Nuran Yüce, Sosyalist İşçi gazetesi için Haruki Murakami'nin son romanı Kumandanı Öldürmek'i tanıttı
Kumandanı Öldürmek- Yazar: Haruki Murakami Çeviren: Ali Volkan Erdemir, Doğan Kitap, 2018. 850 sayfa.
Haruki Murakami’nin son kitabı, 2018’in Kasım ayında Türkçeye çevrildi. Roman geçimini portre resimleri yaparak kazanan; kitapta hiç yer verilmediği için ismini hiç bilemediğimiz bir ressamın, karısından ayrılmasıyla başlıyor. Murakami bu romanında, kendini “…her bir yüzde çizilmesi gereken hikayeyi” bulmaya adamış; bu yüzden çok başarılı bulunan bu ressamın yaklaşık on aylık süre içinde gezdiği, yaşadığı mekanları; karşılaştığı gerçek ve gerçek olmayan kişileri; anın ve tarihin iç içe geçen hikayelerini kelimelerle bir tablo gibi anlatmış. Anlatımda kullanılan dilin sadeliğine hep eşlik etmesi için müzikler de önermiş. Murakami kitabının tanıtımında verdiği röportajda “Günümüz toplumunda insanlar sadece kısa mesajları tüketiyor, okuyucuların bir kere başladığında ellerinden bırakamayacağı bir şey yazmak benim için önemliydi ve bunu yapmak istedim” diyor. Bu romanda bunu başardığını söylemek mümkün. 800 sayfadan fazla olan kitaba bir başladınız mı elinizden bırakmanız zor oluyor. Kelimeler sizi hikayeden hikayeye, gerçekten gerçeküstüne sürüklerken, romanın kahramanının hissettiği gibi zaman algınız ya da zamanın akışı tuhaflaşıyor.
Resim bir şeyler talep ediyor
İsimsiz kahramanımızın, bir başka ama bu sefer hem ünlü hem de ismi bilenen bir ressamın; Tomohiko Amada’nın Kumandanı Öldürmek tablosunu bulması ile biz okurlar hem Japon resim sanatının tarihini, özelliklerini hem de Japonya’nın tarihini öğrenmeye davet ediliyoruz. “O resim bir şey talep ediyordu. Sanki bir kuş dar kafesten dışarıya çıkmak istiyormuş gibi bir his uyandırıyordu” şeklindeki çağrı ile Murakami kendi ülkesinin sağcıları tarafından eleştirilmesine neden olan tarihi olayları da aktarmaya başlıyor. Romana günümüzde eşlik eden coğrafya, 2011’de gerçekleşen büyük deprem ve tsunami sonrası nükleer felaket yaşanan Fukushima bölgesi. Tarih ise Nazi Almanya’sının Avusturya’yı işgal etmesi, Japonya’nın Nanking katliamı, savaş suçları, Yahudi soykırımı… Murakami bir romancının sınırlı olsa da anlattığı hikayeler aracılığıyla unutturulmak ya da yeniden yazılmak istenen tarihe karşı mücadele edebileceğine inandığını belirtiyor. Bu romanda da inandığını hayata geçirmiş. Kumandanı Öldürmek tablosunun açığa çıkarmak istediği gerçek, Mozart’ın Don Giovanni operasının başındaki “Kumandanı Öldürmek” sahnesindeki aşk hikayesi mi yoksa tarihin unutulmaz ve değiştirilemez gerçekleri mi? Bir insanın huzur içinde ölmesi için saklanan gerçeklerin açığa çıkması, konuşulması, onlarla yüzleşilmesi gereklidir ve ne kadar saklanmaya çalışılırsa da bu gerçekler su yüzüne çıkacaktır.
Murakami’nin son romanı için “en ortalama eseri, aynı metaforlarla bezeli, Nobel almak için Japon tarihine göndermeler yapmış” gibi yorumlar da hiç az değil. Ama okuyucular tarafından aynı eserin birçok cümlesi de öne çıkarıldı ve sosyal medya üzerinden paylaşıldı. Ben de bir cümleyi paylaşarak bitiriyorum: “…madem aynı yoldan gideceksin, güneşli taraftan yürümek daha iyi değil midir?”
Nuran Yüce
(Sosyalist İşçi)