Transların görünürlüğüyle ilgili verilen mücadele kazanımlar elde ediyor. Time dergisinin 15 Mart’taki son sayısının kapağında, geçtiğimiz Aralık ayında sosyal medya hesabından trans olduğunu açıklayan oyuncu ve LGBTI+ aktivisti Elliot Page yer aldı. Bu, 98 yıldır yayımlanan derginin tarihinde bir ilk.
Juno filmi ile oscar adaylığı bulunan ve son olarak Netflix’in süper kahraman dizisi The Umbrella Academy’de rol alan Page, yaptığı açıklama sonrasında “Sevgi ve destek gibi nefret ve transfobi ile de karşılaşmak beklediğim şeylerdi” demişti, ancak açıklamalarının bu kadar ses getireceğini tahmin etmemiş. Yaptığı duyurudan sonra binlerce makale yayınlandı, paylaşımlar milyonlanları aştı.
2014 yılında queer olduğunu açıklayan oyuncu, katıldığı bir insan hakları kampanyası konferansında oyunculara "ezici standartlar koyan" bir endüstrinin parçası olmaya karşı "Hepimizin nasıl davranmamız, giyinmemiz ve konuşmamız gerektiğini tanımlayan erkeklik ve kadınlıkla ilgili yaygın stereotipler var ve kimseye hizmet etmezler” demiş ve şöyle devam etmişti:
“Son derece etkili insanlar bu mitleri yayıyor ve söylemlere zarar veriyor - her gün varlığımızın tartışıldığını görüyorsunuz. Trans insanlar çok gerçek."
Annesinin her zaman kendisini desteklediğinden bahseden oyuncu, "Benim olduğum kişi olmamı istiyor ve beni tamamen destekliyor. İnsanların gerçekten nasıl değiştiğinin bir kanıtı" diye ekliyor.
Ve son olarak “Harekete geçmek için gerçekten heyecanlıyım, artık tam olarak bu bedende olduğum kişiyim” diyen Page, bunun zorlukları ne olursa olsun, bunların nasıl hissettiğinden daha önemli olmadığını belirtiyor.
Translar vardır!
Page Aralık ayında yaptığı açıklamasında ise şunları söylemişti:
“Bu yolculukta beni destekleyen olağanüstü insanlara karşı çok büyük bir minnettarlık duyuyorum. Özgün benliğimi sürdürmek için nihayet kim olduğumu sevmenin ne kadar olağanüstü hissettirdiğini ifade edemem. Trans topluluğundaki pek çok kişiden sonsuz ilham aldım. Cesaretiniz, cömertliğiniz ve bu dünyayı daha kapsayıcı ve şefkatli bir yer hâline getirmek için durmaksızın çalıştığınız için teşekkürler. Ben de elimden gelen her türlü desteği sunacağım ve daha sevgi dolu ve eşit bir toplum için çabalamaya devam edeceğim.
Ayrıca sabır rica ediyorum. Sevincim gerçek ama aynı zamanda kırılgan. Gerçek şu ki, şu anda son derece mutlu hissetmeme ve ne kadar ayrıcalık taşıdığımı bilmeme rağmen, ben de korkuyorum. İşgalden, nefretten, ‘şakalardan’ ve şiddetten korkuyorum. Açık olmak gerekirse, neşeli ve kutladığım bir anı bastırmaya çalışmıyorum, ancak büyük resmi göstermek istiyorum.
İstatistikler sarsıcı. Trans kişilere yönelik ayrımcılık yaygın, sinsi ve acımasızdır ve korkunç sonuçlara yol açar. Sadece 2020 yılında, çoğunluğu siyah ve Latin trans kadınlar olmak üzere en az 40 trans kişinin öldürüldüğü bildirildi.
Trans sağlık hizmetlerini kriminalize etmek için çalışan ve var olma hakkımızı reddeden siyasi liderlere, trans topluluğuna karşı düşmanlık beslemeye devam eden herkese: Ellerinizde kan var. Rezil ve küçük düşürücü öfkenizi, trans topluluğunun omuzlarına bırakıyorsunuz -ki o trans topluluğundaki yetişkinlerin %40’ının intihar girişiminde bulunduğu raporlanıyor. Yetti artık. ‘İptallenmiyorsunuz’, insanlara zarar veriyorsunuz. Ben de o zarar verdiğiniz insanlardan biriyim ve saldırılarınız karşısında sessiz kalmayacağız.
Trans olmayı seviyorum. Queer olmayı seviyorum. Ve kendimi ne kadar yakın tutarsam ve kim olduğumu tam olarak kucaklarsam, ne kadar çok rüya görürsem, kalbim o kadar büyür ve o kadar gelişir. Her gün taciz, kendinden nefret etme, istismar ve şiddet tehdidiyle uğraşan tüm translara: Seni görüyorum, seni seviyorum ve bu dünyayı daha iyi hâle getirmek için elimden gelen her şeyi yapacağım.”