Son dönemde basında “pop-corn’lu bilet satışı” polemikleriyle öne çıkan tartışma, sinema sektörünü ciddi bir şekilde etkileyecek bir yasanın meclisten geçmesiyle yeni bir aşamaya geldi.
Sektörün farklı kesimlerini bağlayan bir yasa halihazırda bulunmaktaydı. Özellikle bağımsız sinemacılar, yıllardır mevcut yasanın değişmesi gerektiğini söylüyordu. Yasa değişti ama onların talep ettiği şekilde değil.
Tartışmanın arka planında, kriz karşısında gerilemeye başlayan piyasa koşulları yatıyor. Piyasada gelirini arttırmaya çalışan dağıtım tekelinin taleplerini karşılayamayan salon sahipleriyle ve yapımcılarla yaşadığı kavga yasanın bir yönünü oluşturuyor.
Sosyalist İşçi gazetesi, sinema yasasının ne anlama geldiğini, yeni filmi Kız Kardeşler ile Berlin’de Altın Ayı ödülü için yarışacak olan yönetmen Emin Alper’e sordu:
“Yeni yasayla ilgili ilk konuşulması gereken şey sansür maddesi. Bu madde yasanın bir önceki halinde var dolayısıyla yeni bir şey yok. Ama yeni olmaması karşı çıkmayacağımız anlamına gelmiyor. Sansür anlamına gelecek her şeye karşıyız. Ayrıca yasadaki bu madde anayasaya aykırı. Çünkü son derece keyfi. Kurulun uygun bulmadığı eserler gösterilemez diye bir madde olamaz. Bunun kriterlerinin olması lazım. Bence anayasa mahkemesine birisi taşısa büyük ihtimalle kazanır. İkinci önemli şey kurullarla ilgili mesele. Daha önce 15 kişilik bir kurul vardı. Sadece beş üyeyi bakanlık, on tanesini ise sektör temsilcileri belirliyordu. Şimdi yedi kişilik bir kurul var. Üç üye bakanlık, üç üye de sektör temsilcisi olacak. Bir de sinema genel müdürü var. Dolayısıyla dörde üçlük denge bakan ve bakanlığın seçtiği kurul üyeleri lehine oluşturulmuş durumda. Bu noktadan sonra bakanlığın istemediği hiçbir film geçmeyecek. Sadece bu da değil bakanlığın istediği tüm filmler de geçebilecek. Bu çok büyük bir geri adım. Zaten varolan yasada ve kurulun organize ediliş biçiminde birçok sorun yer alıyordu. Bu sorunları çözmek yerine, yeni kurul yapısı sorunları iyice ağırlaştıracak. Bu kararların artık hiçbir güvenilirliği yok. Son derece siyasal bir şekilde verileceğine dair şimdiden gölge düştü kararlara.”
Kurulun yapısına dair daha önceki önerilerin hayata geçirilmediğini belirten Alper, yasanın beklentileri karşılamadığını vurguladı:
“Kurulun yapısının özerk olması önerilmişti. İlk konuşulan taslaklardan birinde beş üye vardı kurulda ve bu üyelerin tamamı sektör temsilcilerinden oluşacaktı. Sadece sinema genel kurulu başkanlık edecekti. Bu çok makul bir öneriydi. Sonra beş sektör temsilcisi olsun ama bakanlık seçsin diye değiştirildi, meslek örgütleri buna da itiraz etti. Şu an çıkan yasa sanırım en kötüsü. Ayrıca ortak yapımlarla ilgili mesele var. Büyük ölçüde meslek örgütlerinin uyarıları, tavsiyeleri dinlendi. Ama onlar bizi kısmen rahatlatacak şeyler. Dağıtım sorunlarıyla ilgili sektörün çok ciddi beklentisi vardı; bu sorunla ilgili pek bir adım atılmamış. Bu yasanın pozitif tarafları var. Olması da çok doğal çünkü meslek örgütlerinden uzun süre görüş aldı bakanlık. Dolayısıyla bazı maddeler meslek örgütlerinin görüşlerine ve beklentilerine göre hazırlandı. Nitekim bunları bazı maddelerde görüyoruz. Fakat en kritik noktalarda bakanlık kendi bildiğini okudu.”