GALADER- Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği, LİSTAG- LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği, Akdeniz Antalya Aile Grubu, İzmir LGBTİ+ Aileleri Grubu'nun açık mektubu şöyle:
"Sayın Erdoğan,
4 Haziran’da kabine toplantısının ardından yaptığınız ve “Cinsiyetsizleştirme politikaları insan neslini ve fıtratını tehdit eder boyutlara ulaştı. LGBT dayatması, faşizmi dahi aratır bir zorbalığa, baskıya ve toplumu yozlaştırma aracına dönüştü” sözleriyle çocuklarımızı hedef aldığınız sözlerinizi derin bir üzüntüyle okuduk.
Siz bizim çocuklarımızdan ne istiyorsunuz, Sayın Erdoğan? Ülkemizde doğum oranlarının azaldığından, ailenin tehdit altında olduğundan dem vurmuşsunuz. Evet, doğum oranları azalıyor, boşanmalar artıyor, bu sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede yaşanan bir durum. Ancak bunu çocuklarımıza bağlamanın gerçeklikle yakından uzaktan ilişkili olmadığını sizin de çok iyi bildiğinizden eminiz. Sadece varoluşları nedeniyle çok büyük sıkıntılara göğüs germeye çalışan, okula gitmekte, iş bulmakta “sıradan” bir hayat sürmekte zorlanan çocuklarımız mı doğum oranlarını azaltıyor? Bu, ancak acı acı gülünecek bir iddia olabilir.
Zaten çıkış noktanızın da evrensel kabullere uygun olmadığını söylememize izin verin. Her vesileyle çocuklarımızı “bir ideolojinin ürünü ve yayıcısı” olmakla suçluyorsunuz. İnsan varoluşu bir ideoloji değildir, Sayın Erdoğan. İnsan varoluşu, bilinen en eski dönemlerden bu yana büyük bir çeşitlilik ve zenginlik göstermiştir. LGBTİ+’lar bütün toplumlarda ve bütün kültürlerde var olmuştur. Sahiplendiğiniz ve benimsediğiniz kültürde de LGBTİ+’ların her dönemde vardı, bundan sonra da var olacak.
Öte yandan, Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu ve bugün de üyeliğini ve yakın işbirliğini sürdürdüğü Dünya Sağlık Örgütü, LGBTİ+ varoluşunu “hastalık” ve “ruhsal bozukluk” kategorisinden çıkaralı uzun zaman oldu. DSÖ’nün eşcinselliği hastalık kategorisinden çıkardığı 17 Mayıs 1990 tarihi, her yıl “Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Gün” olarak kutlanıyor. Umarız siz de temel hak ve özgürlükler bakımından büyük önem taşıyan bu günde yapılan kutlamalara katılır, eşitlik mücadelesini olması gerektiği şekilde desteklersiniz.
Sayın Erdoğan,
Siz iktidara gelmeden önce katıldığınız bir televizyon programında “Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart” demiştiniz, hatta televizyon ekranlarındaki kötü görüntüleri insani bulmadığınızı söylemiştiniz. Oysa şimdi o eleştirdiğiniz pozisyona kendiniz düşmüş bulunuyorsunuz. Bunu da size hatırlatmamıza izin verin.
Ülkemizde boşanma oranlarının artmasının ve çocuk doğum oranlarının azalmasının içinde bulunduğumuz derin sosyal ve ekonomik krizle ilişkili olduğunu görmemek mümkün değil. 2008’de ülkemizi teğet geçtiğini söylediğiniz ve 2015’ten sonra bütün dünyayı kasıp kavuran ekonomik krizin etkilerinden biri ve en önemlisi, milyonlarca insanın derin bir umutsuzluğa ve gelecek kaygısına kapılması. İnsanlar bugünkü enflasyon koşullarında bırakın birikim yapmayı, günlük yaşamlarını bile sürdürmekte zorlanıyor. İşsiz, umutsuz gençler, daha iyi bir gelecek uğruna başka ülkelere gidebilmek için vize kapılarını aşındırıyor. Sadece gençler mi? Yetişmiş kalifiye iş gücü, pırıl pırıl beyinler de umutsuzluk içinde kendilerini daha iyi bir geleceğin beklediğini düşündükleri ülkelere gitmeye çalışıyor. Böyle bir ortamda insanların evlenmekten, çocuk yapmaktan çekinmesinden daha doğal ne olabilir?
Sayın Erdoğan,
Biz, çocukları LGBTİ+ olan ebeveynler ve yakınları, ekolojik krizden göçmen krizine, ekonomik krizden savaşlara kadar bir dizi felaketle sarsılan dünyamızda yaşanan ve Türkiye’ye de yansıyan sorunların sorumluluğunu çocuklarımıza yüklemekten vazgeçmenizi istiyoruz. Sadece kendi varoluşlarını yaşamaya çalışan çocuklarımızı her şeyin sorumlusu gibi göstermeyin. Yıllar önce televizyon programında söylediğiniz gibi, çocuklarımızın temel hak ve özgürlüklerini teslim edin. Sık sık kul hakkından söz edersiniz; hedef göstermelerinizin etkisinde kalan birileri yarın çocuklarımıza olmadık kötülükler yaptığı takdirde, bunun vebalinin büyük olacağını da hatırlatmayı isteriz.
Temel hak ve özgürlükler herkes için var olduğu takdirde bir anlam ifade eder. Çocuklarımızın temel hak ve özgürlükleri, sizin de istediğinizden emin olduğumuz daha güzel bir dünyanın kapısını açan anahtardır. Bu anahtarı gerektiği şekilde kullanmanızı diliyoruz.
Bir süre önce TBMM’ye yönelik olarak “Çağırın, anlatalım” başlıklı bir çağrı yapmıştık. Hep bizi suçlayanların, dışlatanların, ötekileştirenlerin sesi duyuluyor ya, bir kez de biz LGBTİ+ ailelerini dinleyin demiştik. Çağrımız bakidir; çocukları her gün değil, her an tehdit altında olan bizler, neler hissettiğimizi size de anlatmayı isteriz. Çağırın, anlatalım."