DSİP'li kadınlar, nafaka hakkına yönelik saldırıya karşı mücadelede kullanılmak üzere bir broşür hazırladılar:
Bir süredir nafaka hakkına karşı bir kampanya yürütülüyor. Kadın düşmanı ifadelerle, nafaka hakkının erkekler için zulüm olduğu ve kadınlar tarafından suistimal edildiği iddia ediliyor. Zaten Cumhurbaşkanlığı’nın 100 günlük eylem planında ‘nafakanın daha adil olması için düzenleme yapılacağından’ bahsediliyordu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı nafaka çalıştayları düzenliyor. Adalet Bakanlığı ‘nafaka bekleyeceklerine çalışsınlar’ diyerek yasayı değiştirmek için gerekli hazırlıkların başladığını açıkladı. Son olarak faşist MHP, nafaka hakkını sınırlayan bir yasa teklifi hazırladı.
Aslında mesele sadece nafaka değil. Kadınların varolan haklarına dönük bir süredir sistematik bir saldırı var. Kürtaj hakkının pratikte yasak olması, doğum kontrol araçlarına erişime engeller konması, boşanmanın zorlaştırılması gibi adımlar atılıyor. İstanbul Sözleşmesi ve eksik de olsa şiddete karşı kadınlara koruma sağlayan 6284 sayılı yasa da nafaka hakkına saldıranların hedefinde. Gerekçe ise kadınların varolan bu haklarının aile kurumunu tehlikeye attığı iddiası.
Meclis Boşanma Komisyonu’nun 2016’da hazırladığı rapor, haklarımıza dönük bugünkü saldırıların işaretini veriyordu. İstismarcılara af, nafakanın sınırlandırılması, boşanmanın zorlaştırılması, arabuluculuk ve ilahiyat mezunlarının çiftlere psikolojik danışmanlık yapması, şiddete karşı koruma kararı verilmesi için delil aranması, koruma tedbir sürelerinin kısaltılması gibi uygulamalar raporun kapsamındaydı.
Nafaka düzenlemesi nedir?
Türk Medeni Kanunu içinde nafaka, boşanma davasının açılmasıyla birlikte hâkimin boşanma süresince geçerli olacak şekilde ve/veya boşanma sonucuna bağlı olarak verilmesine hükmettiği miktara denir. Medeni Kanun’un 175. ve 176. Maddelerinde düzenlenen boşanma hukukunda nafaka türleri 3 şekildedir;
Tedbir Nafakası: Boşanma davası süresince eşlerden yoksulluğa düşecek olan tarafa diğer tarafın geçici olarak geçimine yetecek bir miktarda ödeme yapmasını ifade eder. Süresiz değildir.
İştirak Nafakası: Boşanma kararı ile birlikte çocuğun velayeti kendisine verilmeyen eş, maddi imkânları ölçüsünde velayet hakkını elinde bulunduran eşe iştirak nafakası adı altında çocuğun geçimini sağlayabilmesi için bir miktar para verir. Hâkim boşanma kararı ile birlikte, talep beklemeksizin, iştirak nafakasına hükmeder. Ödeme yapan taraf, çocuk 18 yaşına geldiğinde, iştirak nafakasının kaldırılması talebinde bulunabilir; ancak eğitim hayatı devam etmekte ise iştirak nafakası da devam eder. Süresiz değildir.
Yoksulluk Nafakası: Evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesi durumunda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan taraf, geçimini sağlayabilmek adına diğer taraftan, süresiz olarak ve onun mali gücü oranında yoksulluk nafakası talebinde bulunabilir. Kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın eşlere eşit olarak uygulanmaktadır. Yoksulluk nafakası, sona ermesi için herhangi bir süre şartının söz konusu olmaması sebebiyle¹, süresiz nafaka olarak nitelendirilmektedir.
Boşanma hukukundaki bu üç nafaka türü içinde, yeni düzenlemeye gidilmesi tartışılan tür, yoksulluk nafakası uygulaması. Mevcut yoksulluk nafakası uygulaması, bazı gazetelerde ve sosyal medyada gerçeği yansıtmayan bilgilerle tartışılıyor. Uygulamaya dair en fazla yayılan yanlış bilgiler şu şekilde:
“Yoksulluk nafakası sadece kadınlara veriliyor”
Gerçekte: Mevcut kanun, cinsiyete bağlı olmaksızın boşanma sonrası yoksulluğa düşecek tarafa nafaka talebinde bulunma hakkı tanıyor. Yani iki taraf da nafaka talep edebilir. Mali güç dengesinde değişiklik olması durumunda ödeyen taraf nafakanın kaldırılmasını talep edebilir. Yoksulluk nafakası alan tarafın çoğunlukla kadınlar olmasının nedeni toplumdaki cinsiyet eşitsizliği. Kadınlar toplumda erkeklere göre dezavantajlı pozisyonda. Ev işleri, çocuk bakımı kadınların omuzunda. Esnek ve güvencesiz işlerde çoğunlukla kadınlar çalışıyor.
Kadınlar aynı işi yapmalarına rağmen erkeklerden daha az maaş alıyor. Kriz zamanlarında ilk olarak kadınlar işten çıkartılıyor. Genellikle kadınlar nafaka alıyor diye yapılması gereken bu hakka göz dikmek değil, kadın yoksulluğunun önüne geçecek politikalar üretmektir.
“Kadınlar nafakayla zenginlik içinde keyif çatıyor”
Gerçekte: Öncelikle boşanan her kadın nafaka almıyor. Kadınların birçoğu yaşadığı şiddetten kurtulmak için boşanıyor ve sürecin bir an önce bitmesi için nafaka talep etmiyor. Yani varolan hakkından, maddi olarak ihtiyacı olmasına rağmen vazgeçiyor. Ayrıca kadının çalışması veya sosyal yardım alması, geliri geçinmesine yetmese bile nafaka için bir engel. Yani bir kadının nafaka alması için yasa belli koşullar koyuyor.
Nafaka talebi kabul edilen kadınlar ise başka engellerle boğuşuyor. Çoğu zaman erkekler ödemediği için kadınlar nafakayı tahsil edemiyor. Üstelik göz dikilen yoksulluk nafakası çoğu zaman ortalama 250-350 lira olarak bağlanıyor. Ekonomik kriz koşullarında mutfak masraflarını bile karşılayamayacak bir miktar. Çoğu durumda erkek taraf gelirini olduğundan daha düşük gösterdiği için nafaka miktarı da düşüyor.
“Nafakayla ömür boyu geçiniyorlar”
Gerçekte: Bahsedilen nafaka bırakın bir ömür geçinmeyi bir ay geçinmeye bile yetmeyecek kadar düşük bir meblağ. Dahası kamuoyunu yanlış yönlendirmek için ortaya atılan, nafakanın süresiz olduğu iddiası da gerçekleri yansıtmıyor. Nafaka ödeyen tarafın işsizliği/ iflası, alan tarafın ekonomik koşullarında değişim yaşanması durumunda kaldırılabiliyor. Üstelik mevcut yasa kadının özel yaşamını nafakanın kaldırılmasının konusu haline getiriyor. Yani ne olursa olsun, her koşulda sonsuza kadar ödenen bir nafaka yok.
Kısaca kanunda koruma altına alınmış görünen yoksulluk nafakası, mevcut haliyle bile, çok düşük nafaka bedelleri, nafakanın ödenmemesi gibi durumlarla ortaya çıkan mağduriyetlerin çokluğu sebebiyle, boşanma ile yoksul duruma düşen kişi için tam bir güvence sağlayamıyor.
Ne değişecek?
Mevcut yasa zaten dört dörtlük değil. Nafakalar düşük, herkes için erişilebilir değil, süresiz hiç değil. Buna rağmen yoksulluk nafakasını beş yılla sınırlayan bir yasa tasarısı gündemde. Zaten aslında süresiz olmayan nafakanın beş yıl süreyle verilmesi, yoksullıuk durumunun devamının tespit edilmesi durumundaysa devlet tarafından ödenmesi planlanıyor. Tabi ki kadınları korumaktan çok ‘denetleyen’ birçok cinsiyetçi ve ahlakçı sınırlamayla birlikte.
Neden "aileyi değil kadını koru" diyoruz?
Haklarımıza dönük saldırıların arkasında AKP’nin aileyi merkezine alan politikaları var. Bu gizli bir bilgi değil, programında açıkça önceliğin ailenin korunması olduğu zaten yazıyor. Kadın bakanlığının adının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilmesi teknik bir değişiklikten ibaret değil. İktidarın politik programı şiddet, taciz, tecavüz, istismar, ev içi emek, çocuk bakımı, eşitsizlik gibi konularda kadınların korunmasına, güçlenmesine, hayatlarının kolaylaşmasına hizmet etmiyor. Üç çocuk propagandası, ‘kadın erkek eşit değildir’ söyleminin tekrarlanması, boşanmayı zorlaştırmak, kürtajı ve doğum kontrolünü engellemeye çalışmak aslında hep aile için. Peki istedikleri nasıl bir aile?
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle, kadınlar hayatın her alanında erkeklere göre dezavantajlı pozisyonda. Kadınların iş bulması daha zor. Kayıt dışı, esnek ve güvencesiz işlerde çalışanlar en çok kadınlar. Aynı işi yapsalar bile erkeklerden daha az maaş alıyorlar. Doğuran kadınlara iş yerinde kapı gösteriliyor. Çalışma çağında olmasına rağmen yirmi milyon kadın işsiz. Çalışmayan kadınların yüzde 55,3’ü ‘ev işleriyle meşgul olduğu için’ çalışamadığını söylüyor. Aile içinde çocuk, yaşlı bakımının ve yemek, temizlik, çamaşır, bulaşık işlerinin sadece kadınların omuzlarında olması kadınların yaşamını evle sınırlıyor. Kadınları ekonomik ve sosyal olarak dezavantajlı ve ‘bağımlı’ kılan, toplumdaki ve ailedeki bu eşitsizliktir. Kadının rolünün annelikten ve hizmetten ibaret olduğu bir aileyi istemiyoruz.
Kadınlar en çok babaları, eşleri, erkek kardeşleri tarafından öldürülüyor, şiddete ve tecavüze maruz kalıyor. Aile içindeki şiddetin üzeri çoğu zaman örtülüyor. Birçok kadın ekonomik gücü olmaması, iş bulmanın zorluğu, çocuk bakımı onun omzunda olması gibi nedenlerle boşanmayı göze alamıyor. Şiddet yuvasına dönüşen bir aileyi istemiyoruz. Aileyi korumak adı altında sürdürülen politikalar hiçbir şeyi korumuyor sadece kadınları şiddete ve ev içi işlere itiyor. Sorun ailenin dağılmaması için, kadınların hayatı pahasına devlet tarafından koruma altına alınmasında.
Nafaka lütuf değil, hakkımızı istiyoruz!
- Geçimimizi sağlayabileceğimiz miktarda nafaka istiyoruz.
- Nafakaya göz dikmeyin, bizi nafakaya muhtaç etmeyecek politikalar uygulayın!
- Çocuk, hasta, yaşlı bakımı sadece kadınların işi değil! Bakım hizmetleri kamusal kaynaklardan karşılanmalı. Mahallelerde, işyerlerinde ücretsiz kreş, yaşlılar için bakım evleri istiyoruz.
- Esnek ve güvencesiz koşullarda çalışmak istemiyoruz.
- Eşit işe eşit ücret istiyoruz.
- Aile içi şiddeti önleyici ve kadınları koruyan düzenlemeler istiyoruz.
- 6284 sayılı yasayı ve İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmeyi aklınızdan geçirmeyin.
- Boşanmada arabuluculuk sistemine hayır!
- Bizim bedenimiz bizim kararımız!
- Fiili kürtaj yasağına, doğum kontrolünün üzerindeki devlet denetimine son! Damızlık değiliz!
- Okulda, işte, evde, sokakta kısaca hayatın her alanında bizi ikinci cins gören politikalara son!
- Üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgesi uygulansın!
- Kadınları siyaseti kutuplaştırmanın malzemesi yapmaktan vazgeçin!
İletişim: [email protected], dsip.org.tr, marksist.org
1 743 sayılı Medeni Kanun’da, yoksulluk durumu olan eski eşe nafaka ödenme süresi bir yıl ile sınırlandırılıyordu. Türk Medeni Kanununda yapılan değişiklikle, 12 Mayıs 1988 tarihinden bu yana, eski eşe ödenen nafaka süresi, ömür boyu olarak düzenlenmiştir.