Dila Ak yazdı.
Son zamanlarda yine akıl almaz bir sürü fiziksel/cinsel şiddet vakası ve bu vakalar karşısında insanın aklını kaçırmasına sebep olacak kararlar duyuyoruz medya aracılığıyla. Bir tarafta kadınlara tecavüz eden, şiddet uygulayan, kadınları öldüren erkeklerin cezasızlıkları ya da aldıkları şartlı tahliyeler/iyi hal indirimleri, diğer tarafta kadını tüm bu şiddet karşısında tek başına bırakan sisteme rağmen, öz yaşam hakkını korumak için nefsi müdafaa ile hayatta kalmaya çalışan kadınlar ve bu kadınlara verilmek istenen akıl almaz cezalar...
Ali Ay, kendisini kahvaltı için uyandırmak isteyen eşi Rukiye Ay’a sinirleniyor ve ısıtıcıdaki suyu Rukiye Ay’ın üzerine döküyor. Amacı yüzüne dökmek. Rukiye Ay kafasını çevirdiği için sırtına ve kalçasına geliyor. Kaynar suyun bir kısmı 1.5 yaşlarındaki kızlarının ayağına da geliyor. Rukiye Ay acıdan bayılmış. Kendine geldiğinde saçlarından ve kolundan sürüklenerek banyoya götürüldüğünü fark ediyor. Üstelik kocasının, yaşanan kadın cinayetleri karşısında erkeklerin ceza almayışından cesaret bularak, kendisini öldürmekle tehdit ettiğini çünkü nasılsa ceza almayacağını söylediğini belirtiyor.
Bir diğer örnek, İsviçre’de yaşayan ve tatil için Mardin’e dedesini ziyarete gelen genç kızın, amcası Osman Ç’nin cinsel istismarına maruz kalması. Adli tıp raporuna göre, toplanan delillerle alınan numuneler Osman Ç’nin yaptığı cinsel istismarı doğruluyor. Fakat tüm bu delillere rağmen, Osman Ç 4 ay tutukluluğunun ardından şartlı tahliye ile bırakılıyor. Üstelik tahliyesi, yakınları tarafından davul ve zurna ile kutlanarak karşılanıyor. Diğer tarafta ise yaşadığı cinsel istismar yüzünden 3 kere intihar girişiminde bulunmuş bir genç kız var. Üstelik Osman Ç’nin aile bireyleri tarafından bu olay boyunca tehdit edilmiş.
Ortada suçlu olan ve fakat ceza almayan, şartlı salınan erkekler varken, devlet mekanizmaları aynı “bonkörlüğü” kadınlara sağlıyor mu? Melek İpek, bir tartışma sonucu 12 yıllık eşi Ramazan İpek tarafından çıplak bir şekilde kelepçelenerek saatlerce fiziksel şiddete maruz kalıyor. Gördüğü şiddetten dolayı yüzünde ve gözlerinde şişlikler ve morluklar oluşuyor. Ramazan İpek, Melek İpek’i ve çocukları öldüreceğini belirterek evden ayrılıyor. Bir süre sonra geri geldiğinde elleri kelepçeli halde elinde kendisinin tüfeğini tutan Melek İpek’i buluyor. Yaşanan kavga sonucunda Melek İpek eşini tüfekle vuruyor ve sonrasında 112’yi arıyor. Melek İpek, sulh ceza hâkimliği tarafından tutuklanıyor ve tutukluluğuna itirazı da reddediliyor.
Benzer bir örnek Aralık 2020’de yaşanmıştı. Gülşen Bilgi 13 yıl boyunca kendisine defalarca fiziksel şiddette bulunan eşi Vedat Bilgi’yi kendisini korumak adına öldürmüştü ve 30 yıl ile yargılanıyor.
Bir tarafta hayatta kalabilmek için öldürmek zorunda kalan kadınlar, diğer tarafta devletin çeşitli mekanizmaları tarafından cezasızlık ile cesaretlendirilen ve her türlü şeyi yapmayı kendisinde hak gören erkekler. Bir tarafta erkek şiddetinin engellenmemesi, diğer tarafta erkek şiddetine ses çıkarılmasının engellenmeye çalışılması. Bir tarafta devleti arkasına almış erkekler, diğer tarafta itaatkâr olması beklenen kadınlar. Katilleri, tecavüzcüleri, istismarcıları, suçluları arka arkaya salan devlet, korumadığı için kendisini savunmak zorunda kalan kadınlara ağır cezalar veriyor. Bu, devletin, kadınlara gözdağı verme şeklidir. Fakat biz kadınlar korkmuyoruz, buradayız, birlikte eşitlik sağlanana kadar ve hak yerini bulana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.