(Seçtiklerimiz) “LGBTİ+’lara yönelik nefret en çok yoksul ebeveynleri zor durumda bırakıyor”

28.11.2024 - 14:16
Haberi paylaş

Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği’nden Nedime Erdoğan, LGBTİ+’lara yönelik sistematik nefret söylemi ve transların cinsiyet uyum süreçlerinde kullandıkları birçok hormon ilacına konulan kısıtlamayı anlatıyor. 

Muzir.org'un yaptığı röportajı paylaşıyoruz:

LGBTİ+ aileleri nasıl bir topluluk?

LGBTİ+ aileleri homojen bir grup varsayılıyor ancak bizim en temel özelliğimiz çeşitliliğimiz. Bu grup çeşitli illerden, çeşitli sosyal gruplardan, çeşitli siyasi görüşlerden ebeveynlerin bir arada olduğu bir grup.

Ancak toplumsal önyargılar nedeniyle az sayıda ebeveyn görünür olabiliyor. Bu da mevcut çeşitliliği yansıtmamıza engel oluyor.

Bu çeşitlilikten gelen bir gücümüz var ve bu güçle topluma LGBTİ+ varoluşunu anlatabilme özgüvenine sahibiz. Ancak anlatabileceğimiz kapılar bize sürekli kapatılıyor. 

Biz yine de kendi çabalarımızla siyasi partilerle, yerel yönetimleri, üniversiteler meslek kuruluşlarında kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bu çabamızın nedeni de çocuklarımızla birlikte yaşadığımız hikayede biz neleri keşfettik, önyargılarımızı nasıl yıktık bunlarla ilgili yüzleşmemizi paylaşıyoruz. Bu süreç ailemizi de güçlendiren birbirimize olan inancımızı kuvvetlendiren de bir süreç.

Türkiye’de iktidarın ısrarlı hedef göstermesi LGBTİ+ aileleri nasıl etkiliyor?

2015’ten bu yana artan LGBTİ+’lara yönelik süren saldırılar inanılmaz gerekçelerle sürüyor. Mesela Covid-19 pandemisinde bile LGBTİ+’lar suçlandı. Çoğu hurafe altyapısıyla ortaya atılan bu ayrımcı söylemler bize önce “ya bu da söylenir mi” dedirtiyor sonra bu söylemlerden güç bulan saldırılar tüm yaşantımızı allak bullak ediyor.

Türkiye’de LGBTİ+’lara yönelik esen nefret rüzgarları en çok yoksul ebeveynleri etkiliyor çünkü ekonomik durumu iyi olanlar çocuğunu yurt dışına gönderip, uyum sürecini özel hastanelerle sürdürebiliyor. Fakat yoksul aileler kendileri de geçim sıkıntısı yaşadıkları için özellikle uyum süreçlerinin mali külfetinin altından kalkamıyorlar. Bu süreçte çocuklarına destek olmak isteseler de uyum süreçlerinin mali yükü altında eziliyorlar.

Özetle siyasette, medyada, sosyal medyada LGBTİ+’lara yönelik nefret dilinin yaygınlaşması biz LGBTİ+ aile ve yakınlarını çok endişelendiriyor. Çocuklarının bu ülkenin vatandaşı olarak görülmediğini hatırlatan bu ayrımcılık bizleri strese, korkuya ve endişeye sürüklüyor.

Hormon replasman terapisi ilaçlarından bazılarına e-reçete zorunluluğu getirilmesi hayatınızı nasıl etkileyecek?

Bu sorun kapsayıcı sağlık hizmetleri olmamasıyla başlıyor aslında. Tıp eğitiminde yeteri kadar cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği farkındalığı yer almıyor. Haliyle sağlık çalışanları, doktorlar LGBTİ+’larla karşılaştıklarında LGBTİ+’ları anlamakta zorluk çekiyor. Bu zorluk bazılarında LGBTİ+’lara karşı önyargı ve ayrımcılık üretmelerine sebep oluyor. Bu bir kısır döngü… 

Gelelim hormon ilaçlarındaki kısıtlamaya. 

Her gün milyonlarca çocuk hissettiği bedende doğmuyor, daha uyumlu olmaya karar vererek ciddi zorlukları olan bir sürece yani uyum sürecine başlıyor.

Bu süreçle trans çocuklarımızın tek istediği kendileri olabilmek, kendilerini hangi cinsiyetten hissediyorlarsa ona uygun olarak yaşamak ve gerekli gördükleri takdirde de fiziksel görünümlerini varoluşlarına uygun hale getirmek. 

Bu amaçla girdikleri uyum sürecinde hormon kullanımının ne kadar önemli olduğunu, konuyla ilgili tıp otoriteleri defalarca anlattı. Hormon ilaçlarını kullanmaya başladıktan sonra çocuklarımızda depresyon, kaygı, stres ve öfke sorunları azalıyor. Şimdi hormon kullanımının reçeteyle sınırlandırılması sağlık sistemi dışında kalan birçok genç transın bu ilaçlara erişemeyeceği anlamına geliyor. Translar aile, okulda, sosyal ve iş hayatında çeşitli zorbalık yaşıyor. Eğitim alamıyor, işe alınmıyor… Sağlık sistemi de dahil birçok sistemin dışına itiliyor. 

Bu arada bu ilaçlar hem hayati ilaçlar hem de doktor tarafından yazılsa bile ücret ödemek zorunda olduğumuz ilaçlar. Bu konuyu anlamakta zorlananlar bizimle şöyle empati yapabilir, çocuğunuzun kullanması zorunlu ilaçları var ve bu ilaçlara erişimi zorlaştırılıyor. Nasıl hissedersiniz? 

Bu süreçte hem sağlık çalışanlarıyla hem de çocuklarımızla birlikte pratik hayatı güçlendirici önlemler almamız gerekiyordu. Tam tersi oluyor… Bu süreç başka bir soruna da yol açacak. 

Nasıl bir sorun?

Fırsatçılara alan açacak… Yurt dışından getirecekleri ilaçları karaborsada satacaklar, bu ilaçların güvenilirliğinden asla emin olamayacağız…

GALADER neler yapıyor?

Bizler 2010’dan beri LGBTİ+ ailelere destek veriyoruz. Buradaki amaç çocukların yaşadığı sürece doğru bir destek verebilmek. Ailelerin çocuğunun yanında olması onların nefretle bahsetmesi kolaylaşıyor. Bunu fark ettiğimiz için 2019’da dernekleştik. 

Bir danışma hattımız var ebeveynlere destek veriyoruz. Ayrıca bilgilendirici toplantılar düzenliyoruz. Bu bilgilendirici toplantılara konuyla ilgili uzman isimler de katılıyor. Çocuk ve yakınlarımızla yeniden bir bağ kuruyoruz aslında ebeveynliği yeniden öğreniyoruz.

Solfasol TV’de haftalık yayın yapıyor, bu yayınlarla çeşitli konuklarla nefretin ve ayrımcılığın ötesine geçmeyi hedefliyoruz.

Danışma hattınız sadece Ankara’daki ailelerle mi sınırlı?

İstanbul’da bir başka aile derneği LİSTAG; Antalya, ve İzmir’de de danışmanlık veren aile gruplarımız var. Daha çok Ankara ve çevre illerden olsa da tüm Türkiye’ye danışmanlık veriyoruz.

Bültene kayıt ol