Hatay Tabip Odası (HTO) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), sağlıklı yaşam ve çalışma koşulları için 13 Nisan 2023 günü Samandağ Devlet Hastanesi önünde bir basın açıklaması yaptı.
Basın açıklaması öncesi yapılan konuşmalarda depremin üzerinden iki aydan fazla süre geçmesine karşın hekimlerin/sağlık emekçilerinin yaşama ve çalışma koşullarındaki sorunların ve eksikliklerin giderilmediği belirtildi. Konuşmalarda Sağlık Bakanlığı’nın ve başhekimliklerin çözüm yerine mobbing yoluna gitmesine de tepki gösterildi.
SES Samandağ Temsilcisi Nilgün Aşkar’ın okuduğu açıklama ise şöyle:
Sağlıklı Yaşam, Sağlıklı Çalışma Koşulları İstiyoruz
6 Şubat tarihinde gerçekleşen depremler şehirlerimizi yerle bir etti. Evlerimiz işyerlerimiz ya yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. İllerdeki sağlık ve sosyal hizmet emekçileri depremin ilk dakikalarından itibaren hem hayatta kalma hem de hayatta tutma mücadelesi verdik.
Enkazdan kurtarmadan, defin işlemlerine, yönlendirme, bilgilendirmeden yardımların dağıtımına her alanda görev aldık. İnsanlar sağlamlığı şüpheli binalara giremezken, günde onlarca deprem yaşanırken depreme dayanıklılığını bilmediğimiz binalarda sağlık hizmeti vermeye devam ettik.
Bu süreçte halkımızla beraber barınma sorunu başta olmak üzere gıda, temiz su gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayamadık. Buna rağmen hizmetten çekilmedik. Tüm üzüntü, yorgunluk ve korkumuza tanık olan idarecilerimiz en temel insani taleplerimizi görmek yerine nöbet listelerini Whatsapp’tan yollayıp uygunluğuna bakmaksızın arkadaşlarımızı çalışmaya zorladı.
Hastane binasına girip depremler devam ederken, korku ve panik içinde çalışmamız istendi. Yemek yok, su yok, korkuyoruz, yoruluyoruz, üşüyoruz, banyo yapamıyoruz, tuvaletler çok kirli kullanamıyoruz dedikçe “Depremdir, afet halidir” dendi. Sorunlarımıza çözüm bulmak yerine çözümsüzlük, çaresizlik dayatıldı. Bizi sefalette ortaklaştırdılar.
Bu kadar korku ve kaygıyı yaşayan bizler, ailelerimiz, çocuklarımız, yaşlılarımız, engellilerimiz, çadırlarda soğukla, çamurla, hastalıkla, yoklukla boğuşurken çalışmaya zorlandık.
Ülkenin her yerinden yüzlerce, binlerce kişi gönüllü olarak bu hizmeti vermek, buradaki sağlık emekçilerine destek olmak için isim yazdırırken, depremden doğrudan etkilenen bizlerin çalışması için diretildi, baskı uygulandı.
Hastane yöneticilerinin kendilerini üstlerine kanıtlama telaşı ile kağıt üzerinde işlerin yürüdüğü görüntüsü verme yarışları sağlık çalışanlarını görmezden gelmelerine yol açtı. Bunun için hızlıca binadaki yıkıntıların üstünü örttüler, binadaki kaymaları sıvadılar, tertemiz gösterdiler. Binanın depreme dayanıklı olduğunun güvencesini verme gereği bile duymadılar.
Gelen konteynırları kendilerine ayırıp sağlık emekçilerine su geçiren çadırları verdiler, depreme dayanıklı raporu olmayan hastanenin üst katlarında kendinize yer bulun dediler.
Emekçilerin kaldığı çadırların yanına bir tuvalet, banyo koymayı çok gördüler; geceleri onlarca metre uzaktaki o korkutucu binadakileri kullanmayı dayattılar. Temiz banyo tuvalet, temiz battaniye yorgan bile sağlayamadılar.
Başka şehirlerden gelenleri ortada, soğukta bıraktılar, yer göstermediler, emekçiler ihtiyaçlarını ilettiklerinde “Afet bölgesindesiniz, katlanacaksınız” dediler. Ulaşım kolaylığı sağlamayı da kalacak yer göstermeyi de gerekli görmediler ama ayar vermeyi, kaba davranmayı, yıldırmayı ve geldiğine pişman etmeyi ihmal etmediler. Afeti de OHAL’i de çözümsüzlük için kullandılar.
Depremin başından bu yana yoğun acil hizmeti veren sağlık emekçilerine acil hizmet ödemesini, teşvik ödemesini gördüler. Depremi tüm ağırlığıyla yaşadığı halde çalışanlara teşekkür edeceklerine hakları olan ödemeyi bile yapmadılar.
Onlar bağışlanan ilaçları ve tıbbi malzemeleri tasnif edip halkın ve kamunun yararına kullanmaktan aciz bir şekilde, bu ürünlerin çöp, nem içinde kullanım koşullarının ortadan kalkmasını beklerken; sahada insanlar parayla ilaç ve medikal ürün arıyorlar.
Sözde esnek çalıştırılan sağlık emekçilerine destek olmak üzere görevlendirme istenmeyip az sayıda personeli var olan sağlık talebinin altında ezilmeye mahkum ediyorlar. Başka illerden görevli sağlık emekçisi talep etmeyip, depremzede sağlık emekçilerini yoğun ve ağır koşullarda çalışmaya zorluyorlar.
Son olarak dün yeni atanmış, yıkıntı içindeki şehri bilmeyen devlet hizmet yükümlüsü kadın sağlık emekçilerinin hastanede kaldıkları odayı boşaltmalarını yer göstermeden istemleri ve bu isteklerini hastanenin anons sistemi ile iletmelerini acizliklerinin, beceriksizliklerinin ve duyarsızlıklarının bir göstergesi daha olmaktan öte ye geçmiyor.
Sorunların çözümü için başvurulan hastane yöneticileri sağlık emekçilerinden gelen taleplere kulaklarını tıkayarak adaletten ve liyakatten uzak kayırmacı yönetim anlayışıyla çözümsüzlük üretiyorlar.
Taleplerimiz:
Ayrıca bilinmelidir ki; SES olarak sadece çalışanların değil tüm ilçe sakinlerinin sağlık hakkı talebinin sözcüsü olmaya devam edecek, moloz ayrıştırma, taşıma ve depolama süreçlerinde yapılan yanlışlara göz yummayacağız.
Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamları için, güvenli çevre ve toplum sağlığı için mücadeleyi büyüteceğiz!
Bir kez daha depremin 67. gününde Samandağ Devlet Hastanesi’nden sesleniyoruz; depremden etkilenen tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ve bölge halkının sağlık sorunları çözülünceye kadar SES’lenmeye devam edeceğiz.
Ne Samandağ ne de sağlık ve sosyal hizmet emekçileri yalnızdır!