesi’nin üzerinde yağmalanan işyerlerinden ve İstiklal Caddesi üzerinde biriken yığından oluşmakta.

6-7 Eylül’ün bir başka yüzüyse o gece ağırlıklı olarak Rumları hedef alan pogromun insanlara yönelik şiddeti üzerine. O gece ve sonrasında İstanbul’da zarar gören bölgelerin şahidi olan Ekümenik Patrikhane’nin fotoğrafçısı Dimitrios Kalumenos, din insanlarına yönelik saldırıları “Hıristiyanlığın Çarmıha Gerilişi” kitabında anlatacaktı:

“Boyacıköy’da (Vaveohori), Rum evlerini yağmaladılar ve Patrikhanenin Başdiyakozu Yeorgios Orfanidis’in evine doğru ilerlediler. Onu evinde yakaladılar, sakalını teneke makasıyla kestiler ve yüzünü yara bere içinde bıraktılar. Boğaz’da, Yenimahalle’de, çılgın güruh papazı yakalayıp kıyafetlerini yırtıp onu bir eşeğin üzerine bindirdiler. Sakalına onu çektikleri bir ip bağladılar. En sonunda, daha büyük bir aşağılama ve ayıp olarak onu Türk halkının alay konusu yapmak için eline bir İncil verip ‘Kıbrıs Türk’tür’ diye bağırması için zorladılar. Başka bir güruh bir papazı zorla sünnet etti. Samatya’da Peder Nikolas Samopulos’u diri diri yakmak için ellerinde bidonlarla arıyorlardı, fakat bulamadılar, zira kendisi neyse ki başka bir yerde oturuyordu. Balıklı Meryem Ana Rum Manastırı’nda ‘dostlar ve müttefiklerin’ papaz Hırisanthos’u diri diri yakmak için bol bol vakti vardı, hatta kemiklerinin küllerini bile yok ettiler. Papaz Evangelos’un 500 lirasını çalmak için de bol bol vakitleri vardı. Polisin askere üstü başı fena halde yırtılmış ve kanlar içindeyken teslim ettiği manastırın başrahibi Pamfilos Episkoposu Yerasimos’u hırpalayıp kazığa oturturken de hiç vakit sıkıntısı çekmediler. Askerler onu Balıklı Rum Hastanesi’ne götürürken yol boyunca süngüleriyle dürttüler.”

Saldırılar din insanları ile de sınırlı kalmadı. Kalumenos, İstanbul’da tecavüz edilen Rum kadınlarının sayısının 200’ü bulduğunu yazıyordu:

“200 Rum genç kızına vahşice tecavüz ve işkence edildi (…) Bir yığın korkunç olayın içinden insanın tüylerini ürperten sadece üç tanesine değinelim:

1- Boğaz’da, Ortaköy’de, akabinde aklını yitiren 80 yaşındaki bir kadına tecavüz ettiler.

2- Boğaz’da, Arnavutköy’de, yaşlı ve sakat bir kadını öldürdüler ve demir bir çubukla kadının kafasının posasını çıkardılar. (O gece öldürülen başka Rumlar da aynı kaderi paylaştı. Binlerce Rum dövüldü, işkence gördü, yaralandı, kötü muameleye maruz kaldı, alaya alındı ve saldırıya uğradı. Çoğu daha sonra korkudan, yüksek ateşten, kalp krizinden, yaralardan, sinir krizinden, ruhsal bunalımdan, sıkıntıdan, kederden ve şoktan dolayı öldü.)

3- Şişli’deki Rum Kabristanı’nda yakın zamanda gömülmüş olan İliaskos’un mezarını açtılar ve onun cesedini bıçakladılar! Başka mezarları da kazdılar, kemikleri çıkardılar ve kafataslarına top muamelesi yapıp tekmeleyerek Türk futbolunun ilerlemesi ve gelişmesine önemli katkı sağlayan ünlü Rum futbolcu Lefter Küçükandonyadis’i alaya almak için ‘Lefter Gol, Gol, Gol!’ diye bağırdılar!”

6-7 Eylül’de cinsel istismarlar çoğunlukla Yunan Konsolosluğu’na bildiriliyor, emniyetin devreye girdiği durumdaysa kadınlar susuyordu. Nedenini Dilek Güven’in “6-7 Eylül Olayları” kitabında anlatısına yer verilen Yorgos Adosoğlu şöyle aktarıyordu:

“Mesela evlerde kadınlara tecavüz ediliyordu. O gün çok tecavüz oldu. Kadınlar sonradan Yunan Konsolosluğu’nu haberdar ettiler. O zaman polisler sivil olarak bana geldiler, doktor olduğum için. Hastaneye gittik ama kadınlar susuyordu. Bunun üzerine polise sordum: ‘Evli misin?’ ‘Evet’ dedi, ‘Bir gecede 500 kişi senin karını ya da kızını taciz etse, sen ne anlatırdın?’ Susacağını söyledi.”

Cinsel istismarlar sadece evlerde de olmadı. O kadınlardan biri de Kuruçeşme Kilisesi’nin zangocunun eşiydi. Adı saklı bir Rum tanık, Yahya Koçoğlu’nun “Hatırlıyorum: Türkiye’de Gayrimüslim Hayatlar” kitabında o gecenin bu Rum ailenin üzerindeki etkilerini anlatıyordu:

“O kilise tarihi bir kilisedir ve ayazması da vardır. Altında dehlizler filan vardır. Kilisenin Aleko adlı zangocu ailesiyle o dehlizlere saklanmış. O işçiler zangocu ve ailesini o dehlizlerde bulmuş ve zangocu küreklerle dövmüşler. Zangocun karısına tecavüz etmişler. Olaylardan sonra zangoç hastaneye kaldırıldı ama üç gün sonra öldü. Tecavüze uğrayan karısı da Balıklı Rum Hastanesi’nin Akıl Hastalıkları bölümüne kaldırıldı. Senelerce orada yattı kadıncağız.”

6-7 Eylül’de çocuklar da cinsel istismara uğruyordu. Speros Vryonis’in 6-7 Eylül’ü konu alan “The Mechanism of Catastrophe” (Felaketin Mekanizması) kitabında atıfta bulunduğu 1995’te yayımlanan Leonidas Koumakis imzalı “The Miracle: A True Story” (Mucize: Gerçek Bir Hikaye) eserinde de bu cinsel istismar yer alıyordu.

“Akşam saat 7’de bir güruh sokağın ortasında altı yaşında küçük bir kızın etrafını kuşatıp onu Goril lakaplı yarı deli bir hamala teslim etti. Kapıcı kıza durmadan tecavüz ederken güruh şöyle bağırıyordu: “Rumların layığı budur. Öldür onu, öldür Rum köpeğini.”

Bu anlatılar 6-7 Eylül’de yaşananların sadece bir kısmı. Bu aktarılanların yetersizliğini ve o geceyi yaşayanların suskunluğunu Dimitrios Kalumenos gelecek nesiller için not düşecekti: “Anlatmadığımız daha bir sürü dramatik olay var ve bazıları da asla anlatılmayacak, utanç içinde sessizliğe gömülecek!”

** Dimitrios Kalumenos’a ait fotoğraflar ve diğer anlatılar, gazeteci-fotoğrafçı Nikolaos Manginas’ın katkısıyla Azınlık Vakıfları’nın ilk temsilcisi Laki Vingas’ın danışmanlığında hazırlanan İstos Yayınları’ndan iki cilt olarak yayımlanan “Patriklik Fotoğrafçısı Dimitrios Kalumenos’un Objektifinden 6/7 Eylül 1955” kitabından alınmıştır.

Serdar Korucu

(Gazete Duvar)

Bültene kayıt ol