Naziler mutlaka yenilecek!

02.02.2024 - 13:51
Haberi paylaş

Almanya’da “Correctiv” isimli araştırmacı bir gazeteci ekibin çalışması ile AfD’nin seçimlerde dikkat çeken yükselişinin hemen ardından bu ırkçı partinin neo Nazilerle açık işbirliği deşifre edildi. Kasım ayında Hitlercilerin 1942 yılında  Yahudileri Madagaskar adasına sürmeyi konuştuğu Postdam kentine 8 km mesafelik uzaklıkta bir yerde AfD nin ve hatta CDU’yla alakalı kişilerin de benzer bir toplantıya katıldığını gördük. Onlar bu sefer Madagaskar adasını değil de Kuzey Afrika’yı uygun görmüş. Almanya’da yabancı ya da eskiden “yabancı” iken artık “Alman” olmuş vatandaşlar dahil, toplam 20 milyondan fazla insan Kuzey Afrika’ya gönderilmeli demişler, şaraplarını yudumlarken ve daha korkuncu sadist kahkahalarla gülerken.

Düşünsenize bir avuç cani, insan demeye bin şahit gerektiren, vahşi, canavar bir ruh var karşımızda. Yaşanan bu gerçekleri gördükçe ve de okudukça elbet de öfkelenmemek mümkün değil. 

Bir yanda bu planlar yapılırken; öte yanda günlerdir devam eden çiftçi eylemleri var. Ki şaşırtıcı bir şekilde bu eylemlerin liderliğini geleneksel olarak yapan Fransız çiftçiler değildi bu defa. Bu sefer, her zaman katı bir disiplin şartına bağlı olarak çalışan, çalıştığını da hak ettiğine inanan o sabırlı Alman çiftçileri bu dalganın başını çekti. Ardından eylemler Fransa’ya sıçradı, sonra Belçika derken İtalya, Hollanda diye yayılmaya başladı. Yani insanlar örgütlü güçlerini, eylemde birliklerini harekete geçiriyorlar. Büyük ticari yolların geçtiği-kesiştiği Avrupa’daki kritik noktalardaki otobanları işgal ediyorlar. İsterlerse hayatı nasıl durdurabileceklerini herkese gösteriyorlar. Bu güce sahip olduklarını bildiklerini de egemenlere açık açık ilan ediyorlar. 

***

Çiftçi eylemleri ya da Almanya’da yüzbinlerce antifaşistin AfD karşıtı gösterileriyle dijital platformlar arasında bir ilişki olabilir mi? Eylemler bitiyor, yarın yeniden eyleme katılmak için evlerimize çekiliyoruz eğer meydan işgali, süresiz grev ya da fabrika işgalleri örgütlememişsek, yatıp dinlenmeden önce belki de dinlenmek için abone olduğumuz bir dijital platformda yaşadıklarımızı andıran filmler, diziler var mı diye dolaşabiliyoruz bazen.

Bu turun sonunda Netflix’te bile daha çok sistem dışı diziler ve filmler çıkmaya başlıyorsa, “toplumun genel eğilimi bu yönde demektir” diye düşünüyorum bazı zamanlar. Lakin sonrasında; hayır böyle düşünmemi isteyen bir algoritmaya sahip platform var karşımda diye düşünüyorum… o soruyor “beğendin”, “beğenmedin” ya da “çok beğendim” (çok beğenmedim yok ama seçeneklerde) seçeneklerine verilen puan derecelendirmesine bakıyor ve size daha önce benzer kategorilere dahil ettiği filmleri öneriyor. Mesela art arda dağcılıkla ilgili filmler izlediğimde, bana dağcılıkla filmler öneriyor. Yani bana has-özel bir öneri bu, çünkü benim kullandığım hesap, diğer kullanıcıların hesabındaki algoritmadan farklı çalışıyor. O kullanıcı hesabında misal daha çok dedektif filmleri ya da dizileri izlendiyse ya da o tarzda aksiyon dolu olan La Casa De papel dizisindeki gibi dizi ya da filmler izlendiyse, ona benzer öneriler geliyor. Ama sadece film önermiyor; belki filmin tarzı farklı olabilir ama işte izlediğiniz o dizinin/filmin yönetmeninin çektiği, oyuncularının rol aldığı, bilmem ne ödülüne layık görülen sayısız seçeneği içeren bir tavsiyeler listesi çıkıyor. Yani Netflix yapay zekası her kişinin kendi tercihlerine ve ruhi haline göre bir hizmet sunuyor. Ve bu eminim ki, her zaman olmasa da herkes tarafından tercih edilen bir özelliktir.

Ancak benim de yaşadığım ve başkalarının da yaşamış olabileceği düşündüğüm farklı durumlarda, mevzu biraz daha karmaşık olabiliyor. Biraz açayım ne demek istediğimi; aynı hesabı çocuklarınız, partneriniz ve siz  ortak kullanıyorsanız, o zaman film ya da dizi önerileri tavsiyeleri de, sizler kadar çeşitli oluyor haliyle. Mesela sizin izlediğiniz bilim kurgu filmleri-dizileri, çocuğunuz film ararken onun karşısına öneriler listesi olarak çıkabiliyor. Yani bir anlamda, çocuğunuzla dolayımsal olarak sanal-görsel medya üzerinden de iletişim kurabiliyorsunuz. Çocukların medya ile çok sıkı fıkı ilişki içerisinde olmasından dolayı (Tik Tok, Snapchat vb. gibi) sizin onun dünyasının içine, yani o sanal alana girip, orada ona öneriler sunulabilecek bir tavsiyeler listesi sunmuş olma şansını yakalamanızı sağlıyor. Yani çocuğun karşısına; insanlar arası interaktif ilişkiyi kullanarak yaratılmış bir menü çıkıyor. Siz de tesadüfen çocuğun yanındaysanız o esnada, “aa bak bunu izlemiştim, güzel film” diye öneri sunmanıza olanak sağlıyor. 

Neyse; Almanya’da neo-faşizmin yükselişinin simgesi haline dönüşen AfD isimli ırkçı partiyle ilgili yazmayı düşünmüştüm ama kapanışa gelirsek eğer, Netflix ve benzeri platformlardan sizlere sunulan hiçbir film önerisi, bir arkadaşın önerisi gibi olmuyor. Genelde en isabetli öneriler, en çok beğendiğiniz filmler, arkadaşınızın size önerdiği filmler ya da sizin arkadaşlarınıza önerdiğiniz filmler oluyor.

“Sisu” filmi gibi. 

Fince dilinde Sisu; “kötü durumlarda, her türlü olumsuzluk karşısında cesaretli ve dayanıklı olmak, başarısızlıklara rağmen kararlı olmak demek”miş. Tam olarak Türkçeye nasıl çevrilir bilemiyorum ama “Sebat” sözcüğü sanırım en uygun çeviri gibi gözüküyor. 

Film; yıkılmakta olan Hitler rejiminin Finlandiya topraklarından geri çekilirken dahi ne kadar gaddar ve vahşi olduğunu, sadece bunu da değil, daha çok da bu Nazilere karşı (efsanevi bir oyunculuk eşliğinde) nasıl mücadele etmek gerektiğini anlatan güzel bir film Sisu. Her türlü saldırıya sebatla direnen ve mücadelesinden bir an dahi vazgeçmeden, yoluna devam eden bir insanın azmini, kararlılığını, kadınların savaşta ki örgütlü gücünü göreceksiniz bu filmde. 

Sisu gibi olun. Asla pes etmeyin. Mutlaka kazanılacak sonunda.

Keyifli izlemeler.

Ali Morgül 

Bültene kayıt ol