10 Haziran’da Onur Ayı çerçevesinde ODTÜ’de LGBTİQAA++ Dayanışması tarafından Onur Yürüyüşü düzenlenmek istendi. ODTÜ’de son olarak 2019’da düzenlenen yürüyüşe polis sert bir şekilde saldırmış, on sekiz öğrenci ve bir akademisyeni gözaltına almış, haklarında ‘kanuna aykırı gösteri yürüyüşü düzenleyerek ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta direnme’ suçlamasıyla dava açılmıştı. İki yıl süren dava sonunda, öğrencilerin tümü ve akademisyen suçun oluşmadığı gerekçesiyle beraat etmişti.
Pandemiden sonra bu yıl düzenlenmek istenilen 10. ODTÜ Onur Yürüyüşü de, bir önceki gibi rektörlük tarafından yasaklanmaya ve kriminalize edilmeye çalışıldı. Rektörlüğün attığı bir mailde, LGBTİ+’ların okulun prestijini sarsmaya çalıştığı öne sürüldü ve öğrencilere yürüyüşü yaptırmama çağrısında bulunuldu. Öğrenciler tüm engellemelere rağmen kalabalık bir şekilde yürüyüş yapmaya başlayınca, rektörlüğün davetiyle üniversiteye giren polis, şiddet kullanarak 38 öğrenciyi gözaltına aldı.
10. ODTÜ Onur Yürüyüşü’nde yaşananlarla ilgili olarak ODTÜ LGBTİQAA+ Dayanışması’ndan Ali Yıldız ile konuştuk.
Merhaba Ali. Önce seni tanıyalım…
Merhaba, ODTÜ İngilizce Öğretmenliği 2. Sınıf öğrencisiyim. Okula geldiğimden beri, yani üç senedir ODTÜ LGBTİQAA+ Dayanışması’nda aktif olarak bulunuyorum. Ayrıca Muamma LGBTİ+’da gönüllü olarak faaliyet yürütüyorum.
ODTÜ Onur Yürüyüşü bu sene de yapılamadı. Bunu bekliyor muydun?
Gerek rektörlükle yapmaya çalıştığımız görüşmelerin sonucundan, gerek diğer onur yürüyüşlerinin hâlinden böyle bir engelleme olacağını bekliyordum. Rektörlükle yaptığımız görüşmede dışarıdan gelecek tepkilerden ne kadar korktuklarını, “bakın yapmayın he” tarzı söylemlerini dinledik. Buradan anlaşılıyor ki dışarıdan gelecek tepkiler, öğrencilerin anayasal haklarını savunmalarından daha önemli. Görüyoruz ki ülkede onlarca trans kadının öldürülmesi, sayısını bilmediğimiz LGBTİ+ intiharları, tüm LGBTİ+ların (ODTÜ kampüsünde bile) yaşadığı şiddetler, gelecek tepkilerle kıyaslandığında hafif kalıyor onlar için.
Yine de yürüyüş yapıldı. Yürüyüş nasıldı sence?
Yürüyüş 17.40 gibi başladı, ilk 20 dakika her şey yolunda ilerledi. Gerçekten ODTÜ kampüsünde seneler sonra bir onur yürüyüşü oldu! O sırada ön taraflardaydım. Mutluluktan ağladığımı hatırlıyorum. Bu kadar kalabalığı ODTÜ kampüsünde en son hükümet istifa eyleminde görmüştüm, ki bu eylem de boykottan sonraki en büyük katılımdı. Hayatımda yaşadığım en güzel anlardan biriydi.
Sonra arka taraftan çevik kuvvetin geldiğini gördüm. Resmen renkli bayraklar arasından simsiyah bir kitle öğrencileri şiddetle dağıtmaya çalışıyordu. Biz sonrasında kaçtık, arkamızdan geldiler. Üzerimize plastik mermiler sıktılar, her yerde inanılmaz biber gazı vardı. Çok uzun süre kovaladılar. İnsanların işkenceyle gözaltına alındığını gördük. Az önce birlikte yürüdüğümüz arkadaşlarımız iterek yere yatırıp ters kelepçeyle gözaltına aldıklarını gördük. Yürüyüş sonrasında sosyal medyadan gördüm ki çok daha büyük şiddetler uygulanmış. Şu an onları gerçekten betimlemek istemiyorum.
38 kişi gözaltına alındı. Arkadaşların serbest bırakılırken sen de oradaydın. Moraller yüksek miydi? Dayanışma nasıldı?
Dışarıda çok büyük bir dayanışma havası vardı. Hastane önünde onlarca kişi arkadaşlarımızın gözaltından çıkarılmasını bekledik. Bu dayanışmadan korkmuş olacaklar ki bir yerden sonra GMK’da değil Dikmen, Sincan gibi yerlerde bırakmaya başladılar. Biz arkadaşlarımızı oralarda da yalnız bırakmadık. Her hastanenin başında bizden birileri bekliyordu.
Moraller yüksekti fakat bir yandan da arkadaşlarımızın sağ salim çıkmasını umarak bekliyorduk.
ODTÜ’de bundan sonra mücadele nasıl sürecek?
Rektörlük zaten yürüyüş öncesinde yürüyüşü yasakladığını bildiren, hukuki zemini olmayan, yürüyüşü kriminalize etmeye ve düzenleyen öğrencileri hedef göstermeye yönelik bir mail attı. Bu maili biz dava ettik, davanın da peşinde olacağız. Yürüyüş sonrasında da bizim haklarımızı bize anlatmaya çalıştıkları “Yürüyüş sizin hakkınızsa yasaklamak da bakın burada göründüğü gibi bizim hakkımız” tarzı manipülasyon ve kayyumsplaining dolu içi boş bir mail attı. İnsan bu maili atarken utanır bence. Öğrenciler maile bakıp sadece güldü.
Yürüyüşün hemen sonrasında Rektörlük binası önünde Eğitim-Sen, Mezunlar Derneği ve ODTÜ öğrencileri basın açıklaması okudu. Rektörlük yazısını gökkuşağı bayrağımızla kapattık. Biz mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Tarihin doğru tarafında olduğumuzu biliyoruz.
Onur Ayı bütün dünyada coşkuyla kutlanırken, Türkiye’de baskılar son bulmak bilmiyor. Ne söylemek istersin?
Tamam belki zamanında internet yoktu, kimse LGBTİ+ ne demek bilmiyordu falan ama artık bilgiden kaçış yok ya. Var olmak da, cinsiyet kimliğimizi-cinsel yönelimimizi yaşamak da, onur yürüyüşü de hakkımız. Elbet bunu herkes öğrenecek. Kayyumumuza sansürlenmiş internet vermişler herhalde, böyle bir üniversitede bile LGBTİ+‘lardan bu kadar korktuğuna göre. Kütüphaneye gidip kuir teori kitapları okumasını öneriyorum kendisine. Biz kampüslerde de, sokaklarda da mücadeleyi sürdüreceğiz.
(Sosyalist İşçi)