(Kitap) Siber Proletarya - Dijital Girdapta Küresel Emek

24.01.2020 - 18:01
Haberi paylaş

Nick Dyer-Whiteford’un Z Yayınları tarafından Türkçe’ye kazandırılan kitabı Siber-Proletarya, dijitalleşme ve işçi sınıfı tartışmalarına ışık tutuyor.

Dijitalleşme, 1970’lerden başlayarak, giderek hızlanan biçimde artık gündelik hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Dijitalleşme sayesinde küresel sermaye hareketleri radikal biçimde hızlandı, dijital para birimleri ortaya çıktı, otomasyon ve yapay zekâlar üretim süreçlerini domine etmeye başladı, wikileaks gibi sitelerde devletlerin ve küresel şirketlerin sırları kamuoyuna sızdırılabilir oldu, kitle isyanlarında sosyal medya hesapları en önemli örgütlenme araçlarından biri haline geldi ve artık internete ulaşımı temel bir insan hakkı olarak gören yönetimler bile var dünyada. 

Dijitalleşme ve otomasyon yayıldıkça, bilişim teknolojisi giderek geliştikçe emek süreçleri, meslekler ve gündelik yaşantımız da hızlı bir şekilde değişiyor. Bu hızlı değişim beraberinde Marksizm’in hala dünyayı açıklayıp açıklayamadığı, işçi sınıfının var olup olmayacağı, yeni sınıfların ortaya çıkıp çıkmadığı ve devrimci mücadelenin öznesinin hâlâ işçi sınıfı olup olmadığı gibi tartışmalara yol açıyor.

Kanadalı akademisyen Nick Dyer-Whiteford’un Z yayınları tarafından Türkçe’ye kazandırılan kitabı Siber-Proletarya bu konuya dair oldukça önemli bilgiler veren bir kitap. Siber-Proletarya dijitalleşme ve robotiks alanlarındaki son birkaç on yılda yaşanan muazzam gelişmeleri emek süreçleri üzerinden anlatan bir çalışma.

Nick Dyer-Whiteford sibernetik girdap adını verdiği emek sürecinde yaşanan teknolojik değişimi ve bu değişimin neden olduğu toplumsal değişimleri çok iyi analiz ediyor. Kapitalist üretim sürecinin uluslararası niteliğini muazzam bir şekilde açıklıyor. Örneğin cep telefonları üretiminin izini sürerek Afrika’daki madenlere gidip oradaki çalışma koşullarını, Çin’deki Foxconn fabrikasındaki çalışma koşullarını, Kaliforniya’daki Silikon Vadisi’ndeki sömürü ve adaletsizlik düzenini gözler önüne seriyor. Böylece elimize aldığımız cep telefonlarının uluslararası tedarik zinciri içerisindeki yolculuğunu ve bu yolculukta içerisinden geçtiği emek süreçlerini öğreniyoruz.

Sibernetik girdap ve sınıf mücadelesi

Kitabın merkezinde Sibernetik girdap kavramı var. Girdabı fiziksel meydana geliş özellikleri nedeniyle kullanıyor ve bir analoji yaparak günümüz kapitalizmine benzetiyor. Nasıl girdap farklı basınçlar nedeniyle bir döngü yaratıp etrafındaki hava veya suyu merkeze doğru çekip daha sonra da dışarı doğru atıyorsa, sibernetik girdap da aynı şeyi yapıyor. Emek sürecine soktuğu insan ve doğa enerjisini merkeze doğru çekip ardından mübadele süreçleriyle metalara çevirip dev bir tufan halinde tüm dünyaya yayıyor. Girdap, insan emeğini kâr elde etmek için harekete geçirirken sibernetik alanındaki gelişmeler nedeniyle emeğin süreçten atıldığı bir çelişkiye dönüşüyor. Yani sibernetik bir yandan işçileri emek sürecine sokuyor bir yandan bir kısmını işsiz bırakıp onları dışarı savuruyor. 

Whiteford hemen her bölümde bir şekilde sınıf mücadelesinden bahsediyor. Sibernetik girdabın yarattığı çelişkiler her yerde yeni işsizler, göçmenler, yoksullar, yeniden proleterleşenler ve proleter olmaktan çıkanlar grupları yaratıyor. Ancak değişen bu sınıf ilişkilerinin ortaya çıktığı en önemli mücadele döngüsü olarak 2011’de başlayan işgal hareketlerini gösteriyor. Hareketin orta katmanlardan proletaryanın farklı kesimlerine kadar herkesi içerisinde barındırdığını ve dolayısıyla çelişkili bir birliktelik yarattığını söylemekle birlikte değişen sınıf bileşiminin işçi sınıfının bölünmüşlüğüne ve mücadelesine etkileri konusundaki açıklamaları oldukça zayıf kalıyor. Daha çok sosyal medyanın yarattığı mücadele olanaklarını anlatıyor ve sibernetiğin yarattığı fırsatların küresel proletaryayı birleştirme potansiyelleri barındırdığı üzerinde duruyor. 

Whiteford’un kitabı sibernetik gelişimin kapitalizmi ve işçi sınıfını nasıl dönüştürdüğü konusunda oldukça ayrıntılı bilgilerle ve somut istatistik verilerle dolu bir kitap. En güçlü noktası, teknolojik gelişmeleri uluslararası iş bölümünün yeniden gelişimi üzerinden açıklaması. Zayıf yönü ise küresel isyan hareketini ele alırken yaptığı açıklamalar. Ancak her şeye rağmen emek süreçleri analizini sınıf mücadelesiyle birlikte ele alma çabası onu bu alandaki diğer yazarlardan ayıran bir özellik. 

İnsanlık Cephesi

Kitabın Cephe başlıklı son bölümü yeni bir anti-kapitalist İnsanlık Cephesi çağrısı. Bir “ne yapmalı?” bölümü olan bu İnsanlık Cephesi’nde İkinci Dünya Savaşı öncesindeki Halk Cepheleri’ni kendisine örnek alıyor. Buradan yola çıkarak bazı öneriler öne sürüyor.

Kitabın bu son bölümü öncekilerden farklı olarak tamamen kendi fikirlerinden oluşuyor ve oldukça muğlak kalıyor. Neden İkinci Dünya Savaşı öncesinde başarısız olmuş olan Stalinist Halk Cephesi’ni örnek aldığı ve neden devrimci-Leninist partiye karşı olunması gerektiğini açıklamıyor.

Otonomcu geleneğin yatay ve ağ tipi örgütlenme modelini tekrarlarken de yeni bir şey söylemiş olmuyor. 

Dolayısıyla kitabın esas önemi son bölümdeki önerilerinden ileri gelmiyor. Ancak son bölümdeki politik muğlaklık kitabının diğer bölümlerindeki başarılı analizi gölgelememeli. 

Kitap dijitalleşme meselesine emek süreçleri ve işçi sınıfı açısından bakmak isteyenler için çok önemli bulgular sağlıyor.

Özdeş Özbay

Kitabı bu adresten temin edebilirsiniz:

https://www.kitapyurdu.com/kitap/siber-proletarya-amp-dijital-girdapta-kuresel-emek/525000.html&filter_name=Siber-proletarya

Bültene kayıt ol