İstanbul'daki kadın aktivistler 14 Şubat vesilesiyle erkeklerin şiddetini, tacizini ve cinayetleri protesto etti.
Kadıköy Bahariye Caddesi'nde toplanan kadınlar, Süreyya Operası önüne yürüdü. 'Öldüren sevgi istemiyoruz' diyen Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu şu açıklamayı yaptı:
"Bu Pazar 14 Şubat Sevgililer Günü. Kapitalist, erkek egemen sistemin kadınlar şiddetin gölgesinde yaşamıyormuşçasına kadınlara sahte bir değer biçtiği gün. 'Makbul' sayılmayan aşklar, bedenler, kimlikler bir 'yoktur'le hem yok sayılıp hem hedef gösterilirken, heteroseksist düzenin kadınla erkek arasında ve illa ki evlilik içinde yaşanan aşkı kutsadığı bir gün. Bugün için hediyeler almaya sokaklara çıkıldı, sürprizler hazırlandı. Sevgi adı altında kadın emeği sömürüsü, erkek şiddeti, flört şiddetinin türlü biçimleri podufuk oyuncaklarla, pırlantalarla, mutfak robotlarıyla, kozmetik ürünlerle gizlenmeye çalışılıyor.
"Kıskanıyorum", "acaba başka bir şey mi giysen", "kim aradı", "telefonuna bakabilir miyim" gibi örtük, ekonomik, psikolojik şiddet ile dolu ilişkiler, sevgililer gününde çiçeğe, hediyelere sarılarak sahte bir sevgi gösterisi ile sürdürülüyor. Ertesi gün -hatta aynı gün!- ev içi emek sömürüsü, şiddet ve eşitsizlik devam ediyor.
Kadınların her gün katledildiği, fail erkeklerin çeşitli bahanelerle serbest bırakıldığı, katillerin cezasızlıkla ödüllendirildiği erkek egemen sistemde, böyle günler en çok da erkek şiddetini görünmez kılmaya yarıyor. Aylardır Nadira'ya, Yeldana'ya ne olduğunu öğrenememişken; Ümit Can Aygun'un Aleyna'nın katili olduğunu haykırmamıza rağmen cinayetten tutuklanmıyorken; Pınar Gültekin'i katleden erkek "yakalanacağımı düşünmezdim" diyebiliyorken; Fatma Şengül'ün katili "ilk kez suç işlediği" için indirim alıyorken; İpek Er'in katili tecavüzcü Musa Orhan hâlâ aramızda dolaşıyorken; Melek İpek hayatını savunduğu için tutuklanıyorken; eşit bir yaşamdan da eşit bir aşktan da söz edilemez.
Devlet yetkilileri birinci ağızdan LGBTİ+ları hedef alarak "sapkın" diyor, cumhurbaşkanı kadını aileyle, anneliği de heteroseksüellikle sınırlandırıyor. Devlet yetkilileri nefret suçu işliyor. Aile içinde artan şiddeti önlemeyen devlet, kadının ille de evlenmesini ille de çocuk doğurmasını bekliyor. Bir haberimiz var patriyarkal devlete; Lezbiyen anneler de vardır! İster evlenir ister evlenmeyiz, ister doğurur ister doğurmayız, ister hamile kalır kürtaj oluruz, ister kızlı-erkekli ister kadın kadına hiçbir kalıba sığmadan aşk yaşarız! Evet tüm bu kararlar bizim. Erkek egemen düzenin, kimi adamların irademizi yok sayarak bize atadığı o hayatı yaşamayacağız.
İşte, evde, sokakta, hayatımızın her alanında isyan ediyoruz: Biz öldüren, öldürmeyince de süründüren sevginizi istemiyoruz. Sevgi adı altında gizlenen örtük şiddetinizi istemiyoruz. Kandırıldığımızı nereden mi anlıyoruz: O 'romantik' sofaları toplarken, bulaşıklarını yıkarken, ertesi gün patronu memnun etmek için sabahın köründe gittiğimiz işte kazandığımız maaşımıza el konurken ve daha nicesi.
Biz kadınlar süslü cümlelerinizin altında yatan karanlık gerçeği biliyoruz. İstediğimiz özgür yaşamı ancak el ele vererek birlikte kurabileceğimizi de biliyoruz. "Aşk, sevgi, ailede yaşanır" sözlerine inanmıyoruz, çünkü o "ailelerinizin" içinde biz nefes alamıyoruz, örseleniyoruz, katlediliyoruz. Pandemide kadın emeği sömürüsü kat be kat artmışken, birçok kadın işsiz bırakılmışken ya da iyice güvencesiz koşullarda çalışıyorken hiçbir şey yokmuşçasına "Sevgililer Günü" hediyeleriyle bu çarkın dönmesine rızamız yok. Tekrar haykırıyoruz: Eşitliğin olmadığı bir dünyada aşk da yok! Varlığımıza, arzularımıza, kararlarımıza, hayırlarımıza alışacaksınız."