Eğitimde cinsiyet eşitliğine tırpan

05.03.2019 - 14:45
Haberi paylaş

Yükseköğrenim Kurulu (YÖK), üniversitelere gönderdiği Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (TCE) ‘tutum belgesini’ iptal ettiğini açıkladı.

TCE Projesi, yükseköğretim kurumlarında toplumsal cinsiyet derslerinden, güvenli kampüslere (aydınlatma, ulaşım vb.) veya iş yerinde mobbing ve taciz konularına kadar bir dizi başlık içeriyordu. Projeye sapkınlık diyen Akit gazetesi ve benzer çevreler, projenin iptali için bir süredir çağrı yapıyordu. YÖK açıklamasında, tepkilerden bağımsız olarak tutum belgesinin değiştirilmesi için zaten bir süredir çalışma yürütüldüğü ifade edildi.

2015’te Özgecan Aslan cinayetinin yaşandığı süreçte YÖK, tarihinde ilk defa Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Üniversite Çalıştayı düzenlemişti. Bu çalıştay sonucunda, toplumsal cinsiyet eşitliği dersinin zorunlu olması, üniversitelerin akademik ve idari personeline toplumsal cinsiyet farkındalığının kazandırılması, üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin genel kabul görünürlüğünün sağlanması, üniversite ortamında şiddet, cinsel taciz, istismar ve mobbing başlıklarında dört tema belirlenmiş, bu temalar hakkında hazırlanan raporlar neticesinde bir tutum belgesi oluşturulmuştu.

YÖK Başkanı Yekta Saraç, yaptığı açıklamada projenin “toplumsal değerlere uygun olmadığını” savunarak, gelinen süreçte “toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına, murat edilenin dışında farklı anlamlar yüklendiğini” söyledi. Yeni yapılacak değişikliklerle, bundan böyle üniversitelerde kadın çalışmaları alanında verilen derslerin müfredatının ana kavramı toplumsal cinsiyet değil, “adalet temelli kadın çalışmaları” olacak.

Saraç “Verilmekte olan ders, konferans ve seminerlerde Türk toplumunun aile kavramı başta olmak üzere sahip olduğu üstün değerlerin öne çıkarılması” gerekliliğini vurgulayarak, hükümetin kadın konusundaki politikalarını özetlemiş oluyor. Başta KADEM gibi kuruluşlarca vurgulanan ‘adalet’ temelli yaklaşım, kadın ve erkek sabit cinsiyet rollerine vurgu yapıyor. Kadın ve erkeklerin farklı fıtratları (örneğin kadın ve annelik) olduğunu, toplumda da biyolojilerine uygun görevleri olduğunu savunan bu özcü, heteronormatif ve sağ muhafazakâr yaklaşım, ‘cinsiyetler arası adalet’ gibi hiçbir yaraya merhem olmayan kavramlar öne sürüyor. Bunun sonuçlarını, boşanmanın zorlaştırılmasında, onur haftasının yasaklanmasında veya nafaka tartışmalarında görüyoruz.

Bakanlık cinsiyet eşitliğinden pişman

Sene başında benzer bir süreç, Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaşandı. AB desteği ile 2014-2016 yıllarında 40 okulda pilot uygulamaya sokulan Eğitimde Cinsiyet Eşitliği Projesi, MEB tarafından iptal edildi. Proje, yine Akit tarafından hedef gösterilmiş, KADEM “Veliler arasında dil, din, ırk, kültür, cinsiyet, cinsel yönelim vb. hiçbir ayrım yapılmaz” maddesinde geçen cinsel yönelim ifadesinin insan doğasına aykırı olduğunu iddia etmişti.

Geleneksel cinsiyet rolleri biyolojik özden kaynaklanmaz; medya, din, aile, okul gibi ideolojik aygıtlar üzerinden aktarılır. Bu roller zor kullanımı ve rıza inşası ile benimsetilerek,  mikrodan (beden) makroya (devlet) iktidar yapılarının devamlılığı sağlanır. Bugün aileye ve ekonomik güvencesizliğe mahkum edilen kadınlar üzerinden yürütülen sistemin, devasa AKP aygıtı için ne kadar kullanışlı olduğunu seçim çalışmalarında veya sonuçlarında görmek mümkün. AKP, sorunların kaynağına eğilmek yerine bizzat onları yamıyor, tektipçi görüşleri hayatın her alanına yaymaya çalışarak toplumsal mühendislik yapıyor.

Şeyma Kuşbaşı

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol