Ankara Onur Yürüyüşü davası: İşkenceler kayda geçirildi

23.06.2023 - 09:49
Haberi paylaş

Geçen yıl Ankara’da gerçekleşen Onur Yürüyüşüne katıldığı için işkence ile gözaltına alınmasına rağmen yargılanan 42 kişinin davasının ikinci duruşması yapıldı. Duruşmayı takip eden ÜniKuir'ın haberi:

2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu ihlal etmekle suçlanan sanıklardan 19’u, 11 Mayıs’ta savunmalarını vermişti; hakim, “yoruldum, ben de insanım” diyerek davayı bugüne (22 Haziran) ertelemişti. 

Ankara 52. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ikinci duruşmasında konu yine akıl almaz polis şiddetiydi. İlk duruşmada olduğu gibi, yürüyüşün başından gözaltı sürecinin sonuna kadar süren polis işkencesi savunmalarda detaylı yer buldu.

Davanın üçüncü duruşması 28 Eylül 2023, saat 10.00'da görülecek.

Polisler salondan çıkarılmadı

Saat 10:00’da Ankara Adliyesi Sıhhiye Merkez Binasında başlayan duruşmayı LGBTİ+ aktivistleri ve derneklerinin yanı sıra Eskişehir Onur Yürüyüşü Komitesi; Adana Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu ve Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları Merkezinden avukatlar, ABD, Almanya ve Danimarka Büyükelçiliğinden, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonundan temsilciler takip etti. 

İlk duruşmada olduğu gibi, polisler tarafından darp edilen kişilerin yargılandığı duruşmanın salonunda polislerin yer almaması gerektiği ile ilgili talep dillendirildi. Hakim, polisler için “Bizim güvencemiz” diyerek talebi reddedince salonda gülüşme sesleri duyuldu. Hakimin “Neye güldünüz?” sorusu üzerine sanıklar “Bizi dövdüler de o yüzden” cevabını verdi. Hakim ise “Bu bir iddia” dedi.

Sanık savunmalarından…

42 kişinin yargılandığı davada bugün 12 sanık savunmasını gerçekleştirdi. Sanıklar, polis işkencesini detaylı bir şekilde savunmalarında ortaya koydu. 

Polisin herhangi bir uyarı yapmadan yürüyüş katılımcılarına saldırması, cihatçı çetelerin Onur Yürüşüne yönelik hakaret, tehdit ve saldırılarına kayıtsız kalması, işkencenin yürüyüş katılımcılarının ters kelepçe ile gözaltına alındığında dahi devam etmesi, gözaltı aracı, sağlık muayenesi ve ifadelerin alınması sırasında hak ihlallerinin sürmesi ilk duruşmada olduğu gibi yargılananların savunmalarında öne çıkan ortaklıklardı.

Savunmalar sırasında, gözaltı sürecinde devam eden şiddete karşı çıkan T.K.’nin araçtan indirilerek, aracın dışında işkenceye maruz bırakıldığına şahit olduğunu ortaya koyan pek çok beyan yer aldı: “Hastanede bekletildiğimiz sürede T.K.’nın otobüsten indirildiğini, yumruklarla tekmelerle dövüldüğünü gördük.” (İ.K.)

Gözaltı aracında bekletilirken polis şiddetinin sürdüğünü aktaran sanıklar, tepki verenlerin ise tehdit edildiğine tanıklık ettiğini ifade etti: "Bir polis, şiddete karşı çıkan kişiye 'Senin ifadeni ben tek başıma alacağım, sadece ikimiz olacağız, sen o zaman göreceksin' dedi." (O.C.Ç.)

“İslamcı çeteler tarafından tehdit edildik, hakarete uğradık”

"Yürüyüşe katılanlara işkence edenlerin önünde 'güvenlik' sebebiyle savunma yapmanın ironikliğine dikkat çekmek istiyorum" diyerek savunmasına başlayan T.G., “kitleyi dağılmamaya teşvik etmekle” suçlanmasını değerlendirdi:

“​​Bizler meydanlarda hiçbir hiyerarşi içinde değiliz. Dolayısıyla teşvik ve tahrik ettiğim, bir hiyerarşi doğrultusunda orada yer alanlara önderlik ettiğim ifadesi doğru değil.

İddianamede ayrıca orantılı güç kullanılarak gözaltına alındığım yazıyor; ancak 5 polis görevlisi tarafından işkenceye maruz kaldım. Bu işkence sırasında, İslamcı çetelerin üyeleri tarafından da tehdit edildim.

Polislerden bir tanesi ters kelepçe yaptıktan sonra beni direğe dayayıp 'Götünü korumayanı devlet de korumaz' gibi namus bekçiliği yapan cümleler kurdu."

“Hayati tehlikem olmasına rağmen üç saat boyunca hastanede bekletildim”

Barışçıl bir yürüyüşte kafasını kıran polislerin değil de kendisinin yargılanmasını Türkiye için bile trajikomik olduğunu söyleyen İ.K., 5 Temmuz 2022’de yaşanan polis şiddetini anarken arkadaşları gibi cihatçı çetelerin saldırısının altını çizdi:

"Cihatçılar, tehditler, küfürler ve tekbirlerle arkamızdan koşturuyorlardı. Polisin müdahale etmesini umduk; ama tabii ki öyle olmadı. Bizi cihatçılarla aralarına sıkıştırıp biber gazı sıkmaya ve darp etmeye başladılar." 

Arkadaşını korumaya çalışırken, çok yoğun bir polis şiddetine maruz kaldığını bunun üstüne bilincini kaybettiğini aktaran İ.K., sağlık muayenesi süreçlerindeki kasıtlı ihmale dikkat çekti:

“Yerde yatarken birkaç defa üstüme basıldığını hatırlıyorum. Ne kadar süre baygın kaldığımı bilmiyorum.

Darp raporunda şiddetli kafa travmam ve hayati tehlikem olduğu, acilen sevk edilmem gerektiği yazmasına rağmen 3 saat boyunca hastane bahçesinde bir polis aracının arkasında tek başına bekletildim. Durumumun acil olduğunu söylememe rağmen verdikleri cevap 'Bir sevk daha olursa tekrar git gel mi yapacağız, herkesin muayenesi bitsin toplu götüreceğiz' oldu.”

Yürüyüş sırasında geçirdiği baygınlıktan sonra gözaltına alınan İ.K., işkencenin gözaltı aracında devam ettiğini söyledi:

"Araçta bir çevik kuvvet, arkadaşımızı yumruklayarak 'Bak burada kimse görmüyor, seni de sikerim ananı da sikerim hiçbir şey yapamazsın' gibi küfürler etti. İtiraz etmek istediğimde yanımdaki polis, silahına davranıp 'Rahat dur, gebertirim!' dedi."

“Polis memurunun yüzündeki keyif…”

LGBTİ+’lara yönelik yargılamaların, hedef göstermelerin, nefret polikatalarının LGBTİ+ mücadelesini engelleyemeyeceğini ifade ederek savunmasına başlayan M.G., 5 Temmuz 2022’de maruz kaldığı şiddeti tek tek anlattı ve örgütlü şiddeti ifşa etti:

“Ben o gün, üç kere dövülerek yere yatırıldım; üstümde tepindiler ve her ayağa kalktığımda şiddetin dozunu arttırdılar. Alanda en son hatırladığım: Yerde yüzüstü şekilde beni yatırıp, boynuma postalıyla basıp kolumu ters bir şekilde kitleyerek hareket etmemi engelleyen polis memurunun yüzünde müthiş bir keyif gülümsemesi...

Burada özellikle altını çizmek istediğim iki husus bulunmakta: Bizlerin yaşamını tehlike altına sokan İslamcı çetelerin saldırısı hiçbir şekilde durdurulmaya çalışılmadı. Aksine bize ihtar bile yapmadan “Saldırın!” diye üzerimize koşan kolluk kuvvetleri, bu nefretin ve çetelerin en büyük destekçisi olmuştur.

Ve halk tarafından orada bu insanlık dışı muameleye dur demeye çalışılmış; ancak polisler bölgede bulunan halkı da darp etmişlerdir. İddia ettikleri gibi, bizim halkı tahrik ve rahatsız ettiğimiz yönündeki beyanları asılsızdır bunu asıl yapan kendileridir.”

Darp edilen arkadaşını korumak isterken polis şiddetine maruz kaldığını aktaran O.C.Ç., polisin kasıtlı biçimde tişörtünü yırttığı ve üstsüz biçimde ters kelepçeliyken yerde yatarken gözüne biber gazı sıktığını aktardı. Yürüyüşe katılanlar, polis tarafından alıkonulmuş olmalarına rağmen savunmasız halde şiddete maruz kaldıklarını ya da buna tanık olduklarını sık sık tekrarladı.

"Yaklaşık 13 saat üstsüz bir şekilde, ters kelepçeyle bekletildim. Avukatlar son saatlere kadar bizlere ulaşamadı. Bu nedenle üstüme herhangi bir şey giyemediğim gibi bunca saat bir yudum su içemedim, bir şey yiyemedim."

“Burada yargılanması gereken biz değiliz!”

İkinci duruşmada yer alan savunmalardan bazı kesitler şöyle:

R.Ö.:

“Kuğulu Park çevresinde ellerinde bayraklarla sarıklı ve cübbeli erkekler vardı. Bu kişiler birkaç gün önce sosyal medya açıklamalarında da açıkça bizlere saldıracaklarını belirtmişlerdi. Kolluk kuvvetleri onların toplanmasında herhangi bir sorun görmezken LGBTİ+’ları işkenceyle gözaltına aldı. Tüm o tehditlere rağmen LGBTİ+’ların sokakta oluşu, hiçbir zaman unutulmayacak ve bizden sonra bu mücadeleyi devralacaklara güç verecek. 5 Temmuz’da tehditlere rağmen sokağa çıkanlar yarın da aynısını yapacaklardır.”

S.T.:

“Ben o gün yüzüme direkt gaz sıkılarak, sırtıma basılarak gözaltı aracına alındım. Saatlerce gözaltı aracında ters kelepçeyle bekletildim, kollarım morardı. Sadece en temel hakkımı savunduğum için.

Ters kelepçeyi kesecek ekipmanı olmayan polis, gazlarla, araçlarla önümüze barikat kurmayı biliyor ama. Ekmek bıçağı gibi bir şeyle ters kelepçeyi söktüler. Gözaltı aracında hakaretleri, şiddetleri devam etti.

Burada yargılanması gereken biz değiliz. Burda yargılanması gereken bize şiddet uygulayan polis, arkamızdan bağırarak peşimizden gelen polisin koruduğu faşistler, avukatlarımın beyanını iddianameye geçmeyen emniyet görevlileridir."

Z.D.:

“Bizleri yerlerde sürüklediler. Arkadaşımı bir ara ellerinden ve bacaklarından ayrı ayrı dört polisin tuttuğunu gördüm ve yapmayın diye bırakmaları için bağırdığımı hatırlıyorum. Bir süre sonra yoğun şekilde çok yakın mesafeden biber gazı sıkmaya başladılar. Birçoğumuz yere çömelmiş olmamıza rağmen hala itmeye vurmaya devam ediyorlardı.

Sonrasında bir polis gelip dizini sırtıma bastırdı kafam yere değecek kadar, ben dizlerimin üstünde zaten yerde oturuyordum. Sonrasında çok sıkı bi şekilde ters kelepçe yaptı ve kaldırdı otobüse götürmek için. Otobüse giderken bi polis kafama yumruk attı. Ve otobüse çuvalmışım gibi itildim ve göğsümü merdivenlere çarptım.”

Bültene kayıt ol