Düpedüz insanın tanımını değiştirecek olan bu süreç (biyogenetik alanındaki ilerlemeler, klonlama) Oxana Timofeeva’nın bu kitapta ortaya attığı sorunların arka planını oluşturuyor. Tam da insanlığın hayvanlığını geride bırakmanın eşiğinde gibi göründüğü günümüzde hayvan meselesi hışımla geri dönmektedir.
Yazar tarihsel hayvanlık diye anlaşılması gereken şeyin hakkını teslim etmek istediğini söylüyor. Hayvanların da en azından bir emek gücü olarak kendi tarihsel maddiliği vardır diyor. Bu denemesinde felsefe tarihini hayvanların tarihi olarak okuma hevesinde olduğunu söylüyor. “Felsefe hayvan hakkında ne söyler?” sorusuna hayvanların bitkilerden ‘daha iyi’, insanların hayvanlardan ‘daha iyi’ olduğu Aristoteles’te karşımıza çıkmıştır ama aşağıda kalan taraf ‘kötü’ olduğu için değil, üstün taraf neyin ‘iyi ‘ olduğunu daha iyi bildiği için bu böyledir diyor. Arkasından önemli bir belirlemede bulunuyor: Açıkça hayvandan taraf olup bu hala pek insanca dünyada hayvan türünün eşit temsil edilmesi amacıyla hayvan hakları ve hayvanların özgürleşmesi için savaş verenler dahi insanlığın insani olmayan doğaya tahakküm uyguladığı fikrinden vazgeçmemektedir; sanki insan olmayan doğanın bizden gelecek yardıma, saygıya, desteğe, tanınmaya sahiden ihtiyacı varmış gibi diyor.
Hayvanlara kötü davranan filozoflar hakkında hüküm verme konusunda bir yarıştır gidiyor diyor ama kendisinin Lenin’in dediği gibi farklı bir yol tutacağını söylüyor. Bunu filozofları hayvanlar âlemine karşı savunmak istediğinden değil her bir filozofta öne çıkan ikircikliliğin üstünde durmak için yapıyor. Hayvan sembolizmi mevzusuna hiç girmeyip metafizik gelenek üzerine ‘naif’ dümdüz, ‘doğrudan’ ya da semptomatik bir okuma yapmaya çalışacağım diyor. Belli bir gerçekliği açığa çıkarıyormuş gibi yapmak yerine, kitapta bahsettiği her şeyin birer karakter olduğunun altını çiziyor.
Yazar, ‘Hayvan meselesini’ Aristoteles’ten Hegel’e, Adorno’dan Deleuze’e uzanan geniş bir felsefe geleneğine ve Batille, Kafka, Platanov gibi yazarların metinlerine atıfta bulunarak ele alıyor.
Evet, hayvan hayatı dünya bakımından yoksuldur, ama dünyanın kendisi daha da yoksuldur, entropi ve ölümün kuvvetine karşı koyabilmek için hiç şüphesiz bu hayatın enerjisine muhtaçtır, bu karşı koyuş emek vasıtasıyla gerçekleşir; hayvanlar, bitkiler ve yoksul düşmüş insanlar yaşamak ve hayattan keyif almak için sürekli yoğun çalışma içindedir. Bu vurgular kitabın Platanov’un ele alındığı bölümünde yapılıyor. Platonov’un yazılarında yalnızca insanlar değil bitkiler dâhil tüm canlı yaratıklar komünizm arzusuyla yanıp tutuşur. Komünizm arzusu derin sıkıntıdan ve mevcut düzenin dayanılmazlığından doğar. Platanov’un ‘gençlik denizi’ hikâyesindeki bir karakter, “Bir an önce dünyayı değiştirmemiz gerek” der, “çünkü hayvanlar bile delirmeye başladı.” der.
Sibel Erduman
Hayvanların Tarihi, Oxana Timofeeva, Türkçesi Barış Engin Aksoy, Kolektif Kitap
(Sosyalist İşçi)