Pan’ın Labirenti, 1944’te, İspanyol İç Savaşı’ndan beş yıl sonra İspanya’nın kırsal bir bölgesinde geçiyor. Filmin baş kahramanı, küçük bir kız çocuğu olan Ofelia. Onun üvey babası Vidal ise anti-faşist gerillaları bölgeden tamamen silmekle görevlendirilmiş faşist yüzbaşı.
Filmin yönetmeni, Guillermo del Toro, bu filmden bahsederken “otorite ve itaatsizlik” ile ilgili bir film yapmak istediğini söylüyor. Gerçekten de bu temalar, filmi oluşturan iki dünyada hem masal dünyasında hem gerçek dünyada, birbirine paralel olarak işleniyor. Ofelia, insanların dünyasında annesine, üvey babasına karşı çıktığı gibi Yeraltı Dünyası’nda da Pan’ın emirlerini sorguluyor. Yüzbaşı’ya “baba” demeyi reddetmesinden, büyüklerinin hiç hoşlanmadığı peri masallarını okumasına kadar hepsi Ofelia’nın hem annesi Carmen’e hem üvey babası Yüzbaşı Vidal’e itaatsizliğini gösteriyor.
Yeraltındaki macerası da oranın otoritesi olan Pan’ın emirlerini olduğu gibi yerine getirmesiyle başlıyor. Eğer bu emirleri harfi harfine yerine getirir ve üç sınavı da tamamlarsa o zaman Yeraltı Dünyası’nın prensesi olacağı söyleniyor. Bu, peri masallarını çok seven ve gerçek dünyadan, korkutucu üvey babasından, çatışma ortamından ve insanların dünyasına ait tüm kötülüklerden kurtulmak için Ofelia’nın her şeyden çok istediği bir şey. Fakat git gide Pan’ın emirlerini sorgusuz sualsiz yerine getirmesi zorlaşıyor. İlk itaatsizliğini Pan’ın tek bir lokma dahi yememesi gerektiği sofradan bir şeyler yemesiyle başlıyor. Ardından çok daha bilinçli bir itaatsizlik gösteriyor. Pan, ondan henüz bir bebek olan kardeşinin kanını istediğinde Ofelia, tüm kaderinin buna bağlı olduğunu bilmesine rağmen bunu yapmayı reddediyor. Pan’ın emrine uymamasına rağmen bu son sınavı geçiyor ve Yeraltı Dünyası’nın prensesi olmaya hak kazanıyor. Çünkü aslında bir masumun kanını akıtmayı reddetmek, Pan’ın son ve en önemli sınavı.
Faşizme itaatsizlik
Ofelia’nın tüm hayallerini geride bırakıp kardeşinin canını öncelemesi, çocukça bir itaatsizlik olarak görülebilir ve çocuk kalbinin temizliğiyle ilişkilendirilebilir. Gelgelelim aynı itaatsizlik Yüzbaşı Vidal’in emrindeki kişilerde de kendini göstermesiyle etik ve politik bir soruna dönüşüyor. Yüzbaşı Vidal’in emrindeki iki kişi anti-faşist gerillalara yardım ediyor: Doktor Ferreiro ve evin kahyası Mercedes. Her ikisi de Yüzbaşı’dan gizli anti-faşist gerillalara yemek, tütün, antibiyotik sağlıyorlar.
Hikâye boyunca faşist Yüzbaşı Vidal’ın sonunu getiren onun iki zafiyeti öne çıkıyor: Birincisi Doktor’u, kendine sorgusuz sualsiz bağlanacak, emirlerini harfi harfine uygulayacak bir asker olarak görmesi. Yüzbaşı, Doktor’un kendisine itaatsizlik gösterdiğinde neden emirlerini harfi harfine uygulamayarak bizzat kendi hayatını da tehlikeye attığını soruyor ve Doktor şu cevabı veriyor: “Sorgulamadan emirleri harfi harfine uygulamak yalnızca sizin gibilerin yapabileceği bir şeydir, Yüzbaşı”. Doktor “siz” derken faşistleri ve Franco’nun emrinde herhangi bir adalet ve vicdan sorgulaması yapmadan söylenenleri yapan askerleri kastediyor. Kendisi ise bu askerlerden farklı olarak sorgulama yetisine sahip ve bunun sayesinde adalet duygusu, emirleri yerine getirme sorumluluğundan ağır geliyor.
Bir diğer zafiyeti ise bir kadın olduğu için Mercedes’i küçümsemesi. Aslında Yüzbaşı’nın o ana kadar ayakta uyumasının sebebi de kadın olduğu için Mercedes’i ciddiye almamasından kaynaklanıyor. Aynı hatayı bir kez daha yapıp “sadece bir kadın” olduğunu söyleyerek askerlerinden kendisini Mercedes’le yalnız bırakmalarını istemesi, sonunu getiren nihai hamle oluyor.
Gelecek nesillere bırakılan miras
Filmin şüphesiz en vurucu sahnelerinden biri, Yüzbaşı’nın ölme sahnesi. Vidal’ın babasının savaşta ölmeden önce saatini bir yere vurduğunu, saatin durmasıyla çocuğuna ölüm saatini bildirdiği anlatılıyor. Bu saat hikâyesi sayesinde Yüzbaşı’nın babasının “kahramanlığı” dilden dile anlatılmaya devam ediyor. Ölmeden önce Yüzbaşı da aynı hikayeyle adını ve kahramanlığını yaşatmak istiyor. Kendisini çevreleyen antifaşistlere “Oğluma babasının ölüm saatini söyleyin” diyor. Fakat babasından kendisine uzanan bu kahramanlık anlatısı, antifaşistler sayesinde bozuluyor. Mercedes “Hayır, adını bile bilmeyecek” diyerek Yüzbaşı’yı öldürüyor. Genelde hikayelerde ölecek kişinin son isteğini yerine getirmek adettir. Fakat karşılarında kendi geleneğini sonraki nesillere aktarmak isteyen bir faşist olunca bu adet yok sayılıyor. Yüzbaşı’nın adının dahi bilinmemesi, adeta tarihten silinmesi ve kendisinden sonraki nesle herhangi bir şey bırakamaması, yalnız kendisinin değil; faşizmin geleceğine dair de bir anlam taşıyor.
Antifaşistlere ve Ofelia’ya gelince, onların dünyaya bıraktıkları şeylerin daima kalacağı mesajı veriliyor. Antifaşistlerin yaptığı fedakârlık, faşistlere gösterdiği itaatsizlik gibi kardeşi için kendisini feda eden, Pan’a karşı gelen ve Yüzbaşı tarafından öldürülen Ofelia da öldükten sonra arkasında açmakta olan bir çiçek bırakıyor. Ve film Ofelia’nın dünyaya bıraktığı mirası kasteden şu cümleyle bitiyor: “Yeryüzünde yaşadığı sürece arkasında bıraktığı izler ise sadece bakmasını bilene görünürmüş”. Antifaşistlerin bıraktığı miras da aynı şekilde dünyada izlerini taşımaya devam ediyor. Yüzbaşı’nın öldüğü sahnede bebeğin antifaşistlerle kalmasıyla, izleyiciye adı bile anılmayan Yüzbaşı’nın aksine gelecek nesillere antifaşistlerin fikirlerinin ve mücadelesinin miras kalacağı düşündürülüyor.
Melike Işık
(Sosyalist İşçi)