İşçi sınıfının uluslararası mücadelesinde iz bırakan isimlerin kısa yaşam öyküleri...
Charlie Haden, 1937 yılında ABD’de Iowa eyaletinde Shenandoah şehrinde doğdu. Ailesi country müzisyeni olan Haden ilk müzikal kariyerine ailesinin radyo programında şarkı söyleyerek henüz iki yaşındayken başladı.
14 yaşına geldiğinde efsanevi saksafoncu Charlie Parker ve piyanist Stan Kenton’ı dinlemesiyle beraber müzikal anlayışı muazzam bir dönüşüm yaşadı. Cazla ilgilenmeye başlayan Haden, kontrbas çalmaya karar verdi. Haden, hem caz basçılarından hem de Bach gibi klasik müzik bestecilerinden etkilenen bir tınıya sahipti. Caz müzisyeni olma yolundaki hayalini izleyerek 20 yaşında Los Angeles’a taşındı. Buradaki temel sebeplerden biri kendisine tam burs veren Oberlin College’ın caz eğitimi vermiyor oluşuydu, onun yerine Los Angeles’taki Westlake Müzik Koleji’ne gitti. İki yıl sonra 1959’da Haden ilk albüm kaydını free-jazz (özgür caz) akımının öncülerinden sayılan Ornette Coleman’ın kuartetinde yapacaktı. Coleman, o güne kadar alışılmış olan caz kalıplarını yıkan doğaçlamalar yapıyordu. Doğru, caz her zaman doğaçlamaya dayalı bir müzik olmuştu ancak belli sınırlar içinde. Coleman’ın müziği bütün bu sınırları altüst eden bir yapıya sahipti. Haden ise Coleman’ın açtığı kapıdan geçerek bası bir eşlik enstrümanı olmaktan çıkarıyor, müzik yazarı Coleman’ın nereye gideceği pek de belli olmayan sololarına Joachim-Ernest Berendt’in yazdığı gibi bir armonik çeşitlilik içinde melodik cevaplar üretiyor, veriyor ve bazen o da kendini tamemen serbest bırakıyordu. Caz müzik içinde bir devrim yaşanıyordu.
Ancak devrim bu dönemde sadece müzikte yaşanmıyordu. 1960’lı yıllar pek çok ülkede ulusal kurtuluş savaşlarının yaşandığı, gençliğin ABD’nin Vietnam Savaşı’na karşı radikalize olduğu ve işçi sınıfının dünyanın tümünde ayağa kalktığı bir dönemdi. Haden, savaşa karşı sesini açık bir şekilde yükseltti. 1970 yılına gelindiğinde Haden bu tepkiyi ve daha fazlasını grup arkadaşı Carla Bley ile müziğine taşıyarak Liberation Music Orchestra’yı (Kurtuluş Müzik Orkestrası) kurdu.
Albüm keskin bir politik tavır içeriyordu. The Song of the United Front (Birleşik Cephe’nin şarkısı) ile açılan albüm İspanya İç Savaşı şarkılarından, Vietnam Savaşı karşıtı şarkılara kadar tavrını ezilenlerden yana ortaya koyuyordu. Haden’ın kahramanı olarak adlandırdığı Che Guevara’ya adanmış Hasta Siempre’nin de bir kaydını barındıran albüm büyük yankı uyandırdı.
Haden, politik tavrını hayatının geri kalanında da hiç gizlemedi, müziğiyle tavrını koymaktan hiç sakınmadı. Cazda devrim yapan bir tavırdan, devrimi caza, cazı devrime taşıyan bir anlayışa varmıştı. Grup içinde politik sebeple çeşitli bölünmeler de yaşandı. Haden, müzik yaşamına bağımsız olarak devam ettiyse de Liberation Music Orchestra bu sefer 1983’te The Ballad Of The Fallen (Düşenlerin Balladı) albümünü yapacaktı. Haden ve müzikal yoldaşları ABD emperyalizmine karşı ABD’nin göbeğinde bağırmayı sürdürdü. ABD’nin Irak işgalinin ardından 2004’te Haden, Liberation Music Orchestra’yı yeniden kurdu. Bu sefer albümün adı savaş karşıtı hareketin sloganından geliyordu: Not in my name (Benim adıma değil).
Haden’ın inanılmaz bas tekniğiyle ve doğaçlamayla dolu üretimi 2009’daki ölümüyle son buldu ama o kapıdan geçen müzisyenler hep var olacak.
Can Irmak Özinanır
(Sosyalist İşçi)