Geride bıraktığımız hafta içinde LGBTİ+ mücadelesinde özellikle Mersin’de Onur Haftası nedeniyle asılan afişler konusunda Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin tavrı, voleybolcu Ebrar Karakurt’un homofobik saldırıya uğraması, Boğaziçi Sergi Davası’nda Adalet Bakanlığı’nın bir kez daha “haram” gibi dini referanslarla hedef göstermesi ve Afganistan’da LGBTİ+ düşmanı Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi öne çıktı.
17 Ağustos: Mersin’de 2-8 Ağustos tarihlerinde düzenlenen 7. Mersin Onur Haftası’nda LGBTİ+’lar tarafından şehrin çeşitli yerlerindeki billboardlara çeşitli afişler asıldı. “Mersin çok şugarsın”, “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar”, “Yaşlı, engelli, öğrenci, mülteci, işçi LGBTİ+’lar vardır!” ve “LGBTİ+’ların çalışma hakkı, yaşama hakkı, barınma hakkı, eğitim hakkı ve sağlık hakkı vardır!” yazan afişler, LGBTİ+fobiden mustarip olanların hedefi haline geldi ve genel ahlaka uygun olmadıklarını öne sürdükleri bu afişlerin kaldırılması için belediyeye başvurdular.
Ancak Mersin Büyükşehir Belediyesi bu başvurulara anayasanın 26’ncı maddesine dikkat çekerek yanıt verdi ve herkesin düşüncelerini açıklama hürriyeti olduğunu, belediyenin hiçbir yurttaşa karşı ayrımcılık yapamayacağı vurgusu yaptı.
17 Ağustos: Voleybol oyuncusu Ebrar Karakurt, bir kadınla birlikte görüldüğü bir fotoğrafı paylaştıktan sonra çeşitli internet sitelerinde LGBTİ+ olduğu gerekçesiyle homofobik saldırıya uğradı. LGBTİ+’fobikler, Karakurt’un gençlere kötü örnek olacağını iddia ederek, kendisine milli takımda yer verilmemesini istediler.
Saldırının duyulmasından sonra Karakurt’a takım arkadaşları da dahil olmak üzere, on binlerce kişiden destek mesajları yağdı. Türkiye Voleybol Federasyonu sözcüsü de bir destek mesajı yayınlayarak Karakurt’un başarılı bir oyuncu olduğunu ve özel hayata kimsenin karışamayacağını ifade etti.
18 Ağustos: Ocak ayında Boğaziçi Üniversitesi’nde açılan bir resim sergisinde yer alan bir görsel nedeniyle LGBTİ+ öğrenciler Boğaziçi İslam Araştırmaları Kulübü tarafından hedef gösterilmiş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul valiliği ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da “sapkın LGBTİ+lar” vb. söylemlerle bu hedef göstermeye katılmıştı.
Bunun sonucunda 2'si tutuklu 7 öğrenci hakkında “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlaması ile 1'er yıldan 3'er yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlenmişti. 30 Ocak'ta tutuklanan ve 17 Mart’ta ilk duruşmada tahliye edilen öğrencilerden Selahattin Can Uğuzeş, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle AYM'ye bireysel başvuruda bulundu. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Dr. Hacı Ali Açıkgül, başvuruya ilişkin olarak AYM’ye verdiği cevapta savcılığın iddianamede kullandığı “İslam dini literatüründe yasak ve haram olarak kabul edilen eşcinsellik ve benzeri cinsel yönelimlere dair imgeler”, “LGBTİ+ olarak anılan bir sosyal kesim ve Türk toplumunun büyük bir çoğunluğunu oluşturan Müslüman vatandaşlar açısından halkın sosyal sınıf bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrik edici nitelikte olduğu” ifadelerini yineleyerek, LGBTİ+fobik yaklaşımını bir kez daha gözler önüne serdi.
18 Ağustos: Afganistan’da Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinden sonra LGBTİ+lar için daha da zor günler başladı. Hayatları Afganistan’da hiçbir zaman kolay olmayan LGBTİ+’lar yıllardır şiddet görüyor ve ayrımcılığa uğruyor. Taliban’ın gelişiyle, bu saldırıların daha da sertleşmesi bekleniyor. Afganistan’dan sürgün edilmiş gay yazar Nemat Sadat, Taliban’ın yönetimi ele geçirmesiyle Afgan LGBTİ+ların hiç olmadığı kadar canlarından endişelendiğini söyledi: “Taliban’ın eşcinsellere, Nazilerin yaptığını yapacağını söylemek abartı olmaz: onları ayıklayacak ve Afgan toplumundan eşcinselleri yok edecekler. Lütfen yardım edin”. Sadat’a göre Taliban Batı kamuoyundaki kötü itibarını değiştirmek için LGBTİ+ları öldürürken bunları paylaşmayacak fakat kimliği tespit edilen LGBTİ+lara ölümden başka bir seçenek sunulmayacak. Sadat, Afganistan’da LGTBİ+ aktivizmi yaptığı dönemde Taliban tarafından tehdit edilmiş ve ölümle cezalandırılması gerektiği söylenmişti.