Ankara’da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele günü yüzlerce kadının katılımıyla gerçekleşti. Polis ablukasında gerçekleşen eylemde açlık grevindeki akademisyen Nuriye Gülmen’in fotoğrafının olduğu dövizler polis tarafından yırtıldı.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma v Mücadele gününde Ankara’da Çankaya Belediyesi önünde Ankara Kadın Platformu’nun çağrısı ile toplanan yüzlerce kadın Sakarya Meydanı’na yürüdü. Sık sık “Jin, jiyan, azadi”, “Kadın, yaşam, özgürlük” sloganlarının atıldığı eylem sürerken Sakarya Meydanı polis tarafından ablukaya alındı ve kadınlar meydana aramadan geçerek girmek durumunda kaldılar. Tutuklu HDP Eşbaşkanlarının ve KHK ile ihraç edildikten sonra 262 gündür açlık grevi yapan akademisyen Nuriye Gülmen’in fotoğraflarının da taşındığı eylemde, polisler arama sırasında Gülmen’in fotoğrafının olduğu dövizlere izin vermeyerek dövizleri yırttı.
Sakarya Meydanı’nda Ankara Kadın Platformu adına bir açıklama yapıldı. Yapılan açıklama Türkçe ve Kürtçe okundu.
Açıklama platform üyesi Gönül Kural tarafından okundu. Ayrıca metin Türkçe ve Kürtçe okundu. Rosa Kadın Korosu’nun açıklamanın ardından müzik dinletisi gerçekleştirdiği etkinlik, halaylar ve şarkılarla son buldu.
“En çok bizim mücadelemizden korktuğunuzu biliyoruz!”
Eylemde Ankara Kadın Platformu adına okunan açıklama şöyleydi:
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü, Mirabel kardeşlerin ülkelerinde 31 yıl süren diktatörlüğe ve erkek şiddetine karşı direnişlerinin, kadınlara mirasıdır.
Biz kadınlar bu 25 Kasım’da da ilan ediyoruz ki, isteseniz de istemeseniz de haklarımızı alıncaya kadar; eşit, özgür, insanca bir yaşam kurana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz!
Kadın mücadelesi köklü ve direngendir; yasalarla, yasaklarla, polis şiddetiyle engellemeye gücünüz yetmez. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, kadınlara yönelen şiddete ve bu şiddeti besleyip büyüten düzene ve tek adama karşı sesimizi daha fazla yükselteceğiz.
Çünkü erkek egemen düzenin kadınlarla derdi bitmiyor! Her fırsatta kadın düşmanı fetvalar veren müftülere resmi nikâh yetkisi veren yasa, yıllarca mücadele ederek kazandığımız haklarımıza dönük önemli bir saldırıdır. Evlilikte medeni hukuk yerine dini referansları temel alan düzenlemelerin önünün açılmasından sonra, şimdi de boşanmanın önüne dolaylı bir engel çıkaran “arabuluculuk” düzenlemesi üstünde çalışıyorlar.
Haklarımıza dönük saldırılar bunlarla da sınırlı değil! Geçtiğimiz günlerde şiddet tehdidinin varlığında evden uzaklaştırmayı düzenleyen 6284 sayılı yasa, “Yuva yıkıyor; özel hayata, aile içine karışılıyor” gerekçesiyle hedef alındı. Zaten 6284 sayılı yasa gereğince uygulanmadığı için pek çok kadının öldürüldüğü apaçık ortadayken, “aileyi koruma” hassasiyeti kadına biçilen rolün bir göstergesidir.
Toplumsal muhalefeti susturmak ve sindirmek dahası ülkeyi yönetmek için OHAL’le, KHK’larla temel haklarımızı askıya alarak şiddetin temel araç haline getirilmesi, kadına yönelik şiddet faillerine de güç vermektedir. Kolluk kuvvetleriyle karşılaşan, gözaltına alınan, tutuklanan kadınlar, taciz ve tecavüz ile tehdit ediliyorlar, cezaevlerinde kadınlara dönük şiddet artarak devam ediyor. Savaş politikaları nedeniyle ülkelerinden uzakta kalan mülteci kadınlar şiddette en çok maruz kalan ve yine en çok yok sayılan kesim. Kadınları aşağılayan açıklamalar ve kadın düşmanı uygulamalar, kadına yönelik şiddetin, tacizin, tecavüzün cezasız kalması, hem şiddetin dozunu hem de şiddete maruz kalan kadın sayısını artırmaktadır.
Ucuz emek gücü olarak çalıştırılan, kayıt dışı istihdam edilen, kriz anında işten ilk atılacaklar listesinin başında olan kadınlar için çalışma yaşamını iyileştirecek tek bir düzenleme yapılmadığı gibi anneliği kutsayan, çocuk doğurun dayatması ile kuşatılan kadınlar toplumsal yaşamdan dışlanarak eve hapsedilmeye çalışılmaktadır. Kadınları ayrıştıran ırkçı, cinsiyetçi ve nefret dili, “terör örgütlerinin 5, 10, 15 çocuğu var, sizler de nikâhlanın, evlenin, çoğalın” söyleminde vücut bulmuştur.
OHAL keyfiyetiyle baskılar ve yasaklar hüküm sürmekte. Meclis’te kadınların yaşamını doğrudan etkileyen yasalar görüşülürken, kadınlara Meclis’e girme yasağı konuyor, sözünü söylemek isteyen kadınlar gözaltına alınıyor! Düzenlediğimiz kadın eylemlerinden dolayı bizlere davalar açıldı. Kadın mücadelesinin sesini kısmak amacıyla, kadın ve çocuk hakları için yıllardır mücadele veren dernekler ve kadınların mücadelesinin sesi olan yayınlar kapatıldı. Seçilmiş kadın belediye başkanlarının ve milletvekillerinin tutuklanması ise kadınların iradesine ve siyasette söz hakkına dönük bir saldırıdır.
Geçtiğimiz hafta Ankara Valiliği'nin şehirdeki tüm LGBTİ etkinliklerini "toplumsal hassasiyet ve duyarlılıklar", "kamu güvenliği", "genel sağlık ve ahlakın korunması" ve "başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması" gibi ifadelerle süresiz olarak yasaklaması apaçık ayrımcılıktır. Toptancı bir yasak ile LGBTİ'lere yönelik ayrımcılığı meşrulaştıran, LGBTİ varoluşunu kriminalize eden, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan ve LGBTİ örgütlerini çalışamaz hale getiren bu yasak kabul edilemez!
Biz kadınlar ve LGBTİ bireyler, haklarımıza, özgürlüğümüze, bedenimize ve hayatımıza yönelik saldırıları ve nefret dilini kabul etmiyoruz. Yaratmaya çalıştığınız korku ve baskı ortamına karşı en çok bizim mücadelemizden korktuğunuzu biliyoruz!
Hep beraber el kaldırdığınız kadın düşmanı yasalarınız bizim için hükümsüzdür, yıllarca mücadele ederek kazandığımız haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz! KHK’larla işimizden atılsak da, derneklerimiz, yayınlarımız kapatılsa da, tutuklansak da “yasaklarınızı tanımıyoruz” diyerek hayatlarımıza sahip çıkmak için mücadelemizi ve dayanışmamızı örecek, kadına yönelik şiddetin ortadan kalktığı, eşit ve özgür bir ülkede yaşayana kadar mücadele edeceğiz
(Fotoğraf: Duygu Erol)