Polonya’da kürtaj yasaklarına karşı başlayan hareket, otoriter sağcı hükümetin baskılarına karşı kitlesel bir isyana dönüştü.
Polonya’da ekim ayından beri devam eden protestolarda geçtiğimiz hafta eylemciler, başkent Varşova’da yolları trafiğe kapadı ve başta Kürtaj Yasası olmak üzere taleplerini bir kez daha sokakta duyurdu.
Polonya’da mevcut Kürtaj Yasası’nda yalnızca fetüs kusurları, fiziksel ve ruh sağlığı riski, ensest veya tecavüz gibi durumlarda kürtaja izin veriliyor. Bu da Avrupa’nın en katı kürtaj yasası anlamına geliyor. Kadın organizasyonlarının tahminine göre, her yıl yaklaşık 200.000 kadın, yasal olmayan yollarla ya da yurtdışına giderek kürtaj yapmaya mecbur kalıyor.
Ekim ayında bu katı yasaya bir de doğuştan kusurlu fetüslere, fetüsün hayatta kalma şansı olmasa bile, kürtaj yapılmaması için yeni sınırlamaların getirilmesi gündeme geldi. Bu yeni sınırlamanın başlıca destekçisi İktidardaki muhafazakâr milliyetçi Hukuk ve Adalet Partisi (PİS) Hükümeti resmi olarak yeni yasayı ilan etmedi. Fakat aktivistlerin söylediğine göre hastaneler şimdiden doğuştan kusurlu fetüsler için kürtaj yapmayı reddetmeye başladı.
Bu yeni sınırlamalar gündeme geldiğinden beri kadınlar sokakları boş bırakmadı. Ülke genelinde, çoğunluğunu gençlerin ve kadınların oluşturduğu, yüz binlerce kişi protestolara katıldı. Polonya’da son 30 yılın en büyük protesto hareketi yaşandı. İçişleri Bakanı, hükümetin “Anayasa organlarına karşı gerçekleştirilen bir devrimi tolere etmeyeceğini” ifade etti.
Polonya Eğitim Bakanı, geçtiğimiz günlerde kürtaj eylemlerini destekleyen eğitimcileri disiplin cezası ile tehdit etmişti. Eylemcilerin bir kısmı Eğitim Bakanlığı önünde toplandı ve öğretmenlerle dayanıştıklarını gösterdi. Polis kendini kapıya zincirleyen eylemcilere sert bir şekilde müdahale etti, biber gazı kullandı. Eylemde 4 kişi gözaltına alındı.
Bu sefer kadınlar polis müdahalesini protesto etmek için toplandı ve gazeteci Agata Grzybowska’nın tutulduğu polis merkezinin sokağında protestoya başladı. Yüzlerce kadının katıldığı protestoda “Faşizmden arındırılmış okullar istiyoruz!”, “Ücretsiz eğitim!”, “Ücretsiz kürtaj!” gibi sloganlar atıldı. Bu sloganların da ortaya koyduğu üzere kürtaj yasası için başlayan eylemler bununla sınırlı kalmayıp eğitim ve faşizmle mücadele gibi konulara da uzandı. Protestoculara göre kısa vadede ne olduğu fark etmeksizin uzun vadede kazanacakları kesin.
Sağcı otoriter hükümetlere karşı uluslararası kitlesel mücadele
Bu eylemler, sağcı otoriter devletler karşısında kadın mücadelesinin diğer mücadelelerle kaçınılmaz ortaklığını ortaya koyuyor. Kürtaj uğruna başlayan bu mücadele, zamanla çok daha geniş bir mücadeleye, sağcı hükümetin baskılarına karşı bir insan hakları mücadelesine dönüştü.
LGBTİ+lar, eğitimciler başta olmak üzere pek çok topluluğun talepleri bu protestolarda yer buldu. Bu protestolar aynı zamanda polis şiddetinin en açık şekilde görüldüğü yerler oldu ve polis şiddetine yönelik isyanın sesi de yükseldi.
Bu protestoların, Polonya’ya mahsus, ulusal bir hareket olarak görülemeyeceği çok açık. Tüm dünyada otoriter rejimlere karşı ayaklanmalar baş gösteriyor ve bu ayaklanmalar birbirlerinden güç alarak devam ediyor. Polonyalı kadınlar da farklı ülkelerdeki hareketlerden ilham almış, örneğin günlük değil de haftalık protestolar yapma fikrini Belarus’taki mücadelen ödünç almıştı. Amaç, insanları günlük protestolarla yıldırmadan hareketin gücünü sürdürmekti. Amerika’da Trump’ın yenilgisinin de protestoculara cesaret verdiği görülüyor. Eylemciler bu yenilgiyi küresel ölçekte otoriter güçlerin zayıflamasının bir işareti olarak görüyor ve Trump’ın yenilgisinin ardından sokakta dans eden gençlerin ve onların dayanışmalarının kendilerine umut verdiğini söylüyor.
Polonya’daki protestolar şimdiden dünyanın geri kalanında etki yarattı. 25 Kasım’da Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nun önünde Polonya’daki kürtaj yasakları protesto edildi. Amerika’da da Polonya’daki protestolarla dayanışma amacıyla gösteriler düzenlendi. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması gündeme getirilen Türkiye ve Polonya’da da kadınlar dayanışma gösterdi. Türkiye’deki İstanbul Sözleşmesi eylemleriyle dayanışma amaçlı Polonyalı kadınlar Türkiye Büyükelçiliği’ne yürüdü.
Bunlar değerlendirildiğinde Polonya’daki kürtaj isyanı ne Polonya’yla ne de kürtajla sınırlı kaldı. Aksine otoriter hükûmetlere karşı mücadele edilen, LGBTİ+lardan öğretmenlere farklı grupların seslerini ve taleplerini duyurduğu bir isyan hareketine dönüştü. Bu hareket, yalnız Polonya için değil; tüm dünyada otoriter hükümetlerle mücadele için bir umut taşıyor.
Melike Işık