Arınma Gecesi (The Purge) serisinin son filmi “Sonsuza Dek”, müthiş aksiyon ve gerilim sahneleri kadar, taşıdığı politik metinle de dikkat çekiyor. Ve bana kalırsa, serinin en iyi filmi bu.
Arınma Gecesi, distopik aksiyon korku filmi serisi.
Serinin ortak hikayesi, ABD'de yılın bir günü geceyarısından sabaha kadar süren 12 saatlik zaman diliminde, cinayet de dahil her türlü suçun serbest bırakılması. Bu sayede yılın geri kalanında suç oranlarının ve şiddet olaylarının düştüğü, ABD yönetimi tarafından savunulmaktadır.
Kamera şiddetin en uç biçimlerini seçenleri ve onların yaptığı vahşeti gösterirken, serinin tüm filmleri Arınma Gecesi'ni bize, hedef alınanların yani ABD'nin ezilenleri ve yoksullarının gözünden yansıtıyor. Ve Amerika'nın Kurucu Babaları denilen kapitalist elitlere de ışık tutuyor.
“Arınma Gecesi: Sonsuza Dek”, serininin önceki filmi “Seçim Yılı”nın devamı niteliğinde. Başrollerden ikisi, Meksika'dan kartelin ölüm tehditleri sonucunda Amerika'ya kaçan iki Meksikalı göçmen. Meksika göçmenlerinin hangi sebeplerden ve kimlerden ötürü göç etmeye zorlandıkları, Amerika'da kaçak işçi olarak çalıştırılırken nelere katlandıkları ayrıntılı olarak anlatılmış. Diğer başrollerde ise köleci bir eyaletteki zengin Cumhuriyetçi aileyi işliyor.
Film ilginç bir şekilde Cumhuriyetçi Parti'nin içinden çıkan aşırı sağcı kanadı tarihsel simgeleriyle inceliyor ve Meksika sınırına yapılan devasa duvar ile de Trump'a/Trumpizme işaret ediyor. Yine ilginç bir şekilde Nazizm deneyimine de gönderme yapıyor.
Arınma Gecesi 12 saatle sınırlı kalmayıp, sonsuza dek sürerse neler olurdu?
“Arınma Gecesi: Sonsuza Dek”, 2020 Temmuz ayında gösterime girecek iken Covid-19 salgını nedeniyle 2 Temmuz 2021'de (sinemalarda ve internette) gösterime girdi. Trump, 2020 yılının sonunda yenildi. Yani film Trump yenilmeden önceki atmosferi anlatıyor. Bu özelliğiyle 2021 yılının başında meydana gelen ABD parlamento binası baskınını da önceden haber vermiş, baskını yapan ırkçıların ve faşistlerin motivasyonlarını/zihniyetlerini ortaya sermiş.
Aynı dönemde Tump yönetimine, ırkçı saldırılara ve cinayetlere karşı, ABD'nin birçok şehri direnişlere sahne oldu. Siyah Hayatlar Değerlidir (BLM) hareketi de bu dönemde doğdu ve neticede seçim sonuçlarını belirledi. Trump, yarattığı kaos içinde – elbette zehirli tohumlar ekerek ve Cumhuriyetçi Parti'nin üzerindeki hakimiyetini sürdürerek - boğuldu.
Filmin politik mesajlarına yapılacak en önemli eleştiri, Trump'a karşı muhalefeti haklı görse de kaosun bir parçasına (ırkçılara karşı silahlı çeteler) indirgeyebilecek yaklaşımlar taşıması.
Oysa BLM ve Amerikan solu büyük bir siyasi harekettir ve yöntem olarak politik mücadeleyi seçmiştir. Bu sayede, ABD'de aşırı sağın "sonsuza dek" şiddetini - şimdilik - engellemiş oldular.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)