“Güçlü bir kadın kahraman” - 10 kadın dizisi

08.04.2020 - 16:24
Haberi paylaş

Gül Dönmez, kadın dizilerini tanıtıyor.

Başlıktaki ifade Netflix’in listeleme seçeneklerinden biri. İlk gördüğümde heyecanlanmış, içeriğine baktığımda ise biraz hayal kırıklığı yaşamıştım. Zira gerçekten kadınların sorunlarına işaret eden diziler olduğu gibi, tek “olumlu” özelliği başrolünde bir kadının olduğu diziler de mevcuttu. Bunların benim açımdan en çarpıcısı -anmadan geçemeyeceğim- ırkçılığıyla nam salmış, çok yerde protesto edilmiş, hatta dizinin Almanya’daki setinde çalışan işçiler tarafından (tabiri caizse) sabote edilmiş Homeland. Netflix’in listeleme politikasını ve garip algoritmasını bir yana bırakırsak bunun bir anlamı var: Tüm dünyada kadın hareketi yükseliyor ve kimse bundan muaf değil. 

Son yıllarda “kadın” yapımları aldı başını gitti. Sayıca eskiye nazaran daha fazla olmakla beraber, hem kaliteleri hem de izlenirlikleri arttı. Karşılıklı bir etkileşim olduğunu söylemek de mümkün. Örneğin Damızlık Kızın Öyküsü’nün ikonlaşmış kırmızı kıyafetlerinin dünyanın bir çok yerindeki kürtaj yasağına karşı eylemlerde kullanılmış olması.

Beş film/dizi kuralını bozup bu yazıda pozitif ayrımcılık yaparak 10 dizi önereceğim.

“Artık eskisi gibi bir dünyada yaşamıyoruz”

Law & Order: Special Victim Units (1999 - )

Televizyonun en çok izlenen polisiyelerinden olan Law&Order: Special Victim Units (L&O:SVU) 20 yıldır ekranlarda ve orijinal Law&Order serisinden farklı. New York Polis Teşkilatına bağlı cinsel suçlarla ilgilenen özel bir bölümü anlatan dizinin eski bölümlerini bulup izleyebilirseniz, toplumdaki algıların (hatta yasaların) nasıl değiştiğini görmek de mümkün. Hatta dünyanın değişmesi dizinin sıkıcı hale gelmeden, tekrara düşmeden bu kadar uzun süre devam etmesini sağladı bile diyebiliriz.

Herkesin favori dizisi

Grace and Frankie (2015 - )

Başrolünü Jane Fonda ve Lily Tomlin'in paylaştığı dizi. İki kadının hayatı, kocalarının sadece iş ortağı değil aynı zamanda 30 yıldır sevgili olduklarını açıklamalarıyla aniden değişir. İki ailenin ortak yazlık evlerinde beraber yaşamaya başlayan  ve pek ortak noktası olmayan ikili, bu yeni durumla baş etmeye çalışırlar. Kadınların her yaşta arzularının, duruşlarının, umutlarının olduğunu bizlere tekrar hatırlattığı için fazladan bir alkışı hak ediyor. 

Hayatın ta kendisi

Fleabag (2016-2019)

İngiliz yapımı Fleabag gerçek anlamıyla hayatın içinden bir kesit sunuyor bize. Otuzlu yaşlarındaki genç bir kadının günlük hayatındaki gelgitleri, travmaları hayatta kalma mücadelesini, ailesiyle ilişkilerini onun gözünden (bazen de aralara girip bizimle konuşarak) izlememizi sağlıyor. Dizinin en kötü yanı üç yıllık süre içinde bize sadece 12 bölümlük bir tat bırakıyor olması.

“Mizahın kaynağı neşe değil kederdir.”

The Marvelous Mrs. Maisel (2017 - )

1950’lerde New York’ta yaşayan Miriam "Midge" Maisel, orta sınıf iki çocuk sahibi genç bir kadındır. Şimdiye kadarki hayatı okula git, biriyle tanış, evlen, çocuk yap diye ilerleyen Midge’ın kocası stand-up’la amatör olarak ilgilenmektedir. Aniden başka bir kadın için terk edilen Midge kendisini komedi kulübünde sahnede bulur. Buradan yeni bir kariyer yolculuğuna başlar.

Dizide Midge’ın sadece kariyer yolculuğunu, komik esprilerini değil, maddi olarak hayatta kalma macerasını, boşanmasının ailesinde ve toplumda yarattığı şoku, bu erkek egemen mesleğe tutunmaya çalışırken yaşadıklarını da izliyoruz.

Bizi güçlü kılan nedir?

Apple Tree Yard (2017)

BBC yapımı 4 bölümlük mini dizi. Bu politik - psikolojik gerilim 50’li yaşlarındaki Yvonne Carmichael’ın hayatından küçük bir kesit sunuyor. Yvonne’ın sıradan hayatı bir yabancıyla karşılaşmasıyla değişir. Aralarındaki kıvılcım kadının kendini ve cinselliğini yeniden keşfiyle taçlanıyor. İlerleyen sahnelerde suç, ceza, adalet kavramlarının tartışılıyor.

Asıl olan kadın dayanışmasıdır

Big Little Lies (2017-2019)

Avustralyalı yazar Liane Moriarty’nin aynı isimli romanından uyarlanan iki sezonu yayınlanmış dizi. Devam gelecek mi henüz bilmiyoruz.

Orta sınıf, çocukları aynı okula giden pek de anlaşamayın bir grup kadının küçük kasabalarındaki hayatını izlemeyi beklerken ilk sahnede karşımıza cinayet çıkıveriyor. Bol flashback’li dizinin ilk sezonu bu cinayet etrafında şekilleniyor.

Yaşamak için güreş

Glow (2017 - )

86-89 yılları arasında yayınlanan GLOW: Gorgeous Ladies of Wrestling adlı programa dayanan dizi, 1980’lerin profesyonel kadın güreşçilerin hikayesini anlatıyor. Kadınların bir televizyon şovunda güreşmesi ile ilgili bir program isteyen yapımcı ve yönetmen işe koyulur. Güreşçi seçimleri yapılır, ilk programdan sonra yayın saatinin değişmesi başta olmak üzere bir çok sorunla karşılaşırlar. Dizinin konusu güreşten çok her kesimden, her yaştan, birbirinden farklı kadınların mücadelesi, hayatta kalma çabaları, yaşadıkları her şey halini alıyor ve politikadan da uzak duramıyor.

Her koşulda direniş!

The Handmaid's Tale (2017 - )

Yine bir kitap uyarlaması olan dizi, feminist bilimkurgunun iyi bir örneği. 1985’te basılan romanın yazarı Margaret Atwood dizinin de danışmanı. Yayınlandığı günden beri oldukça beğeni alan dizinin şimdilik üç sezonu yayınlandı. 

Dizi çok yakın gelecekteki ABD topraklarında, Gilead’da geçiyor. Çevre sorunları ve düşen doğum oranlarına “çözüm” olarak, ayrıcalıklı erkek bir rejim tarafından kadınlar köleleştiriliyor. İlk iki sezonda Gilead’ın nasıl bir yer olduğunu, flashback’lerle eski normal hayattan bugüne nasıl gelindiğinin anlatılırken, üçüncü sezonda direniş kendini göstermeye başlıyor. 

Son yıllarda dünyanın hemen her yerinde boy gösteren kadın hareketi, özellikle kürtaj yasağına karşı eylemlerde diziye atıfta bulunan kıyafetlerle sokaklara çıktılar.

Bir “beden olumlama” serüveni

Dietland (2018)

Sarai Walker’ın aynı isimli romanından uyarlanan dizi, fazla kilolarından kurtulmaya çalışan Plum Kettle’ın etrafında şekilleniyor. Plum New York’ta yaşıyor ve  bir kadın dergisinin okur mektuplarına patronu adına cevap verdiği bir işte çalışıyordur. Zayıflamak için ameliyat olma yolundadır. Bu arada feminist bir grup tecavüzcü erkekleri öldürmeye başlamıştır. Bir sezonluk ömrü olan dizi, Plum’un vücuduyla barışma yolculuğundan kadın düşmanlığı, tecavüz kültürü ve güzellik algılarıyla hesaplaşmayla dolu.

“Neden ben?”

Unbelievable (2019)

Gerçek bir hikayeden uyarlanan mini dizi, tecavüze uğrayan genç bir kadının yıllar sonra tekrar ortaya çıkan hikayesini anlatıyor. Polisin tutumundan, tecavüz mağdurunun hayatındaki değişikliğe, travmalarına, adalet sisteminin haline uzanan bir dizi sorunu bir çırpıda izlettiriyor. Aynı konuyu L&O:SVU’in bir bölümünde izlediğimi de belirtmeden geçemeceğim. Söz konusu cinsel suçlar olduğunda sistemin ne kadar ikiyüzlü olabileceğini gözler önüne seren diziden bir cümleyle bitireyim: “Bir hırsızlık ya da başka bir suç ihbarı olduğunda mağdurların bizi anlattıklarının doğru olduğuna ikna etmelerini beklemiyoruz. Bu yalnızca tecavüz vakalarında böyle.”

Gül Dönmez

Bültene kayıt ol